Sivas Katliamı, 32 yıl önce, Sivas’ta 15 bin kişinin bir otele kıstırdığı sanatçı ve aydınları şeriat çığlıkları atarak ateşe vermesi sonucu meydana geldi. Bu katliamda 33 aydın ve 2 otel görevlisi can verdi. İki kişi de Madımak Otelini yakarken öldü. Olaya güvenlik güçleri müdahale etmedi, Ankara, iktidarı ve muhalefetiyle 8 saat soyunca saldırıyı uzaktan izledi.
Azgın topluluk otele saldırırken Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyiniz,” uyarısı yaparken Başbakan Tansu Çiller, olay sonrası: “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir” demişti
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir” şeklinde konuşurken, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, “Abartmaya gerek yok. Bu kadar kişi bir futbol maçında da ölebilirdi” diyebilmişti.
O gün Sivas Belediye başkanı olan Temel Karamollaoğlu dahil ilde görevli yetkililer hakkında soruşturma açılmazken sağ basın olayı Aziz Nesin’in konuşmalarındaki sözlerine bağlayarak “tahrik vardı” diye geçiştirdi.
Aynı yıl Neo Naziler Almanya’nın Solingen kentinde bir evi ateşe verip 5 kişilik Türk ailesini yakmışlardı. Sonraları Başbakan Angela Merkel bu olaydan dolayı özür diledi. Madımak’tan dolayı o gün veya sonraki yıllarda hiçbir yetkili özür dilemedi.
KOPTER
Ege ve Akdeniz’de yürek paralayan yangınlar sürüyor...
Yangın söndürme çabalarına belediyeler de yerden katılıyor.
Belediyeler neden uçak ve helikopter satın alarak havadan yapılan operasyonlara katılamıyor.
Bu soru bir süre önce gündeme geldiğinde İzmir Belediye Başkanı Cemil Tugay şu yanıtı vermişti:
“İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin veya genel olarak belediyelerin yangın söndürme uçağı alma ve kullanma yetkileri yok. Uçağı almak yetmiyor bunu kullanmak için de izin gerekiyor. Konuştuk, buna izin verilmeyeceği söylendi.”
Belediyelerin yangın söndürme operasyonlara daha aktif katılımı sağlanmalı diye düşünüyoruz...
ERGENE
Gazetede haber:
“Ergene nehri zehir saçıyor”
Cumhuriyet’in haberinde vatandaşlar nehir çevresinde kanser vakalarının müthiş çoğaldığını anlatıyorlar
Bir vatandaş: “Gelsinler şu kokuyu duysunlar, burada 5 dakika duramazlar” diyor.
Ergene’de bir zamanlar balık tutulurdu. Birkaç yıl önce bir kişi düşüp boğuldu, cesedi haftalarca bulunamadı. Dere o kadar kirliydi.
ANAP döneminde Çevre Bakanı İmren Aykut dereyi temizlemeye baş koydu
Başaramadı...
Hiçbir iktidar dereye sanayi atığını döken sanayici ile baş edemiyor.
O sanayicinin üç kuruş fazla kazanması insan hayatından daha önemli sayılıyor.
Bölge halkı da bu konuda etkin olamıyor.
Böyle geldi böyle gidiyor.
MAĞDUR
CHP ile ilgili kurultay iptali davası 8 Eylül’e erteledi.
Ekrem İmamoğlu’na açılan davalarla birlikte bu dava da CHP’nin biraz daha içe kapanmasına yol açıyor.
Televizyonlar CHP’yi tartışmayı seviyor. Her akşam CHP’nin iç sorunları tartışılıyor. Parti iyice içine gömülüyor.
Bu devran böyle mi dönecek?
Demokrasinin malum, iktidar kadar muhalefete de ihtiyacı var.
Muhalefetin eleştirileri ve çözüm önerileri devlet gemisinin ilerlemesi ve ülkenin esenliği için bir zorunluk.
O yüzden CHP’nin iç sorunları biraz olsun kenara çekip gelecekle ilgili programını, projelerini , politikalarını öne çıkarması gerekiyor.
CHP geleceği tartışmayı ihmal etmemeli...
Mağdur kimliği kamuoyunda sempati yaratır ama halk böyle bir partiyi iktidar yapmakta pek istekli davranmaz.
VECİZE
“İnsanın doğumunu görmekten herkes kaçar ama ölümünü görmeye koşa koşa giderler.
Doğum odalarından ebenin ve doktorun dışında kalan herkes dışarı çıkarılır.
Onu yaratabilmek için karanlık köşelere gizlenirler ama onu öldürmek için gün ışığında geniş meydan ararlar.
Sanki insanı var ederken gizlenip utanmak bir görev onu öldürmeyi bilmekse adeta bir şereftir. Biri günah öteki sevaptır.”
★ ★ ★
“Sandığımızdan çok daha zenginiz ama bizi ondan bundan dilenerek yaşamaya alıştırmışlar; kendimizden çok başkalarından faydalanmaya zorlamışlar bizi”
- Montesquieu-