Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)

cansen@leburo.com

Tüm Yazıları

Yine bir kriz, yine toplu dolandırılma, piyasalar darmaduman, yatırımcılar feryat figan ! Kripto para platformu Thodex'in kurucusu Faruk Fatih Özer’in, yaklaşık 400bin kişiyi mağdur ederek 2 milyar dolarla yurt dışına kaçmasıyla beraber ortaya çıkan 'kripto para skandalı' haftaya damgasını vurdu. Daha Çiftlikbank vurgununun yankıları sürerken, milli dolandırıcı Tosuncuk hala firardayken üstüne Thodex skandalı, bu konuda iki kelam etmeye mecbur bıraktı. Öncelikle bu kripto salgınının hızla büyüyüp virüs gibi genç-yaşlı, cahil- akıllı demeden binlerce bünyeye yerleşeceği belliydi. Plazadaki beyaz yakalı da evde temizliğe giden bayan da her kesimden insan bu işe girdi. Üzülerek söylüyorum ki bu kripto para hadisesi, teknoloji çağının saadet zinciri. Kayıtsız para, kontrolsüz dolaşım ve hızlı kazanım. Eskiler ne der; ‘Bir şeyi bilmiyorsan, üstünde çalışmadıysan ya da eğitimini almadıysan o işten uzak durmalısın’. Devamı da şöyle olmalıydı;  ‘Yoksa batarsın !’ Kısa yoldan köşeyi dönmek, kolay para kazanabilmek için nasıl bir gözü karalıktır bu, inanılır gibi değil. Yahu ben elimde tuttuğum fiziki para sahte olabilir mi acaba diye panik atak yaşarken görmedikleri, ellemedikleri sadece olduğunu düşündükleri bir paraya yatırım yapmak nasıl bir cesarettir!  “Ah be dostum, azıcık para, çoğalır mı o kadar bir anda” diye sorduğumda cevabı Nasrettin Hoca fıkrasıyla vermişti bana; ‘Göl maya tutmaz peki ama ya tutarsa…’ Hayır Tosuncuk, ortaya koyun kuzu keçi tavuk karışık yapmıştı. Özer ise vurgunu, ortaya bir şey koymadan yaptı. Çok da zorlanmadı çünkü etrafında çalışmadan, kolay yoldan para kazanmak isteyen birçok insan vardı. Dolandırıcılar, bir şey üretmeden boş analizler, spekülasyonları takip edip para kazanmaya çalışan insanları kandırır. Sonuçta emeksiz kazanç, ekmeksiz bırakır! 
 Kripto mevzusuna hakim değilim, içinde de değilim. Sadece nerede kısa zamanda yüksek kar vaadi var korkuyorum. Tek evini, çocuğunun rızkını, varını yoğunu satıp kolay yoldan zengin olmaya çalışanları da anlayamıyorum. Niye mi ?  Biliyorum ki 1 günde kazanırsam 1 günde de kaybedebilirim !   Çocukluğumda defineciler vardı benim, belki hatırlarsınız. Dere, tepe, dağ, bayır gezerlerdi define bulacağız diye. Ya onda bile emek vardı, harita arıyorlardı, kan ter içinde dolaşıyor, toz toprak kazıp duruyorlardı. Teknoloji ilerleyince buna döndü iş; Elde harita yerine mali tablolar, define yerine sanal paralar! Borsa bile bilmeyen, işin içinde olmayan için riskliyken- ki onda SPK denetimi olmasına rağmen kripto parada sıkıntı halinde hukuki süreç de sıkıntılı. Avukat olarak söylüyorum, bu işin tahsilatı da yaptırımı da zor, yazılı ispatı da. Yetkili mahkeme hangisi; Tüketici mahkemesi mi, ticaret mahkemesi mi, Asliye hukuk mu? İhtarname mi çekilecek, suç duyurusu mu ? Hepsi muallak, hepsi yoruma açık, fazlasıyla karışık! Hayat fazlasıyla pahalı, şartlar ağır ama şu da bir gerçek ki kısa yoldan para kazanmanın da bedeli ağır. Üretmeden, terlemeden, çalışıp didinmeden para kazanılmaz, kazanılsa da hayrı olmaz. Büyük umutlarla yatırım yapıp para kaybeden sonra da ağlayıp dövünen dostum; Nasrettin Hoca’nın da dediği gibi; Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun !   …………………………………………………*…………………………………………………..

Haberin Devamı

Bu da yetmezmiş gibi Amerika Birleşik Devletler Başkanı Biden’ın Soykırım açıklaması, gündemi iyice gerdi. Ya pandemi olanca hızıyla sürerken ölen sayısı almış başını giderken dünya fizyolojik, psikolojik ve de ekonomik büyük bir sınav verirken sen neyin peşindesin Amerika ? 1915 yılında yaşanan ve Ermeni vatandaşların öldüğü dönemle ilgili daha göreve gelmeden önce dahi “Sözde Ermeni soykırımını tanıyacağım” diyen ABD Başkanı Joe Biden, sözünü tuttu. Senatodaki malum lobicilik faaliyetlerinin sonucu olan bu iddia, hukuki olmayıp Türkiye’yi uluslararası arenada itibarsızlaştırmak amacından başka bir şey değildir. Her yıl 24 Nisanda soykırımdan dem vuran Amerika, Hiroşima ve Nagazaki’nin yıldönümlerinde de anma yapıyor mu acaba ?  Türkler ve Ermeniler, tarih boyunca birlikte, iç içe yaşayan milletler. Türklerin hiçbir zaman Ermeniler’i katletmek, onları yok etmek gibi bir istekleri, hedefleri olmamıştır. Bu tamamen emperyalist güçlerin uydurmasıdır. Ermeniler ile kardeşçe, aynı mahallede yaşamış, aynı okullara gitmiştir Türkler. Can arkadaşlarımız vardır Ermeni, birçok Ermeni esnaf, alışveriş yaptığımız. Irk değildir milleti millet yapan, din değil, sınırlar değildir, yaşanmışlıktır. Aynı tarihi, aynı kaderi paylaşmış olmaktır. Ve biz Ermeniler ile bunu başarmıştık; Paylaşmayı ve kardeşçe yaşamayı !  Yıllardır Türklere karşı soykırım iddiasında bulunan, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp yedirmeye çalışan Amerika’nın;  Vietnam’da 4 milyon, Kore’de 3 milyon, Kamboçya’da1 milyon, Afganistan’da 1,5 milyon, Irak’ta 1 milyon, Hiroşima ve Nagazaki’de 500bin kişiyi öldürmüş olmasına ne deniyor, savaş mı katliam mı ? Ya da 15 milyon Kızılderili’nin öldürülmesi asıl soykırım sayılmaz mı ? Geçmiş geçmişte kalmıştır. Gün, ileriye bakma zamanıdır. Bizi bölmeye, düşman etmeye çalışsan da, ortalığı karıştırmak istesen de olmaz o iş, beceremezsin ! Sana bir tavsiye Amerika;  Bırak artık bunları! Arkana bakarak yürüyemezsin, düşersin !

Haberin Devamı

…………………………………………*……………………………………………….

Haberin Devamı

Valla kıskanıyorlar, birlik beraberliğimizi, biat etmeyişimizi, dirliğimizi, şanlı tarihimizi kıskanıyorlar. Bir şekilde ortalığı karıştırmaya, araya nifak sokmaya çalışıyorlar. Ama yer miyiz biz, Asla! Bu vesileyle de 26 Nisan Dünya Kıskançlık Günü kutlu olsun ! Evet öyleymiş, dünya kıskançlık günü diye bir gün varmış meğer o da yıllardır kutlanırmış. Peki bundan bizim niye haberimiz olmamış ? Olsa ne yapacaksak :) En güzel elbiselerimizi giyip sevdiğimizi kıskanmaya mı gideceğiz? ‘En çok kıskanabilen kim’ konulu yarışmalar mı düzenleyeceğiz? ‘Ölüyorum hasedimden’ yazılı çiçekler mi göndereceğiz ?  :)) Sanılanın aksine, güven eksikliği değildir kıskançlık. Aksine özgüven fazlalığıdır; “Neden o’na veriliyor da bana verilmiyor, o’na yapılıyor da bana yapılmıyor” dedirten. Çift taraflı bir bıçak gibi karşı tarafı kanırtırken inceden, öbür tarafta siz, kan revan içinde kalırsınız.  Adem ile Havva’dan kalan en büyük miras ise aşk, bu mirasın olmazsa olmaz terekesidir kıskançlık. Ne zaman bir sevda yeşerse kalbin bozkırlarında, bir de kıskançlık filizlenir, usulcacık, kenarda. Sevda büyüyüp boy attıkça semaya, kıskançlık da tutunup ona, büyür yavaşça… Sevgi ve kıskançlık, ayrılmaz bir bütündür, el ele yürür. Sevgiyi güçlü kılmak adına, kana verilen mikroptur kıskançlık. Aşıyla verilirse kararında, sevgiyi hastalıktan korur. Aşırı dozu öldürür.   Sevgi ve kıskançlık; İkisi de hayatın içinde, insanlar için varlar. Ama Sevgi teleskoptan bakar, kıskançlık ise mikroskoptan!   

CANSEN ERDOĞAN