Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Özetle:

6 yaşında kız çocuğunu 29 yaşında bir adamla nikâhlayan ve onun 6 yaşından itibaren her gün istismarına izin veren hatta o istismara kendi eliyle teslim eden bir baba var.

6 yaşında bir çocuğu, o çocuk büyüyüp bir gün artık “hayır” diyene kadar 20 yıl boyunca istismar eden bir adam var.

İfadelerden anlaşıldığı kadarıyla, buna gönülsüz de olsa izin veren (vermek zorunda kalan?) bir anne var.

Mağdur 29 yaşındaki istismarcısıyla aynı evdeyken, gelen giden, ziyaret eden, vs. yani durumu bilen, buna ses çıkarmayan, hatta rıza gösteren eş-dost-akraba-cemaat mensubu bir sürü insan var.

Haberin Devamı

Olay savcılığa, ardından da kamuoyuna intikal ettiğinde durumu örtbas etmek için yalan açıklamalar yapan (yapmak zorunda kalan?) kardeşler var.

Çocuk 14 yaşında hamile kaldığında bunu hemen polise bildiren doktor da var neyse ki.

Ama konu savcılığa intikal ettiğinde doğum belgesi yerine niyeyse(!) kemik yaşı tespiti isteyen savcı da var.

Bütün olan biteni bilen ve bunları örtbas etmeye çalışan işbirlikçiler de var. Var ki birileri 21 yaşında bir kadını mağdurun yerine kemik yaşı tespit testine sokabilmiş. Var ki tespiti yapan uzmanlar “Bu kim?” dememiş. Var ki bir şekilde bu kemik yaşı raporu bir sağlık kuruluşu tarafından onaylanabilmiş. Bunları iddianameden öğreniyoruz.

Ve tüm bu korkunç süreci sadece mevzubahis olay ve olayın mağduruyla sınırlı tutamayacağımız, benzer -belki- binlerce örnek var.

Başka birçok faktörün yanı sıra bu iğrençliği üreten bir yapı var.

Daha da korkuncu, bu yapıları dini korumak adına sahiplenenler var.

Olayı kamuoyuna aktaran gazeteciye fasık (ilahi emirlere uymayan, açıkça haram işleyen mümin ya da kâfir kişi) diyen var.

Olayı bütünüyle yalanlayıp “Dine ve tarikatlara saldırı” diye bağırıp çağıran var.

Mağduru suçlayıp onun akıl sağlığını sorgulayan var, marjinal-solcu-ateist-LGBT psikologlar onu böyle yaptı diyen var.

Mağduru kumpas kurmakla ya da bir kumpasa alet olmakla suçlayıp “Yeni Fadime Şahin” diyen var.

- Başka başka insanların evlilik tarihleri üzerinden durumu normalleştirmek için “O da şu vakitte evlenmişti” diye dedikodu yayan var.

Haberin Devamı

“Hayır, olay tamamen doğru” deyip mağdurun fotoğraflarını ve adını açık açık yazan, yayımlayan var.

Tüm bunların karşısında bir de tek başına bir kadın, mağdur var.

Yani 6 yaşından itibaren her gün uğradığı sistematik istismar nedeniyle profesyonel yardım almak zorunda kalan ama yine de büyük bir cesaretle ayağa kalkıp bu organize suça karşı adalet talep eden bir kadın var.

Ve bunu yaptığında karşısında önce ailesini, sonra çevresini, sonra adı geçen cemaati ve son olarak da azgın ve hadsiz bir toplumsal kesimini bulan, bunların karşısında yanında maalesef gücü az, sesi cılız ve sadece birkaç destekçi bulan mağdur bir kadın var.

Yukarda “binlerce” dedim ya, başına bir “belki” ekleyerek, o “belki”yi unutun. Çünkü Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu UNFPA Türkiye geçen yıl Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü geçen yıl “Türkiye’de Çocuk Yaşta, Erken ve Zorla Evlilikler: 1993-2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları Veri Analizi” başlıklı bir araştırma yayımladı.

Haberin Devamı

Rapora göre, gerçekten de binlerce çocuk yaşta evlilik vakası var.

Türkiye’de şu anda 18-45 yaş arasındaki her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlenmiş.

Çocuk yaşta evlenen her 3 kadından biri ise yine çocuk yaşta anne olmuş.

Bu çocukların en az yarısı evlilikte şiddet görmüş.

Üçte biri bir yakınlarıyla ya da akrabalarıyla evlendirilmiş.

Ve nerdeyse tamamı açıkça erken yaşta evlenmek istemediklerini söylemesine rağmen evlendirilmiş.

Raporda Türkiye’de ilk evlilik yaşının zaman içinde artma eğilimde olduğu ve 15 yaşın altında yapılan evliliklere nadir rastlandığı da vurgulanıyor. Bu ülkemiz için iyi bir gelişme.

Ama yine araştırmaya göre, şu an 20-24 yaş grubu içinde 18 yaşından önce evlenenlerin oranının hala “yüzde 15 olması” da sorunun kalıcı olarak çözümüne kadar hâlâ bizi zorlu bir sürecin beklediğini gösteriyor.

(Ben bu yazıyı yazarken 6 yaşındaki kızım televizyonda bir çizgi film izliyor ve kendi kendine kahkahalar atıyor. Yılbaşı geliyor diye pek heyecanlı ve mutlu. Bugün bana okulunu gezdirdi bir iki saat önce. Sınıfını, bilgisayar laboratuvarını, müzik odasını, spor salonunu, dans sınıfını...

Bense şimdi oturmuş mağdurun istismarcısına söylediği “Annem saçlarımı tarayıp senin yanına gönderirdi” sözlerini okuyorum iddianameye giren ses kayıtlarında, içimin acısını bastırmak için dudaklarımı ısırarak. Başka çocuklar bu cümleyi kurmasın diye bu korkunç hali üreten her türlü yapı, kurum, cemaat ve gelenekle de sonuna kadar mücadele etmek gerek. Her beş kadından biri ve altı (6) yaşında bir kız çocuğu çünkü…

Sadece altı!