Sabahın erken saatlerinde insan bayağı üşümeye başlıyor artık; bu da doğal, ekimin ortasına geldik.
Bizden önceki kuşaklar da üşüdü, hele yaşları da bir hayli ilerlemişse.
* * *
Bizden sonraki kuşaklar da üşüyecek diye, bir “kehanet”te bulunmak ise, biraz zor.
Bir de bakarsınız, mevsim değişikliklerini de ayarlayan teknik çareler bulunur.
* * *
Amatör uzay füzelerinin de yapılabileceği, kimin aklına gelirdi; üstelik uzaya nasıl gittiğinin fotoğraflarını da çeken, kameralı füzeler?
* * *
Havaların serinlemesi, insanların sağlığını da, psikolojisini de etkiliyor.
Yollarda, ellerindeki kâğıt mendilleri ikide bir burunlarına götürenler de artmakta; öksürüp tıksıranlar da, grip salgınından yakınanlar da...
Geceleri uyku bozukluğuna uğrayanlarla, sabahları eskisi gibi kalkamayanlar da cabası.
* * *
Geçtiğimiz pazartesi, Başkent Ankara’yı, “esir, yahut teslim” alan ceviz büyüklüğündeki dolu; en çok kimleri sevindirmiş biliyor musunuz, kaportacıları...
* * *
Ceviz büyüklüğündeki dolu yağışında, Başkent’teki 50 bini aşkın arabanın üstü, ufarak çöküntü ve yumrularla, çiçekbozuğu yüzlere dönmüş.
* * *
Gerek Atatürk’ün, gerek İsmet Paşa’nın, gerek Celal Bayar’ın aklına mı gelirdi; Ankara’ya bir dolu yağışının, kaportacıları bu kadar sevindireceği?
* * *
Doluya karşı arabaları korumak için de; üstlerine halı, yahut paspaslar sermek gerekiyormuş.
Böyle bir öneriye karşı da, Mehmet Ali Birand:
-Evet ama nasıl, diye soruyordu?
* * *
Ülkenin onca sorunu dururken, bir dolu yağışının kimleri zora sokup, kimleri sevindirdiğinden söz etmenin de, anlamı mı vardır yani?
* * *
“Ülke sorunları”, siyasetçilerle yorumcuların, birbirlerine kafa atmak için sığındıkları özel limanlar...
* * *
O sorunlardan çözümü en gecikmişi, dünkü Zaman gazetesinin manşetindeydi:
“Yargıtay, 1 milyon dosyayı en geç üç yılda bitirecek”
* * *
Manşetin altındaki açıklama da, ilk cümlesi kırmızı harfli olarak şöyleydi:
“Yargıtay, yıllardan beri tozlu raflarda bekleyen dosyaları sonuçlandırmak için harekete geçti. Eskişehir’de yapılan zirvede, biriken 1 milyon 250 bin dosyanın üç yıl içerisinde bitirilmesi karara bağlandı. Bunun için yeni hâkimler görevlendirilecek ve her hâkim yılda bin dosyaya bakacak. Ayrıca 5 yılı bulan temyiz süresi 6 aya indirilecek.”
* * *
Antalya’yı “esir, yahut teslim” alan ve köylülerle seraları da perişan eden sağanak yağışlar ise, manavların yüzünü güldürmüş.
Bir anda, özellikle biber fiyatları da artıvermiş, meyve fiyatları da...
* * *
Ne var ki, bir gecede fiyatı yüzde 7 zamlanarak 40 kuruştan, 50 kuruşa çıkan yumurta fiyatlarının artış nedeni, hemen anlaşılamamış.
* * *
Bendenizin aklına önce, protestocu gençler geldi.
Acaba protestolarını sadece pankart açarak değil, eleştirdikleri kişilere yumurta fırlatarak göstermelerinde de bir yoğunluk mu olmuştu?
* * *
Oysa Irak ile Suriye’deki “Arap baharı”, neden olmuş yumurta fiyatlarının zamlanmasına.
Oralarda bir yığın insan her gün ölürken, bir yığın insan da aç kaldığından; Türkiye’den yumurta ithali arttıkça artmış.
* * *
Marketlerde durumu eleştiren bazı hanımlar da vardı:
-Arapların karnını doyuralım derken, para bizim cepten çıkıyor, diyorlardı.
* * *
Ülke sorunları ayrı, ülkede yaşayan insanların sorunları ayrı.
* * *
Kim borçlu, kim hasta, kim işinden atılmış, kimin dişi ağrıyor, kimin arabası devrilmiş...
Onların hepsi için:
-”Münferit olaylar” deniyor ve olaylar biraz daha sarpa sarsa da:
-Gerekli önlemler alınıyor, üstünde önemle duruluyor, yaralar sarılmaya başlandı, deniyor.
* * *
Son dönemlerde “dış politika konuları”, daha da ağırlık kazanmaya başladı nedense?
* * *
Yorumcular arasında, ABD Başkanı Barack Obama’nın çaresizliğinden dem vurarak, 2012’deki Başkanlık seçimlerini kaybedeceğinden söz açanlarla; küresel ekonomik kriz yüzünden, Washington’un bir dünya savaşı çıkarabileceğinden dahi öngörüde bulunanlar var.
* * *
Kimse, küreselleşme sürecinde “yeni bir dünya düzeni” söz konusuyken; eskiden olduğu gibi siyasetçilerin mi ekonomiyi, yoksa “müspet bir bilim” durumuna gelmekte olan, “küresel ekonomi”nin mi siyasetçileri yönlendirdiği üstünde durmuyor.
* * *
Durmuyorsa durmuyor, tasası da herhalde pek kimseye düşmüyor.
* * *
Evrensel bir söz vardır:
-Gençler bilse, yaşlılar da yapabilseydi, derler.
* * *
Özel yaşamlar için, geçerli olabilir bu söz ama; toplumsal yaşamlar için, yaşlılar da “yapabilecek” durumda olsalar, hiçbir halt yapamazlardı.
Somut kanıtı, İstanbul trafiği...
* * *
Bu sabah hava yine serin olacak, bakalım yağışlı da olacak mı?