Kapalı devre

Gündemde Ankara’nın Paris’e karşı takındığı tavır gümbür gümbür...
Yalım Eralp gibi bazı emekli büyük elçilerin de kibarca ima ettiği üzere, dış politikada bu tür ilişkiler daha çok su götürür.
Bir başka ima da, T.C.’nin kendisine dışardan bakmasını becerememesi.
* * *
Bazı haberlerde kara kışın nerelere bastırdığından söz edilirken; kar nedeniyle 1000 köyün de yollarının kapalı olduğu çalınıyor kulağıma ve elimde olmadan gülümsüyorum.
* * *
T.C.’nin 10’uncu yılında, henüz daha Taşmektep Sokak’ta havagazı fenerleri yanarken ve Bağdat Caddesi’ne tramvay da gelmemişken; Edirne’de de elektrik yoktu.
* * *
Ancak resmi bayramlarda caddelerde kurulan “zafer takları” üstünde, “Köylü efendimizdir” diye yazardı.
* * *
T.C.’nin kuruluşunun 88’inci yılını kutladık ve 21’inci Yüzyıl’ın 12’inci yılındaki ilk kışta, kar nedeniyle 1000 köyün yolu kapalı; ister istemez gülümsemeden edemiyorsun...
* * *
Bir yanda “İstiklal marşı”mızda, ünlü bir mısra var:

Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
* * *
Bir yanda da, durmadan tekrarlanan bir hedef; “Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak için...”
* * *
Gerçi bundan 150 yıl önce Ziya Paşa, şimdi halkımızın hassasiyetine dokunacak bir beyit de yazmamış değildi:

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm,
Dolaştım mülk-ü İslamı bütün viraneler gördüm.
* * *
Acaba 2012 yılında durum nasıl, gerçi cep telefonlarının sayısı 57 milyona çıktı ama?..
* * *
Bendenizin en hoşuna giden de; sigorta şirketi reklamlarında en az günde 50 kez tekrarlanan bir istatistik; “Her 7 dakikada bir ev soyulmakta...”
* * *
Aklıma Adamo’nun ünlü şarkısı geliyor; “Her yerde kar var...”
* * *
Sigorta şirketlerinin reklamlarını dinlerken de; Adamo’nun şarkısı, kendiliğinden değişiyormuş gibi oluyor; “Her yerde bela var...”
* * *
Yok yok, enseyi karartmamak gerek; bir kez avize mağazalarındaki bolluk, ne kadar hızlı kalkındığımızı kanıtlamada...
* * *
Sonra da “faili meçhul, 16 bin olduğu söylenen cinayetler” hakkında incelemeler de gerçekleşiyor.
* * *
Diyarbakır eski cezaevinin duvarı dibinde, 19 kafatası daha, yeni bulundu...
* * *
Bendenizin çocukluğunda, resmi bayramlarda en çok tekrarlanan nutuk, “vatan, millet, Sakarya” idi...
* * *
“Atalarımızın kanıyla sulanmış olan bu topraklarda” diye başlayan nutuklar ise, neredeyse günümüze kadar sürdü ve artık modasını kaybetmiş görünüyor.
* * *
Ercüment Ekrem’in de en dalga geçtiği slogan; resmi bayramlardaki “resmigeçitler” için, uydurmadan yapılmış tahta tribünlerin bir tarafına, 2 direk arasına gerilmiş bez bir bandın üstündeki “Durmayalım düşeriz” sloganıydı.
* * *
Gazi’nin, alçıdan bir karışlık büstünü yapmış bir tanıdık da; zaman zaman ilçeleri dolaşır ve:
-Hâlâ daha Gazi’nin bir büstü yok mu sizde, diye bir zılgıt çekerdi.
* * *
Birkaç gün sonra da, o ilçelere; alçıdan bir karışlık Gazi büstleriyle yüklü atlı bir araba uğrardı.
Bir büstün değeri, o zamanın parasıyla 2,5 liraydı...
* * *
Bir de 1945’ten sonra yasalaşmış bir “Varlık Vergisi” ile Aşkale’ye sürülenler var ama; onun acısını çekenler biliyorlar ne çektiklerini...
* * *
Bizim T.C. tam kapalı bir devre.
AB üyeliği için başvuru yapıldığında ve görüşmelerin başlaması da kabul edildiğinde, bendeniz de bayağı umutlanmıştım; yüz yıllardır “çağ”ın dışında yaşamanın “özel konserve kutusu” galiba artık açıyor kapağını gibi bir iyimserlik dolaşmıştı içimde.
* * *
AB üyeliğinden kimlerin ziyan edeceği pek aklıma gelmemişti.
* * *
Hava ne kadar ayaz olursa olsun, güneş biraz çıktı mı, Küçükyalı kıyılarında bazı mangal partilerine de hemen rastlanmaya başlıyor.
Ne güzel.
* * *
Gündem malum, gümbür gümbür...
Gelecek yılın ilk ayında acaba nasıl olacak?
* * *
Falcılığa meraklı bazı yorumcularımıza sormak gerek bunu da; malum ya, ülkeyi en çok onlar seviyor ve her şeyi de en çok onlar biliyorlar.
* * *
Bendeniz içinse en büyük konfor; gece uykuları sakatlandığında, gündüzleri kanepenin üstüne kıvrılıvermek...