Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünkü Milliyet'te -Yeni Şafak'la, ola ki birkaç gazetede daha- Türkiye'deki yönetim geleneğinin gizli nüfus kâğıdını ortaya koyan şöyle bir haber vardı:"3 padişah 58 hükümet eskitti -İnebolu limanı inşaatı 124. yılında- 1882 yılında 2. Abdülhamit döneminde yapımına başlanan liman, bir aksama olmazsa bu yıl sonunda tamamlanacak"* * *Küçük Asya'nın liman öksüzlüğü konusunda herhangi bir doktora tezi yapılmış mıdır bilmiyorum ama; İnebolu limanı haberi bendenize, İnönü döneminde CHP Genel Sekreterliği de yapmış olan Memduh Şevket'i hatırlattı.İstanbul'un İngiliz işgali sırasında aranıp duran Memduh Şevket, bir süre babamın Çamlıca ile Namazgâh arası, kuytu bir yamaçtaki evinde saklanmış, oradan da Anadolu'ya kaçmıştı.Geçmiş yıllardan kalma eski bir dostluğumuz vardı Memduh Şevket'le. Üstelik ben de Ulus gazetesinde çalışıyordum; başbaşa oturup konuştuğumuz çok olurdu kendisiyle.* * *Memduh Şevket, aynı zamanda -siyasetçilerin yazarlardan hoşlanmadığını bildiği için hikâyelerini gerçek imzası yerine, adının sadece baş harfleriyle yayınlayan- üst düzey bir yazardı.Bir gün bana gülerek şöyle demişti:- Bizde 3 kişi toplanıp "oldu oldu" yaparlar. Oysa "oldu oldu" yapmakla, hiçbir zaman kalite kazanıp yükselmez ve netleşmez o iş, yahut o konu.İnebolu limanı için de kimbilir kaç kez "oldu oldu" yapılmış olmalı.* * *TV kanallarında, kitlelerin zaman zaman çınlayan alkışlarını gördükçe de, bundan 2600 yıl önce yaşamış eski Yunan düşünürlerinden Bias'ın bir sözünü hatırlıyorum.Bias da, herhalde bir ucunu omzunun arkasına attığı, beyaz bir çarşaf içinde, çok tanrılı dönem tapınaklarından birinin mermer merdivenlerinde oturmuş, çevresindeki çömezlere, "kozmoz ve akıl arasındaki ilişki"yi anlatan filozoflardan biri olmalıydı.Bir gün çömezleri kendisini çok alkışlamışlar. O da şöyle demiş:- Aşırı alkışlandığıma göre, çok saçmaladım galiba...* * *Arada sırada olduğundan daha bilgili görünmek için, metafizikten söz açmaya çalışan ve tanımlamasını merak etmediği birtakım soyut kavramları bulamaca çeviren gençlere rastlıyorum.O zaman da aklıma bundan 2300 yıl önce yaşamış olan zavallı Epikür geliyor. Üstünlüğü tartışılmaz tek erdemli gerçeğin, "zevk almak" olduğunu iddia etmesinden ötürü; adı lanetlenmiş, yüzeysel ve gövdesel kaba zevklere tapınan, -Rumeli deyimiyle- bir "sefa pezevengi" olarak damgalanmış bir düşünürdü.Oysa Epikür, yaratıcı zekâ ile pratikte düzgün bir tutarlılığın, insanda sağladığı doyumlu üst düzey bir zevkten söz ediyordu.Ve böylesi bir zevk, özlenen üstün bir zevkti.Epikür, belki biraz da inadına, hiçbir zaman anlaşılmadı ve adı hep bir "sefa pezevengi" olarak kaldı.* * *Binlerce yıldan bu yana Epikür denir denmez, devreye hemen Zenon girer. Başına gelecek her türlü bela ve acıya sımsıkı dayanarak; servete de, hastalığa da, felakete de hiç mi hiç aldırmadan, sadece aklın tutarlılığı rotasında kalırsan özgür ve rahat yaşarsın, diyen "stoik" felsefenin öncüsü Zenon...* * *Ne yazık ki galiba genç kuşaklar ve onlardan filiz verecek politikacılar; akıllarına estiği gibi kullandıkları soyut kavramların evrensel tanımlamasını, hiçbir zaman merak edip netleştirmeyecekler ve sadece dolandıracakları bir "aferin" ile çınlayacak alkışların avcılığına koşacaklar...* * *Eski bir Osmanlı paşasının konağındaki mutfakta, cinsini bilemedikleri bir tavuk hakkında bir tartışma çıkmış aşçı çırakları arasında.Kimi:- Hint tavuğu, diyormuş.Kimi:- Çin tavuğu...Aşçıbaşı:- Susun, demiş; gidip paşa hazretlerine soralım...Çıraklar:- Peki bilir mi paşa hazretleri, demişler.Aşçıbaşı:- Bilmese de ziyanı yok, demiş; nasıl olsa her dediği doğru sayılır paşa hazretlerinin...* * *Enseyi hiç karartmayalım; 124 yıl sonra bile olsa, İnebolu limanı gibi bir gün ortaya çıkıyor "oldu oldu" yapmakla, neyin ne kadar olduğu... c.altan@prizma.net.tr Yaşanacak bir İstanbul depreminin ertesindeki dehşet kadar, insanın kanını donduran ve üniversite düzeyinde dahi cellat gölgeli bir "öldürme" açlığını yansıtan gazete manşetleriyle; siyasete özenen bazı delikanlıların TV'lerdeki abuksabukluk yarışını bir yana bırakalım.