Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

III. Selimden bu yana; okyanusların 500 yıllık kullanımı sonucu, Avrupada aristokrasiye karşı büyüyerek çiçeklenmiş olan burjuva sınıfının, suyuna tirit bir taklitçiliğiyle çağdaşlaşmaya özenen İstanbul; "alafranga" ile "alaturka" arasında çeşitli semtlere bölünmüştü.***Batı yakasında Haliçin eski Bizans surlarıyla çevrili bölümü "alaturka"; Galata bölümü ise Tünel, Beyoğlu, Taksim, Harbiye, Nişantaşı"na doğru "alafranga" ağırlıklıydı.Boğaz kıyılarının da batı yakası, Arnavutköyden sonra "alafranga"; doğu yanı Asya yakası "alaturka"ydı.Asya İstanbulunun "alafranga" semti de, özellikle Modaydı.***Usul usul gelişen ve sonunda bir taşra patlamasıyla, eski İstanbul dükalığını, bir anlamda da yağmalayan köy ve kasaba kökenli kuşaklar; şimdilerde yeniden burjuvalaşmaya yöneliyorlar.Can Paker, "orta sınıftaki gelişme" diye etiketlendiriyor bu değişimi...*** İstanbulun, 200 yıldan bu yana özendiği burjuvalaşma... Ve yine de bir türlü "onlar-biz" ayrımından kurtulamama; tuvaletlerle balkonları doğru dürüst kullanamama...Bir de buna, oligarşik bir yapının "meslek"ten önce gelen "makam" sahipliği afur tafuru ile; anadilinin "okuma-yazma" boyutundan kopukluğun harmanladığı demagojik bir hamaset; ve bir de, kestirmeden zengin olma hırsıyla kurnazlıkları eklenince...Tam bir makyajlı "Üçüncü Dünya" ilkelliğinin havuzunda bunalıp kalıyorsunuz...*** Eski köşk mirasçılarının, taşra patlaması yap-satçılarıyla ortaklaşa gerçekleştirdikleri rezalet yapılanmaya bakıyorum. Bir tanesi de bendenizin doğduğum köşkün, kaybolan güzelim bahçeleriyle birlikte dikine yükselen apartmanı...Kazancakisin "Zorba"sında olduğu gibi, sonuna kadar karşı koymaya gücünüz yetmiyor toplumsal anaforlara...***Artık eski köşklerin ikinci kat balkonlarından değil; gökdelen özentisi yapıların tepelerinden görünebiliyor Marmara ile Adalar...Ve Fındıklının üstlerinden Cihangirle Ayazpaşaya doğru bakınca...Deniz görmesi engellenmiş balkonların, nasıl bir atılmış eşya ardiyesi olarak; paslı bidon, kırık kanape, yırtık odun sepeti yığınlarına tutsak düşmüş olduğunu seyrediyorsunuz.Bizde de böyle olur burjuvalaşma dediğin...***Papa II. Jean Paulün ölümünden bir gün sonra, kat komşum Mimar Derviş Aydeniz de ayrılıverdi yaşamdan...25 yıllık tanışım Dervişin, son dakikalarını haber vermek ister gibi iki yaşlı kara karga konmuştu balkonun demirlerine ve gak gak diye ötüp uçmuşlardı...***Arada sırada yaşlı bir karga gelip konardı demirine balkonun. Benimle dalga geçmek için geldiğini sanır ve ona "balkon" şiirleri okurdum.Örneğin Baudlairein Cahit Sıtkı çevirisi "Balkon" şiirini:O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan;Ya pembe buğulu akşamlar, balkonda geçen;Başım göğsünde, ne severdin beni o zaman.Ne söyledikse çoğu ölmeyecek şeylerden;O akşamlar, kömür aleviyle aydınlanan.*** Balkona gelen alaycı kargaya, balkon şiirleri okumanın tadı başkaydı:Kimdir gülümseyen yeşillik balkonundan;Demek gecelerden sonra, gün doğuyor...Ne var ki iki karga bu kez hainlik etti; acı haber getirdi.*** Kapı komşum sevgili Mimar Dervişi kaybettik. Bir gün önce de Papa II. Jean Paul ayrılmıştı dünyadan ve son iki gün içinde kim bilir daha kimler...***Bin yıl boyunca, Vatikanın kadınsız yaşar görünen papaları yönetti ortaçağ Avrupasını...1215te ise İngiltere Kralı Yurtsuz Jean, Manga Carta Libertatumun hâlâ geçerli olan 39. maddesini yazıyordu:"Hiçbir özgür kişi, kendi denklerinin hukuken geçerli bir hükmü, ya da ülke yasalarının gerektirdiği durumlar dışında tutuklanamaz, hapse atılamaz, mallarından ve yasal haklarından yoksun bırakılamaz, sürgüne gönderilemez, ya da hiçbir biçimde zarara uğratılamaz."***Ola ki iki yüz yıl geçince de, Fransız Devriminden sonra modern silahlarla yaşanan ve şimdi de "Üçüncü Dünya" ülkelerine kaymış görünen, kanlı savaşlarla liderlik kavgalarını; "siyasetçilerle silahçıların gizli ittifak dönemi" diye özetleyecekler..Acı haber getirmeden, benimle dalga geçmeye gelen yaşlı kara kargaya da anlatmıştım bunları...Yanıtı hep aynı olmuştu:- Gag...Sanki o da politikaya özeniyormuş gibi... c.altan@prizma.net.tr Bendenizin çocukluğunda İstanbulun Kadıköy yakasında Selamiçeşmeden Bostancıya doğru, tarlalar ve gelişigüzel toprak yollar ortamına serpilmiş, büyük bahçeli ahşap köşklerin ikinci kat balkonlarından, Marmara ve Adalar genellikle çok rahat görünürdü.