Tabiri hocamdan ödünç alıp Şemdinli davasında kullanmak istiyorum:"Amaç derin devletle hesaplaşmak idiyse daha iyi bir iddianameyi hak ederdik."* * * Lafı çevirmeyelim:İddianameyi okuyan herkes görmüştür ki, orada Savcı Sarıkaya, 9 Kasım'daki bombalamadan hareketle derin devleti, hatta rejimi sorguluyor.Örgüt bildirisini andıran ifadelerle derin sosyolojik tahlilleri ayıklarsak iddianameden çıkan somut sonuç şu:"JİTEM, PKK itirafçılarıyla birlikte menfaat çeteleri kurarak ortak operasyonlar yapıyor ve suçlular üst düzeyde kollanıyor."Nitekim davada 2 astsubay ve 1 itirafçı sanık...Peki Savcı bu savın kanıtlarını ortaya koyuyor mu?Hayır!Bu kadar önemli iddiaları, birkaç ihbar mektubuna dayandırıyor. Ve dayanaksız suçlamalarla "suç zinciri"ni (5 ay sonra Genelkurmay Başkanı olacak) Kara Kuvvetleri Komutanı'na kadar uzatıyor.Bu da davayı kasıtlı, iddianameyi ideolojik hale sokuyor.* * * Durum bana Doğan Öz'ü anımsattı.Geçen Pazar Milliyet'le dağıtılan "Ergenekon" (C. Dündar, C. Kazdağlı, İmge,1997. ss: 88-92) kitabında var:Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz 1978'de, incelediği bazı münferit olayların sorumlularının devletin üst makamlarına kadar tırmandığını saptamış ve büyük bir soruşturma başlamıştı. Hazırlayıp Başbakan'a verdiği kısa ön raporda özetle şöyle diyordu:"Şiddet olayları, demokrasi yerine faşist bir düzen kurmak isteyenlerce tezgâhlanıyor. Olayları CIA yönlendiriyor. Genelkurmay Harp Dairesi'ne bağlı Kontgerilla ile askeri-sivil güvenlik güçleri kullanılıyor."Rapor Başbakan'ın çekmecesine kondu, unutuldu.Doğan Öz, raporu yazdıktan 2 ay sonra öldürüldü.* * * O rapor da derin devleti ve ardındaki ilişkiler ağını sorguluyordu.O da hukuki kanıtlara dayanmayan "ideolojik" bir rapordu.Ama tarih, Doğan Öz'ü doğruladı.Kanıtlar, yıllar sonra çeteye ait bir otomobilden ortaya saçıldığında, Öz'ün raporunda bahsettiği tezgâh çoktan gerçekleştirilmişti bile...* * * Diyeceğim şu:İşin içinde orduya hâkim olma kavgası varsa, AKP bir "karşı darbe" planlıyorsa, komutanlara haksız iftira atılıyorsa bu tuzağa düşmeyelim elbette...Ama şunu da görelim ki, bu kanıtsız iddiaların, bu savruk iddianamenin, bu yalın kılıç Savcı'nın, her krizde "Valla benim ilgim yok Paşam, medya yapıyor" diye kuyruğu kıstıran hükümetin, yargıya siyaset bulaşmasın diyerek yargıyı siyasi cendereye alıp gözdağı verenlerin ötesinde bu iddianame bize bir şey söylemeye çalışıyor....nicedir kokusunu aldığımız, izlerine rastladığımız, kanıtlarını aradığımız bir şey...Belki bölgede hâlâ kan dökülmesine neden olan bir savaş sonrası hesaplaşmasının, bir rant kavgasının "ipuçları" bunlar...Eğer zirvelerin baskısı ya da siyasetin korkusu bu iddiaların örtbas edilmesine yol açarsa yargı asıl o zaman ağır bir darbe yer. "Baskıyla skandalın üstü örtüldü" lafı, yargılamadan daha da büyük hasar verir.Şemdinli'yi çözemeyen Türkiye de, yıllarca geçmişin karanlığından kurtulamaz....ta ki yeni bir kazayla ayılana dek... can.dundar@e-kolay.net 3 hafta önce yargılanan Prof. Baskın Oran savunmasını noktalarken "Hiçbir şeye değil de, hakkımda böyle bir iddianame yazıldığına yanıyorum. Daha iyisini hak ederdim" demişti.