Cengiz Hortoğlu

Cengiz Hortoğlu

hortogludorduncubakis@gmail.com

Tüm Yazıları

(Hiçbir başarı rastlantı değildir.)

Başarıları alkışlamaya devam ediyoruz. Sevgili okurlarım, bugün sizinle değerli dost Sayın Duygu Kaya'nın başarı öyküsünü paylaşacağım. Bu köşede başarı öykülerini paylaştığım değerli dostlarımın ortak özellikleri, başarılarının yanında aynı zamanda mütevazi ve samimi olmalarıdır.

Duygu Hanım öncelikle kendinizi tanıtır mısınız? Aldığınız ödüllerden de söz ederseniz çok memnun olurum.

-Öncelikle belirtmeliyim ki röportaj için açtığınız telefon beni çok mutlu etti. Genç bir medya emekçisi olarak köşenizde yer almaktan ziyadesiyle memnun oldum. İstanbul doğumluyum ben. Hayatımın bu zamana kadarki kısmı burada geçti. Bundan sonrası için diyebileceğim şey; yol çıkarsa, yol güzelse gidilir. Üniversitede Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okudum. "Bu televizyon hevesi nereden?" derseniz, şöyle söyleyebilirim; çocukluk hayali... Babam bana hep siyasi tartışma programı izletirdi. Kendisi de sıkı bir gündem takipçisi. Ben de elime tarağı alır, aynanın karşısına geçer haber sunardım. Ve açıkçası habere hep ilgi duydum. Mesela televizyonda başka ne sunabilirim? bilmiyorum:) Üniversiteden sonra Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Servisi ve İstihbarat'ta staj yaptım. Celal Bey beni vahim bir hatadan dolayı kovdu:)
Bu haklı kovma hikayesini kısaca anlatayım. Benim gibi hiç deneyimi olmayan biri Hürriyet gibi köklü bir gazetede staj yapma imkânı buluyorsa bunun değerini bilmesi lazım. Dönemin en iyi muhabirleriyle habere çıkıyordum. Bir gün Celal Bey dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderdi beni. "Camii çıkışında röportaj verebilir git takip et, foto çek," dedi. Ben bir hevesle çıktım deneyimli bir muhabirin yanında tabii. Öyle tek başınıza çıkamıyorsunuz. Gel gelelim kameranın kartını takmayı unutmuşum. Camideki muhabirler "Görünme Celal Bey'in gözüne, böyle hata yapılır mı? dediler. Gazeteye korka korka geldim:) Celal Bey tabi çok sinirlendi, "Nasıl unutursun kartı?" dedi. Sonra "Senden gazeteci olmaz." deyip kapıyı gösterdi. Ben bir iki gün gözüne görünmedim. Ardından Dış Haberler Servisi'nde stajıma devam ettim.

Haberin Devamı

Haklıydı. Şimdi görüşürüz ve kendisini çok severim içimden de 'İyi ki hatamı yüzüme çarptı.' derim. Ben o gün tam vazgeçecekken yola koyuldum. Babam "Müdürün kovduysa üstüne git hayalinden vazgeçersen üzülürsün." dedi. 2014 itibariyle önce Artı 1 Tv’de muhabirlik yaptım. Ardından Cem Tv’de haber sundum. Lakin ben muhabirlik yapmak sahayı tanımak istiyordum. Sonra Habertürk ile kesişti yollar... 3 yıl muhabirlik yaptım. Gecem gündüzüm yoktu desem yeridir. Böyle hızlı söylüyorum ama ne maceralarım oldu, nelere tanıklık ettim. Ardından 3 aylık bir Kanal D ‘de muhabirlik maceram oldu ama kan uyuşmadı. Haber kanalından sonra Prime Time’da varlık gösteremedim. Sonra Cnntürk çağırdı gece spikeri olarak gittim. 2 yıl gece bülteni ve hafta sonu sabah haberlerini sundum. 1 yıl da "Güne Merhaba" dedik izleyicilerimize. Sonra yine yolun sonu. Şimdi muhabirliği esas öğrendiğim yerde Habertürk'teyim ama bu kez spiker olarak... "Gün Başlıyor." diyoruz her sabah 06:00’da izleyicilerimize. Stajla geçen 1 yılı saymazsak 7 yılda 2 ödül aldım. Bir tanesi Türk Böbrek Vakfı’ndan geldi. “Hasta Kalbine Rağmen” adlı haberim için aldım. Bu Bir çocuğun kalbindeki soruna rağmen dansla yeniden doğuşunun hikayesiydi. Diğer ödülümün anlamı büyük. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ndendi, dosya haber dalında… Türkiye’de engelli çocuklar okulu bırakmak zorunda kalıyor ve Avrupa ülkelerini dahil ettiğimizde araştırmalar en çok Türkiye’de okul bırakma oranının arttığını söylüyor. Sebeplerine eğildik, engelli çocuklarla ve aileleriyle konuştuk. 1 hafta boyunca gün gün yayınlandı her bir hikâye... Cemiyet ödüle layık gördü. Bu bir 2018 yılı hikayesidir, hemen 2 gün sonra da Habertürk’e veda etmiştim. Zaman acımasızca hızlı. Ödül esnasında Hürriyet’te staj yaparken Müdürüm Celal Bey de oradaydı. Konuşmamı dinledi. Sahneden indiğimde "Sen o musun?" dedi bana:) O dönem "Senden gazeteci olmaz." demişti bana ama şimdi elimi sıkıyor hatta Hürriyet’e davet ediyordu. Nereden nereye. Saygı duyuyorum kendisine, çok haklıydı. Bana söylediği cümle beni bugüne getirdi.

Haberin Devamı

Celal Bey benim için de çok değerli bir dost ve çok değerli bir gazetecidir. Buradan selam ve saygılarımı gönderiyorum. Peki başarılı olmak için neler yaptınız? Nasıl çalıştınız?

Haberin Devamı

-Ben çok çalışkanımdır. Bir şeyi yapma hevesim kolay kolay kırılmaz. Çok inatçıyımdır aynı zamanda. Aslında disiplinli değildim ama meslekte bunu öğrendim. Bir kere Suat Toktaş Müdürüm Habertürk’te bana bir ajandan olsun demişti. İyi bir network oluşturmaya çalıştım. Bir habere gittiğimde olay yerinde bakkal, manav, konu komşu herkesten numara aldım ki haber devam ederse takip edebileyim diye. Beni gece gündüz habere gönderirlerdi of demezdim. Hatta göndersinler diye gözlerinin içine bakardım. DEAŞ patlamalarının olduğu dönemde İstanbul’da kaos vardı. O günlerde az mı bekledik günlerce yaralıların olduğu hastane kapılarında... Hepsi bir deneyim. Özel hayat falan kalmamıştı. Ama şunu belirteyim, ben kişisel zevklerimden hiç vazgeçmedim. Evim İstanbul’un merkezine uzaktı ama ben sanatsal faaliyetleri, iş dışı sempozyumları hiç kaçırmadım. Biraz hiperaktiftim o zamanlar... Muhabirliğim boyunca sokağı iyi gözlemledim. Çünkü bence en iyi haber sokakta. Bana "Ya şu haber olur mu?" denilen her şeyi dinledim. Dinlemek birçok kişinin yapmadığı bir şey. Kimseyi dinlemeyi bilmiyoruz, en büyük eksik. Tabi ki gündem takibi olmazsa olmaz. Zaten siyaseti çok seviyorum, uluslararası ilişkiler okumuşum. Bence birçok radyo tv mezunundan daha avantajlıydım.

Şu andaki mesleğinizi yapmasaydınız ne yapmak isterdiniz?

-Kesinlikle avukat olurdum. Hele şu dönemde hukuk böyle iken; ah keşke hâkim olsaydım. Diplomaside de yer almak istedim ama dediğim gibi ayrı bir disiplin gerektiriyor. Öğrencilik zamanlarımda o kadar disiplinli değildim. Çok faaldim çalışkandım fakat o başka bir çalışma düzeni gerektiriyordu.

Hayatta sizin için çok önemli üç şey nedir diye sorsam ne cevap verirsiniz?

-Önce kendim. Kendimi önemsiyorum çünkü farklı bir hayat hikayesinden geliyorum. Hayatımı ben şekillendirdim. İkinci olarak ailem ve hayatımdaki insan. Üçüncü olarak “sevgi” yi önemsiyorum. Neden olduğunu anlatmak sayfalar alır:) Lakin kısaca sevgi iyileştirir, sevgi başarı mutluluk getirir. Kendimi ve bana değer katanları sonsuz sevmeyi önemsiyorum.

Duygu Hanım sizin için mutluluk nedir? Sizi en çok ne mutlu eder? En çok keyif aldığınız şeyler nelerdir?

-Ben hakikaten çok küçük şeylerin mutluluğunu yaşayabilirim. Mesela küçükken yılbaşı ağacı yapmamıştım hiç. Geçen yıl aldım süsledim. Al sana mutluluk. Mutluluk bir an’dır. O an’da her şey olabilir.

Şimdi biraz da gelecekten konuşalım. Geleceğe dönük ne gibi planlarınız var?

-Mesleki olarak tartışma programı modere etmek istiyorum, bir sonraki adım. Aslında mesleğin gidişatıyla ilgili uzun uzadıya planım yok. Kendime ait bir röportaj köşesi de güzel olurdu. Bunun dışında ben dezavantajlı bölgelerdeki çocuklar için sosyal kampanya düzenliyorum İnstagram'dan... Doğudan batıya fark etmez. Öğretmenler yazıyor, tespitte bulunuyorum, araştırıyorum, ihtiyaç listesini değerlendirip İnstagram'dan paylaşıyorum. Destekçiler de alıp adrese yolluyorlar. Kaç okula ne kadar malzeme gönderdik bilmiyorum. Pandemi döneminde 120 çocuğa tablet aldık. Urfa’da bir okula kütüphane kurduk. Artvin’de bir anaokulunun eşyalarını tamamladık. Bu sosyal kampanyaları daha profesyonel yapmak isterdim. Bir projem var, bakalım gerçekleşecek mi? Keşke hiç ihtiyaç duyulmasa keşke eğitim mekanizması bize bırakmasa bunları. Bu da bir sitemdir.

Duygu Hanım öğrencilere bu desteğiniz için sizi yürekten kutluyorum. Peki başarmak isteyenler size, “Başarının sırrı nedir?” diye sorsalar, ne cevap verirsiniz?

-Başarının sırrı; inatçı olmak derim. Hayatımı hayata sıkı sıkıya inatla sarılışıma borçluyum. Annem bazen biraz abarttığımı söyler ama :))

Peki, sosyal medyayla aranız nasıl? Teknolojiyi nasıl görüyorsunuz?

-Teknolojiyle aram yok. En zayıf olduğum konu. Son gelişmelere hep eksik kalırım. İnstagramı daha çok kullanıyorum çünkü orası benim çocukların eğitim hayatına yaptığım katkılar için bir araç. Onun dışında fotoğraf sevdiğimden en çok onu kullanıyorum. Twitter’da sadece güncel gelişmeleri takip eder ve yorum okurum.

Duygu Hanım bir gününüz nasıl geçiyor?

-Kanalın aracı sabah 04:00’te alıyor. Siz ona gece de diyebilirsiniz:) 4.35 gibi kanaldayım. Editör gündemi atar haber akışını yani. Okur bakarım neler söyleyeceğimize. Ardından makyaj işleri (En sıkıldığım anlar...) Sonra 06:00’da yayın vakti. 3 saat yayın yapıyorum. Saat 08:00 diliminde partnerim Muharrem Sarıkaya dahil oluyor. Gündemi yorumluyor ve ardından konuk alıyoruz. Muharrem Bey ile mesai yaptığım için şanslıyım. 42 yıllık mesleki deneyimi var. Çok şey öğreniyorum. Zaten kendisi üniversitede hoca. Bazen beni bazı konularda uyarıyor yayın sonrası. Can kulağıyla dinlerim. Çünkü öğrenmek asla bitmez. Deneyime saygı duyulur. 09:00’da kanal bitiyor. Ben pek gündüz uykusuna ihtiyaç duymam. Kahvaltımı yaparım, arkadaşlarımla program yaparım, katılacağım bir yer varsa giderim. Özellikle tiyatro, sergi, lansman vs hiç üşenmem giderim. Hele tiyatro çok kıymetli. Hoş pandemide hepimiz köşemize çekildik. Eskisi gibi değil hiçbir şey... Diksiyon eğitimi veriyorum öğrencilerim var. Geçen yıl üniversitede ders verdim. Böylece günümü tamamlıyorum. Hafta içi erken uyuyorum. 22:30’da uyku vakti.

Hafta sonları neler yaparsınız?

-Hafta sonları bu ara seyahatlerdeyim. Ailemle sevdiklerimle vakit geçirmek çok kıymetli. Karadeniz’e aşığım mesela... Gittim yine çıktım yaylalara. Eğer imkânım el verirse geziyorum. En olmadı İstanbul’da ilginç bir nokta bulur oraya giderim. Ben pek oturmayı sevmiyorum.

İş dışında uğraştığınız spor veya hobileriniz var mı?

-Pilates yapıyorum, bir bale hevesim oldu ama devam edemedim. Piyano çalmayı çok istiyorum, bir başlangıç yaparsam devamı gelecektir. Şarkı söylemeyi çok seviyorum. Keşke kendimi geliştirebilsem mesela. Aklımda çok şey var ama zamanı doğru kullanmak önemli. Çünkü ben hep böyleydim. Birçok şey yapar denerdim. Neyden keyif alacağımı bilemem. Çok yönlüyüm.

Duygu Hanım gençlere başarılı olmaları için ne yapmalarını önerirsiniz?

-Bu dönemde "Sevdiğiniz işi yapın." demek ne derece gerçekçi bilmiyorum. Lakin ben de taşra üniversitesinden mezun olup buralara geldim. Başarı hikayesi yazmak zorunda mı herkes? Değil. Lakin "Kendinizi gerçekleştirmelisiniz." diyebilirim. Aynanın karşısına geçtiğinizde gözlerinizin içine bakın. Sizi neyin heyecanlandırdığını düşünün. Üstüne gidin düşüncenizin, pes etmeyin. Çalışın çok çalışın. Yaşlanınca yatmaya vakit çok olacak. Gerçi ben o zamanda yatmam :) Beni tanıyanlar bilir bir mottom var. Derim ki; her şey mavi olacak. Neden mavi derseniz. Mavi bana özgürlüğün simgesi gibi geliyor. Mavi gökyüzünü gördüğünüz sürece hayat devam ediyor demektir. Bir mavi asla kötü bir enerji vermez. Emek veren herkesin hayatında her şey mavi olsun son söz olarak. Meslek hayatımın en ilk uzun röportajı oldu. Sizinle sohbet etmek çok keyifliydi. Siz de bir meslek büyüğümsünüz. Bir gün ben de gazete mecrasında soran tarafta olurum belki. Kim bilir:)

Duygu Hanım sizinle söyleşiden ben de çok keyif aldım. Yolunuz açık ve aydınlık olsun. Elbette sizin soru soran tarafta olduğunuz bir söyleşi benim içinde büyük mutluluk olur. Başarılarınızın örnek olmasını diliyorum.