MUSTAFA KEMAL’İN HAREKET ORDUSU İÇİN KALEME ALDIĞI BİLDİRİNİN TASLAĞI NOT DEFTERİNDE
Mustafa Kemal, 31 Mart gerici ayaklanması üzerine Hareket Ordusu’yla birlikte İstanbul üzerine yürürken kaleme aldığı bildiride şu satırları yazdı: “Fazilet heyeti olan ulema övünç kaynağımız, baş tacımızdır.
Fakat hainlikle adi ve şahsi menfaat elde etmek maksadıyla yalandan ilmiye kisvesine bürünerek fesat yaymaya kalkışan gizli örgüt üyeleri elbette kanun ve şeriat hükümlerine göre muamele görmekten kurtulamayacaklardır.”
1909 yılında Meşrutiyet’e karşı 31 Mart isyanı patlayınca Selanik’teki İttihat ve Terakki karargâhı hemen harekete geçti ve Meşrutiyet’i savunmak üzere bir “Hareket Ordusu” oluşturuldu. İstanbul’a doğru yola çıkan bu ordunun komutanının kurmay başkanı Yüzbaşı Mustafa Kemal’di.
Ordu adına İstanbul halkına hitaben bir bildiri hazırlama görevi ona verilmişti. O da bu bildirinin taslağını, 17 Nisan 1909 Cumartesi günü, yanındaki siyah cilt beziyle kaplı küçük not defterinin sayfalarına yazdı.
Ortaya, günümüz muhtıralarıyla benzerlikler taşıyan sert bir beyanname çıktı:
Ulus İstanbul üzerine yürümeye karar verdi
“1. Millet senelerden beri zulüm yapan İstibdat kuvvetini parçalayarak meşru, Meşrutiyet hükümetini kurdu. Kan dökülmeden yapılan, bu mutlu inkılâptan zarar gören aşağılıklar, meşru olmayan bir şekilde menfaat elde etmeye hizmet eden geçmiş idarenin iadesi için bin türlü hile oyunlarına ve alçaklıklara müracaat ederek meşru Meşrutiyet hükümetini zarara uğratmak istedi ve bütün insanlık aleminin lanetlediği İstanbul faciasının meydana gelmesine sebebiyet vererek kanlar döktü.
2. Ulus, hayat ve isteklerinin yegâne kefili olan Meşrutiyet’in zarara uğratılmak ve şeriat hükümlerinin ve ulusun genelinin saadet ve huzurunu kuvvetlendiren anayasamızın ayaklar altına alınmak istendiğini gördü ve bu alçakça hareketin gerçek sorumlularını kesinlikle cezalandırmak lüzumunu takdir ederek genel heyeti ile İstanbul üzerine yürümeye karar verdi. Bizi İstanbul surlarının karşısında gördüğünüz ve ilk bir icra kuvveti olmak üzere işte bu Hareket Ordusu’nu buraya gönderdi.
3. Hareket Ordusu’nun amacı, meşru Meşrutiyet hükümetini hiçbir kuvvetin sarsamayacağı surette kuvvetlendirmek, anayasanın üstünde hiçbir kanun, hiçbir kuvvet olmadığını ve olamayacağını ispat etmek ve meşru Meşrutiyet’in kararlılığından memnun olmayan vatan ve ulus hainlerine son ve kesin bir uyanış dersi vermektir.
4. Zulüm gören halk, tarafsız kişiler tamamıyla himaye edilecek teşvikçiler, bozguncular ve ortakları mutlaka layık oldukları kanuni cezadan kurtulamayacaklardır.
5. Fazilet heyeti olan ulema övünç kaynağımız, baş tacımızdır. Fakat hainlikle adi ve şahsi menfaat elde etmek maksadıyla yalandan ilmiye kisvesine bürünerek ve şerefli İslam dinini küçümseyip alay konusu haline getirmekten çekinmeyerek, fesat yaymaya kalkışan birtakım gizli örgüt üyeleri, menfaatperestler elbette kanun ve şeriat hükümlerine göre muamele görmekten kurtulamayacaklardır.”
DOĞU CEPHESİ DEFTERİNDEN
İnsanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar
1916’da Ruslar Bitlis’i işgal edince Mustafa Kemal Paşa, Doğu cephesine tayin edildi.
Anadolu’ya ilk kez geliyordu.
Ve o geldiğinde Şark, Sarıkamış faciası, Ermeni tehciri, Rus işgaliyle altüst olmuş durumdaydı.
Manzaranın korkunçluğundan çok etkilendi.
Giderken kendisine Babıali Caddesi’ndeki Afitab ve Hurşid kırtasiye mağazasından bir “Muhtıra Defteri” almıştı.
İzlenimlerini o defterle paylaştı:
7 KASIM 1916
“Silvan’dan Bitlis’e gitmek üzere hareket ettim. Batman Köprüsü’nü geçer geçmez yol üzerinde ölü gibi yatmış kalmış bir adam, açlıktan... Köprü ile konak mahallimiz arasında aynı halde iki adam. Muhacir imişler. Batman köprüsü ile Silvan arasında ve köprüden sonra yeni ölmüş iki beygir... İnsanlar ve hayvanlar açlıktan ölüyorlar.”
9 KASIM 1916
“Yollarda birçok muhacir gördük, Bitlis’e dönüyorlar. Hepsi aç sefil, ölüme mahkûm bir halde... 4-5 yaşlarında bir çocuğu ebeveyni yol üzerinde terk etmiş. Bu da bir karı kocanın peşine takılmış. Ağlayarak onları 100 metreden takip ediyor. Kendilerini niçin çocuğu almadıkları için azarladım. ‘Bizim evladımız değildir’ dediler.”
16 KASIM 1916
“Yolda 12 yaşında Ömer namında öksüz bir çocuk gördüm. Bunu yanıma aldım. Bu görülünce, daha üç tane böyle anası, babası ölmüş yetimler getirdiler. Onlara da para vermekle yetindim.”
Cephede tesettürün kaldırılması sohbeti
22 KASIM 1916
“Saat 9’u geçene kadar Erkan-ı Harp Reisiyle tesettürün kaldırılması ve toplumsal hayatımızın ıslahı konusunda sohbet:
1) Muktedir ve hayata vakıf anneler yetiştirmek,
2) Kadınlara özgürlüklerini vermek,
3) Kadınlarla hayatı paylaşmak, erkeklerin ahlakiyatı, efkarı ve hissiyatı üzerinde etkilidir.”
Allah’ı inkar mümkün mü?
3 ARALIK 1916
“’Allah’ı İnkar Mümkün mü?’ eserini bildirdim. Bütün filozofların, çeşitli dinlere mensup natüralistlerin, akılcıların, materyalistlerin, hukukçuların, düşünürlerin, tasavvufçuların tümü ruhun var olup olmadığını, ruhun ve maddenin bir ya da ayrı olup olmadığını, ruhun kalıcı olup olmadığını inceliyor. Bu incelemede bilim ve fenne dayananlar kabul edilebilir.”
HAREKET ORDUSU DEFTERİNDEN
Padişaha arz ediniz: Milletin isteği reddedilemez
“Bütün Balkanlar tek vücut olarak ayağa kalkmıştır. Şehirler İstanbul’a doğru boşalıyor.
Tümgeneral Hüsnü Paşa kumandasıyla 5 bin kişilik bir ordu yürümektedir. Paşa, kurmay heyetiyle yarın Çatalca’da bulunacaktır. Bu sebeple coşan milli onur karşısında ne söz, ne tedbir kâr eder. Trenlerin alamadığı kahramanlar yürüyerek gidiş hazırlığında bulunuyor. 3 tren topçu levazımıyla gidiyor.
Padişaha arz ediniz: Milletin isteği artık reddedilemez.
Osmanlı başkentiyle beraber taç ve Osmanlı tahtını ve bütün Osmanlı ulusunu vahim bir yok oluşa sevk ettirir. (..)
İnancımıza göre artık tereddüde imkan yoktur.
1. Sıkıyönetim ilan olunmuştur.
2. Hükümetten izin alanlar dışında silah taşıyan görülürse asilerden sayılacaktır.
3. Cemiyet kulüpleri yürürlükten kaldırılmıştır. (..)
Not:
Sarık saran gizli örgüt mensuplarının din perdesi altındaki fesat ve reklamları menfaatten başka bir şey değildir. Din, şeriat, vatan sevgisinin gerçek menfaati, Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini ve onun hükümlerinin gereğinden olan Meşrutiyet anayasasını muhafaza etmektir. İşte bizim hareketimiz gibi...”
- BİTTİ -