Siyasetsiz bir bardak su içme olanağı dahi yok gibi...* * *"Siyaset" sözcüğünün kökeni, sanıyorum "seyis" sözcüğünden geliyor. Her ne kadar "seyis" genel dilde, "at bakıcısı" anlamında kullanılıyorsa da, gerçek içeriği "eğitimci" demek. At eğitimcilerine, yahut bakımcılarına da, ondan "seyis" denmiş olmalı...Nasıl ki, "politika" sözcüğünün kökeni de, Yunancada "kent" anlamına gelen "polis" sözcüğüdür. "Politika", yani "kent işleri"...* * *Evet, siyasetsiz bir bardak su içme olanağı dahi kalmadı.Varsa yoksa siyaset..."Siyaset"in bizdeki tarihsel boyutu ise, yeterince bir türlü saydamlaştırılmadı. İdamların infaz edildiği meydanlara, neden "meydan - ı siyaset" denmiş olduğu ise, pek az insanın aklını kurcalamış olmalı. "Meydan - ı siyaset", yani "terbiye meydanı"...* * *Benim çocukluğumda, yani aşağı yukarı 70 yıl öncesi; özellikle vapur, tren, tramvay gibi kamu araçlarında, kimse siyaset konuşmayı aklından bile geçirmezdi.Olacak iş miydi Cumhurbaşkanı Gaziyi, yahut Başbakanı İsmet Paşa ile bakanlarını uluorta eleştirmeye kalkmak; hem de herkesin duyabileceği yerlerde?Gazeteler de salt övgüyle çıkarlardı. "Başvekil Hazretleri, demiryolları seferberliğimize devam edeceğiz buyurdular" gibi...* * *Yandan çarklı Karaköy - Kadıköy vapurlarında, erkeklerin bazıları, birbirlerine yemek tarifleri yaparak sürdürürlerdi kısa yolculuk sohbetini:- Ben zeytinyağlı patlıcan dolmasının içini, eskisi kadar kavurmuyorum, gibilerden...Özellikle yine kamu araçlarında; İspanyolca, Rumca, Ermenice konuşan vatandaşları uyarı niteliğinde; beyaz karton üstüne siyah harflerle yazılmış pankartlar asılıydı; "Türkçe konuş vatandaş" diye...Hazineden geçinmeli kadroların, kendilerini birer Gazi, yahut İsmet Paşa minyatürü olarak gördükleri dönemlerdi; hele hele Meclise, tayinle girmiş mebusların...* * *O zamanlarda da yağmurlarda, su baskınlarında, depremlerde, yol kazalarında insanlar ölürdü.Bu tür haberler asla büyütülmez, hatta hiç yazılmazdı.Dünkü Milliyette, Ece Temelkuranın Adanadan yazdığı yazıya gözlerim takıldığında, o eski dönemleri hatırladım biraz da...Temelkuranın Adanadan yazdığı yazının başlığı şöyleydi:"Adanalı çocuklar kanallarda ölür... Yılda 70 - 80 çocuk kanalda ölüyor. Hemzemin tren geçitlerinde de 60 - 70. Öyle sabit telefat gibi yani, normal bir şeymiş gibi..."* * *Türkiyede, geniş halk kitleleri de; padişahlıktan kalma bir alışkanlıkla, "büyükleri" saydıkları "siyasetçileri ve Hazineden geçinmeli idari yöneticiler"i önemsedikleri kadar, önemsemezler kendilerini...Onlar bir anlamda mesleksiz ve "büyüklerinden ihsan - ı şahane" bekleyen kul yığınlarıdır; kendilerinin ne önemi olabilir ki?..* * *Bu arada Balıkesir dolaylarıyla, Marmaris dolaylarında binlerce hektarlık ormanlar da yanabilir; Rize dolaylarındaki su baskınlarında 40ı aşkın insan da ölebilir; İzmit Körfezindeki dolum tesislerinde patlamalar da olabilir; Hacı Bektaş Veliyi anma törenlerinden dönüşteki otobüs kazasında 34 kişi de ölebilir, 38 kişi de yaralanabilir...Bütün bunlar, üstünde uzun süre durmadan, şöyle gelip geçilecek haberlerdir.Asıl sorun seçimlerde hangi "büyükler"in; seçimleri kazanacağı, yahut kazanamayacağıdır...* * *Günde 5 vakit namaz kılmaktan başka, ciddi bir mesleği olmayanlar da, kendilerine "ihsan - ı şahane"de bulunma umudu veren bir "büyüğün" tahta çıkmasından yanadırlar; herkesten daha çok gerçek Türk olduğunu söylemekten başka, ciddi bir mesleği olmayanlar da...* * *Tarihsel bir koşullanmadan uzantılı Türkiyenin bu garip toplumsal yapısını, dış merkezler de çok iyi bilirler, içerideki bazı kurt politikacılar da...Ve özellikle Soğuk Savaş yıllarında Washington, Türkiyedeki uyduları aracılığıyla kendi stratejisine çok uygun olarak kullanmıştır bu yapıyı...Ve böylesi bir uyduluğa karşı çıkanlar kahredilmiştir.* * *Şimdi yeni bir dönem başlıyor Dünyada... Ve Türkiyenin global bir bütünleşme içinde bu kez gerçekten kalkınması gerekiyor.Hiç kuşkunuz olmasın, bu kez Türkiye de global bir bütünleşme içinde gerçekten kalkınacak ve 21. yüzyılı ıskalamayacaktır.Seçimlerin sonuçları da, böyle bir hedefe göre ayarlanmak zorunda. Ve kesinlikle ayarlanacaktır da... En geç birkaç yıla kadar... c.altan@prizma.net.tr TVlerdeki haberler, görüntüler, yorumlar, soru - yanıt programları; gazetelerdeki manşetler, kulislerden yansıtılan söylemler, lider demeçleri, yazılar; her şey, her şey, siyaset ve 3 Kasım seçimleri üstüne...