Yaşı 30'dan küçük 40 milyon genç var Türkiye'de. Ve bunlar çarçabuk zengin olmak istiyorlar; hem de gitgide soyut bir kavram olmaya başlayan "zenginlik"in tanımını yapmadan?
Zenginlik nedir?
Doğanın olanaklarını kullanarak insan oğlunun yarattığı; yaşamayı kolaylaştırıcı ve günlerin geçip gittiğini unutturacak kadar gözalıcı bir çerçeve içinde, "imrenip kalma" sınırlarını aşmış olmak mıdır?
"Donmuş enerji" olarak da tanımlanabilecek "para" kaynaklarına; hidrolik elektrik santralı örneği, sahip olmak mıdır?
Yoksula oranla, daha çok alım ve tüketim yapabilmek midir?
Önce bir tanımlamasını yapmak gerekmez mi "zenginlik"in?
***
Düz ayak bir anlatımla, gençler bir an önce çok para sahibi olmak istiyorlarmış. Ceplerindeki "donmuş enerji"yi hareketlendirip; teraslı bir villaya, son model bir arabaya, şenlikli yörelerde bir yazlığa ve yüksek fiyatlı eğlence merkezlerinde bolca bir tüketime dönüştürmek istiyorlarmış.
TV reklamlarının da pompalayıp durduğu dayanılmaz bir istek ve özlem...
***
Gençler için bir tek sorun kalıyor, paranın nasıl bulunacağı?
Madem para, "donmuş enerji" olarak da tanımlanabilir; öyleyse bir enerji değiş tokuşudur para kazanmak...
Örneğin diyelim ki, bendeniz bir bahçe mimarıyım; beyinsel enerjimi, başkalarından kopya çekmeden, özgün bir park planlaması için harcadım ve karşılığında, planımı piyasalayarak "donmuş enerji" koydum cebime...
Parayı kimin verdiği ve neden verdiği açık...
***
Yoksa acaba gençler hiçbir enerji, yani özgün bir çaba harcamadan mı, "donmuş enerji" sahibi olmak istiyorlar?
Örneğin, kendilerine ait olmayan bir araziye el koyup, oraya bir baraka diktikten sonra, onu bir yapsatçıyla "çok paraya" değiş tokuş etmek gibi...
Yahut gençliğinin cinselliğini piyasalamak gibi...
Yahut karşılıksız krediler kullanmak gibi...
***
Söz aramızda bizim Türklerin çoğunluğu, dünyada beyinsel enerjilerle "donmuş enerjilerin" nasıl değiş tokuş edildiğinin farkında değiller.
Bunun nedeni de, beyinsel enerji yerine; el ayak işi yaparak, yani gövdesel enerji kullanarak geçinme geleneğinden gelmeleri... Toprak ağasına maraba olmak gibi... Yani bir çeşit uşak olmak gibi...
***
Bir Fransız matrak yazarı:
- Çalışarak zengin olunmaz, çalıştırarak zengin olunur, der.
Şimdi bu dönem aşılıyor. Gövdesel enerjilerin yerini, otomasyon, elektronik enerji, üst düzey bir teknoloji alıyor...
Ve beyinsel enerji dönemi başlıyor. Kendi uğraş alanına, özgün bir artı getirme dönemi...
Örneğin, demli sıcak bir çayı, hiç soğutmayan bir çay fincanı yapma dönemi. Ve bir patent kazanma dönemi...
***
Geçen akşam Ahmet Altan, Mehmet Altan, Ömer Altan'la kahkahalı saatler yaşadık...
Sohbetin konuları değişikti; cinsellikle ekonomi arasındaki evrensel ilişki türünden... Türkiye'de kahkaha ve esprinin azalmakta olduğunu saptama türünden...
Ömer Altan, çarpıcı bir karikatür yapıp getirmişti. Dikdörtgen bir vazo ucunda masum bir çiçek; dikdörtgeni yan yatırınca, masum çiçek, bomba ucunda bir fitile dönüşüyordu...
***
Gençler zengin olmak istiyorlar... Sanırım bunun çaresini de pek bulamıyorlar.
Şayet içlerinden gelirse, eski Osmanlı azınlıklarından; yani bizim buralı Ermeni, Rum, Yahudi, Mecusi, İtalyan, Fransız vs'den, evrensel başarılara ulaşmışların bir listesini çıkarsınlar...
***
Tüm dünya medyası, hem Türklerin artık ırkçılığa kakılıp kalmadığını görür; hem Küçük Asya'dan evrensel buketlerin nasıl biçimlenmiş olduğu somutlaşır, hem de zevkli beyinsel bir enerjinin karşılığını alırlar gençler...
Tabii gençler arasında böylesi özgün bir araştırının, söndürülemez ateşini taşıyanlar varsa...
***
İşte "beyinsel enerji"yi, "donmuş enerji" ile değiş tokuş etmenin yöntemlerinden biri...
Yok, açıktan gelsin para deniyorsa...
O zaman da sormak gerekir:
- Parayı kim veriyor, niye veriyor?