Biz henüz yaşadığımız geçmişten kurtulamadık.
Geçmişteki kavgayı bir türlü bitiremediğimiz için, geleceği de o kavganın üstüne bina etmeye çalışıyoruz.
*
Benim çocukluğumda bazı aileler için “Onlar çok alafranga” denirdi.
Bu, bir aşağılama tanımlamasıydı.
Mezhebi genişten, kadınları aşüfteye kadar çeşitli basamakları olan bir hakaret sözüydü.
*
Alafrangalar da diğerleri için “Aman bırak şu köylüleri” derdi.
Bu da onların istiskal tarzıydı.
Cahil olmaktan pis olmaya kadar çeşitli küçümsemeleri içeren bir hor görmeydi.
*
“Alafranga” denilen modernlerle, “köylü” denilen alaturkaların kavgası burada Tanzimat’tan beri bitmedi.
Hâlâ da sürüyor.
*
Her toplum, kendisini yenen toplumlara gizli bir hayranlık duyar ve onları taklit etmeye çalışır.
Osmanlı da son döneminde kendisini yenen Batı’yı taklit etmeye çalıştı.
Yenilgilerin nedenini Batılılar gibi yaşamamaya bağladı.
*
Batılıların, kendilerini yenecek güce nasıl ulaştığını, hangi aşamalardan geçtiğini doğru dürüst araştırmadılar.
Matbaanın, fikir özgürlüğünün, bilginin yayılmasının, endüstri devriminin, ihtiyaçtan doğan bir şehirleşmenin, Rönesans’a dayanan bir estetiğin etkilerini göremediler.
*
Üretimsiz bir toplum, nasıl yaşarsa ilerleyeceğini tartıştı hep.
Nasıl üretirse ilerleyeceğini hemen hemen hiç düşünmedi.
*
Bugün de Batı toplumları, bilgi üretirken Türkiye bilgi üretiminin dışında kaldı.
Yaşama biçiminden dolayı değil, üretim biçiminden dolayı geride kaldığını da hâlâ fark edemiyor.
*
Alafranga-alaturka kavgası ise gittikçe hız kazanıyor.
Cumhuriyetin ilk döneminde iktidarı asker zoruyla elinde tutan alafrangalar, iktidarı şimdi alaturkalara kaptırdılar.
*
Alafrangalık ile alaturkalık sürekli kavga ediyor.
Çünkü iki taraf da farklı yaşam biçimlerinin bir arada olabileceğine inanmıyor.
*
“Herkes alafranga olsun” yahut “Herkes alaturka olsun” dedikçe de bu kavga bitmeyecek.
Türkiye “Herkes istediği gibi olsun” aşamasına ulaşana kadar epeyce bir beladan geçecek.
*
Bu aşamaya ulaşılacak mı?
Elbette ulaşılacak.
*
Birbirini yok edemeyeceklerini, yok etmeye uğraştıkça da belanın bitmediğini kavrayacakları bir gün.
Kavganın da sıkıcı olacağı günler gelecek.
*
“Nasıl yaşarsak ilerleriz” kavgası yerini “Nasıl üretirsek ilerleriz” tartışmalarına bıraktığı zaman Türkiye “çizmeli kedinin sihirli çizmelerini” giyer.
*
Kendisi istemese de dünya, zaman, hayat Türkiye’yi o noktaya getirir.
O noktaya gelene kadar çok kanlı badirelerden geçmesin bu toplum, asıl sorun bu.
*
Bu ülkenin gençlerine yazık oluyor.
Amerika’da gencecik çocuklar bilgisayar icatlarıyla milyonlarca dolar kazanırken, bizimkilerin hâlâ kefenle dolaşmasına insan üzülüyor.
*
Bir gün bu ülkede de bilgisayar yaratıcıları çıkar, çağdaş üretim artar.
O zaman kafana sarık sarmakla ya da şort giymekle ülkenin gelişmesinin hiç ilgisinin olmadığı anlaşılır.
Alafranga-alaturka kavgası da ancak o zaman biter.