Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Vaktiyle Osman Arolat'ın çok sevdiği bir fıkra vardı. Delikanlının biri askere gitmiş. Kendisine doğum yerini, doğum tarihini, anasının adını, babasının adını sorduktan sonra, ne iş yaptığını sormuşlar:
- Cupoloğum, demiş.
- Cupoloji de nedir?
- Bir deniz kıyısı bilimidir.
***
Delikanlının uzmanlığından yararlanmak için, kendisini güneydeki kıyı kentlerinden birine göndermişler ve:
- Hadi bakalım başla burada çalışmaya, demişler.
Önce delikanlı, deniz kıyısında geniş bir alanın kendisine tahsis edilmesini ve çevresinin de yüksek duvarlarla çevrilmesini istemiş...
İstimlakler yapılmış, sonra gerekli alanın açılması için, gerekli yıkımlar ve düzenlemeler...
Ortaya futbol sahası kadar geniş bir alan çıkmış. Ve başlanmış çevresine yüksek bir duvar örülmeye...
Bu arada delikanlı da, tahta kalaslar getirtiyor ve eski zamanlardaki gözetleme kulesi benzeri, yüksek bir kule inşa ettiriyormuş.
***
Aylar geçip gidiyor, delikanlının askerlik süresi de sonuna yaklaşıyormuş.
Nihayet tahta kule bitmiş, kulenin tepesindeki platodan denize doğru üstü açık, çinko kaplı bir oluk indirilmiş. Görevliler merakla izliyorlarmış, cupoloji biliminin nasıl bir şey olduğunu...
***
Sıra cupoloji kulesinin resmi bir törenle açılmasına ve ilk gösterinin yapılmasına gelmiş.
Bayraklar çekilmiş, bandolar ulusal marşlar çalmaya başlamışlar ve delikanlı ağır ağır çıkmış kulenin tepesine; resmi davetlileri selamlamış ve cebinden bir bilye çıkararak üstü açık, çinko kaplı oluktan denize doğru bırakıvermiş bilyeyi...
***
Herkes nefesini tutmuş, öyle bakıyormuş.
Bilye, oluktan aşağı yuvarlana yuvarlana gitmiş ve denize "cup" diye düşüvermiş.
Delikanlı, resmi davetlilere dönmüş:
- Sesi duydunuz, demiş, bilye "cup" diye düştü denize. İşte budur cupoloji bilimi...
Delikanlıya:
- Sen, demişler, nereden öğrendin bu bilimi?
Delikanlı:
- KKTC'yi, demiş, 30 yıldır yöneten liderlerden...
***
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
- Güney Kıbrıs'ta, adam başına düşen ulusal gelir birimi 18 bin dolar; yıllık turist sayısı ise 2.5 milyon... Kuzey'de ne kadar?
Hoca:
- Kuzey'de, demiş; sadece milli dava var...
- Peki refah yok mu?
- Elbet de var; sadece milli davayı düşünenler için...
- En çok kimler düşünüyor milli davayı?
- Yöneticiler tabii...
- Ya yönetilenler?
- Onlar da sadece düşünüyorlar...
***
İncili Çavuş'a sormuşlar:
- Kuşlar gibi uça uça girebilecek miyiz Avrupa Birliği'ne?
İncili Çavuş şu fıkrayı anlatmış:
- Bir gün dişi bir güvercin, parktaki bir çınar ağacının yanında randevu vermiş erkek bir güvercine. Erkek güvercin, 5 - 10 dakika sonra gelir diye düşünüyormuş dişi güvercin. Aradan bir gün geçmiş, iki gün geçmiş, üç gün geçmiş... Nihayet gelmiş dişi güvercin. Erkek güvercin:
"- Neden bu kadar geç kaldın, demiş.
"- Bu kez de yürüye yürüye geleyim, dedim.
Ve eklemiş İncili Çavuş:
- Biz de kuşlar gibi gireceğiz AB'ye ama; uça uça değil de, yürüye yürüye...
***
Ailenin durumu zorlaştıktan sonra, kendisine belediyede zar zor bir iş bulan eski bir İstanbul beyefendisi, sabahları bir hayli geç geliyormuş işine...
Kendisini usulca uyarmışlar:
- Sabahları daha erken gelmeniz gerekiyor beyefendi...
Eski İstanbul beyefendisi, nazik uyarıyı aldıktan sonra, bu kez de erken çıkmaya başlamış işinden...
Belediye başkan yardımcısı kendisini makamına çağırmış:
- Beyefendi, demiş; şimdi bir de erken çıkmaya başladınız işinizden.
Boynu bükük beyefendi:
- Efendim, demiş; o kadar gayret ettiğim halde sabahları erken gelemiyorum; bari çıkarken erken çıkayım, dedim.
Zamanı geleneklerimize uygun kullandığı için, kendisini takdir etmişler ve eski İstanbul beyefendisini, ara sokaklarına çift sıra araba park edilen bir semtin hastanesine, "acil ambulans servisinin müdürü" olarak tayin etmişler.
***
Neyzen Tevfik'ten, ezilmiş kadınlarla ilgili beyitler:
Değil mi ya, ipek, altın saadetin temeli?
Kadınlığın, bu kelepçe içinde kalmış eli.
Kadın, elindeki kirmiş bir erkeğin, dince;
Bu kir çıkarmış elinden, boşarsa; fikrince...
Hakaret et, boşa, döv, söv, elindedir dizgin;
Bu kısrağın damarında fakat siyah bir kin,
Gezer durur, uyumaz ha, bütün gece dolaşır;
Bu intikamı kadınlık, damarlarında taşır.