Çetin Altan

Çetin Altan

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeryüzünde söylenmemiş laf yoktur, denir; bir bakıma doğrudur da. İşte kim bilir kaç yüz milyar kez tekrarlanmış olan sözlerden 3-5 örnek:
Bugün hava çok soğuk...
Ne yapacağımı bilemiyorum...
Vallahi suç bende değil...
Hiç iştahım yok...
Başım çok ağrıyor...
Seni ne kadar sevdiğimi bir bilsen...
* * *

Yeryüzünde kadın-erkek çiftleşmesi de; kim bilir kaç yüz katrilyon kere kaç yüz katrilyon yaşanmıştır ama; dünyaya geldikten sonra onu ilk kez yaşayan için, bambaşka bir mutluluğun ilk doğan güneşidir.
* * *
Hadi biraz da, cam bir bardaktan demli bir çay yudumlamanın sevimli dalgalarına düşelim.
* * *
Deve üstüne, at üstüne, araba üstüne, gemi üstüne bir yığın “darb-i mesel, yani atasözü” var; uçak üstüne ise hiç atasözü yok.
* * *
Acaba ne kadar bir zaman içinde üremeye başlayacak uçak üstüne de, halk deyimleriyle, atasözleri?
* * *
Bebek adımlarıyla birkaç deneme:
Uçakla giden, yere konduktan sonra varır menzil-i maksuduna.
* * *
Acemi pilot ile usta pilot arasındaki fark, türbülanslarda belli olur; birincisinin kafası kokpitin tavanına çarptıkça yüzü sararırken, ikincisi uçağı rotasının üstünde tutar.
* * *
Uçakla havadan geleni de, yerdekiler karşılar.
* * *
Yanlış uçağa binme; yükselerek uçsan da, dilediğin yere varamazsın.
* * *
Deve, Kâbeye gitmekle hacı olmaz demişler; yolcular da uçağa binmekle pilot olmaz.
* * *
Halk deyimleriyle atasözlerinin, çağlara göre bir değerlendirmesi yapılsa; siyasetin de, zenginliğin de, yoksulluğun da, başarının da, aşkın da, dönemlere göre değişen çok şaşırtıcı boyutları çıkar ortaya.
* * *
Despotik dönemlerden birkaç örnek:
Ağanın malı çıkar, uşağın canı.
Isıramayacağın eli öp.
Eğilen baş kesilmez.
Köprüyü geçinceye kadar, ayıya dayı de.
* * *
Kulluğu perdahlayan sözlere karşı, tepkiler de oluşmuştur.
Ne oldum deme, ne olacağım de.
Geçme namert köprüsünden, ko apartsın su seni.
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir; ferman padişahın, dağlar bizimdir.
* * *
Sınıfsallığın tüttüğü sözler de vardır.
Örneğin ezilenlerin öfkesini, tepeden bir değerlendirme:
Ateş olsa, cürmü kadar yer yakar.
* * *
Ezilenlerin öfkesinden yükselen bir yanıt:
Ummadık taş baş yarar.
* * *

Komşuda pişer, bize de düşer.
* * *
İki el bir baş için.
* * *
Boğaz dokuz boğum.
* * *
Dilin kemiği yoktur.
* * *
Çağlar içinden süzülerek, kuşaklardan kuşaklara miras kalmış halk deyimleriyle, atasözlerindeki zıtlaşmalara da bakıldığında; “konjonktür”lere göre değişip duran atıp tutmalarla, kutsallaştırılmış sloganlara karşı, bir kuşku da uyanmıyor mu insanın içinde?
* * *
“Vatan aşkı mı, yoksa kadın-erkek aşkı mı?” türünden bir şakalaşmanın dahi suç sayılabileceği, ortaçağ kokulu siyasal bir oligarşik yapının; “Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma” olanağı ne kadardır acaba diye; bir kuşku depremi sarsmıyor mu insanın aklını?
* * *
Hele hele “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye de bir atasözü varsa...
* * *
Neyse ki onun tesellisi, “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” atasözünde.
* * *
Vaktiyle ulaşım araçları üstüne üretilmiş atasözlerini de şöyle bir hatırlayalım.
Deveye hendek atlatmak gibi.
At binenin, kılıç kuşananın.
Arabası kırılana yol gösteren çok olur.
Lafla peynir gemisi yürümez.
* * *
Otomobil üstüne atasözü yok, sinema üstüne de yok, televizyon üstüne de...
* * *
Eski atasözlerinin de keşke bir borsası olsaydı; inişe mi geçti, çıkışa mı; anlayabilirdik o zaman.
* * *
Cam bir bardaktan demli bir çay yudumlamanın sevimli dalgalarına düşmeyi, azıcık daha sürdürelim.
* * *
Hostesler üstüne de, bir kaç şıkıdım deneme:
Uçakta pilotu görmesen de, hostesi gördüğünde; nasıl uçtuğunu daha iyi anlarsın.
* * *
Gökyüzündeki meleklerle perilerin görünenlerine, hostes denir.
* * *
Bir hostesin zarafetine layık olabilmek için, yükselmek gerekir.
* * *
Biten haftaların çektiği kroşelere karşı, azıcık ta yelpazelenmek şart...
Cam bir bardaktan demli bir çay yudumlamanın sevimli dalgalarına düşmeye çalışarak...