Okula çocuk gönderenler bilir, ders yılının açılış telaşını...
Çocuklar yıkanır, önlükler ütülenir, kitaplar kaplanır, kalemler açılır.
Ancak pazar gecesi Cemal Can’ların bodrum katındaki evinde heyecan değil, sıkıntı vardı.
Can, 8 yaşındaki oğlunun kitaplarını alamamış, delinen ayakkabısıyla, küçülen önlüğünü yenileyememişti.
Geçen yıl ilkokula başlarken de çantasını, önlüğünü kapıcılık yaptığı apartmandakiler almıştı.
Pazar akşamı, 2. sınıf kitaplarının sipariş listesiyle çıktı evden...
Döndüğünde eli boştu.
Ertesi sabah okula gidecek oğlu uyumuştu. Salonda keyifsiz oturdu bir süre... Yokluğun utancıyla sustu.
İhtimal; sabah oğluna ne diyeceğini düşündü.
Eşi yattıktan sonra bodrum katındaki havalandırmanın demir parmaklığına bağladığı ipi boynuna doladı.
Salıverdi bedenini...
Sabah eşi Şerife’yle, okula gitmeye hazırlanan oğlu, Can’ın cansız bedenini tavanda asılı buldu.
36 yaşındaki kapıcı, geride iki cümlelik bir not bırakmıştı:
"İntiharımdan kimse sorumlu değildir. Çocuğuma iyi bakın!"
***
Sahi kimse sorumlu değil mi, Can’ın intiharından...
Mesela (Cumhuriyet ve onun Samsun muhabiri Cemil Ciğerim dışında) sayfalarında, ekranlarında Can’ın dramına, Nez’e açtırılan şampanyalar kadar yer vermeyen bizler...
Mesela haftalardır her gün konuştuğu halde, hiç bu konulara girmeyen siyasiler...
"Bunca yoksulluk varken", yoksulluktan söz etmeyi "demodelik", ekranlardaki pespayelikten söz etmeyi "gericilik" sayan beyinler...
Celal Can’ın çaresizliğinde, Bursa’da 50 milyonluk okul yardımı için birbirini ezenlerin öksüzlüğünde hiç sorumluluğumuz yok mu?
***
Seçim kapıda...
"Tayyip Erdoğan geliyor" korkusuyla zuladaki kasetleri çıkarttılar, olmadı.
"Bunlar rejim için tehlikedir" diye göz korkuttular; tınmadı.
"Şeriatçı şiir okudu" diye mahkûm ettirdiler, yılmadı.
Şimdi "Cezası dolmadı" diye engellemeye çalışıyorlar.
Belli ki gene olmayacak. Korkunun ecele faydası dokunmayacak.
Erdoğan’ı var eden koşullar durduğu sürece,
AK Parti, çaresizlerin sözcülüğüne soyunduğu sürece,
yoksulluk bu ülkenin sırtına bindiği sürece,
bel altı beyanlar, hukuki tuzaklar, nafile yasaklar "Tayyip"i durdurmayacak; tersine güçlendirip efsaneleştirecek.
***
AK Parti’yi seçimde değil, adliyede haklamaya çalışanlara, Erdoğan’ı yasaklarla durdurabileceklerini sananlara,
en çok da anketlere bakıp sandıktan kaçanlara tavsiyem,
ardına saklandıkları yargı kararlarını ve öcü masallarını bırakıp, AK Parti’de deva arayanların, Bursa’da izdihama yol açanların, oğluna önlük alamadı diye kendini asanların yanına koşmalarıdır.
Boş verin seçim erteletmeyi, baraj indirtmeyi, müttefik aramayı, anket yorumlamayı da kolları sıvayın!
Cemal Can için artık çok geç.
Hiç olmazsa vasiyetini tutabilecek miyiz?
Çocuğuna iyi bakabilecek miyiz?