Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Seçim günü gazetede basılacak bir yazı yazmanın gerçekten zor bir iş olduğunu söyleyerek başlayacağım. Muhtemelen bugün oyunuzu verecek, akşam saatlerinde de seçim sonucunu öğrenmek için ekranların karşısındaki yerinizi alacaksınız. Ben de oy vermenin bir vatandaşlık görevi olduğu bilinciyle sandığa gidecek ve Türkiye’nin, ailemin ve çocuğumun geleceğini düşünerek oyumu kullanacağım. Bunu yaparken elbette vatandaşlık bilincinin gereğinin sadece oy vermekten ibaret olmadığını da aklımdan çıkarmayacağım. Ardından da saat 17.00 itibarıyla başlayacak olan Kanal D-CNN Türk ortak yayınında seçim sonuçlarını Türkiye’ye aktarmaya çalışacağım. 

Haberin Devamı

Muhtemelen cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda tüm sandık görevlileri tek bir pusulayı sayacağı için sonuçları daha erken bir vakitte öğrenmek mümkün olacak. Ama bu seçimde sandık ve seçim merkezi bazında sonuçlara çokça itiraz geleceğini ve birçok sandığın yeniden sayılacağını da söylemek lazım. Tüm bu tahminleri bir araya getirirsek pazar günü saat 22.00 civarında Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı’nın ismini ilan etmiş olacağız. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Kemal Kılıçdaroğlu’nun da geride bıraktığımız hafta boyunca yeni bir atılımına ya da açılımına tanık olmadık. Sinan Oğan’ın Cumhur İttifakı’na verdiği desteğe karşılık Ümit Özdağ’ın desteğini alması elbette Kılıçdaroğlu lehine bir puan oldu ama bu puanın sonuçlara ne ölçüde yansıyacağı belli değil. Ümit Özdağ’ın sert güvenlikçi siyasetinin Kılıçdaroğlu’na destek veren HDP-YSP tarafında bir kırılmaya yol açması da olası. Her ne kadar HDP, seçmenini Kılıçdaroğlu’na destek vermeye çağırsa da 14 Mayıs’ta zaten düşük kalan güneydoğu illerindeki oy verme oranının daha da düşmesi şaşırtıcı olmaz. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise daha evvelki argümanlarına pek bir ekleme yapmadı. Yine eser siyaseti ve terörle mücadele temelli söylemine devam etti. Yeni olarak, Kılıçdaroğlu’nun Özdağ ile yaptığı müzakereye yönelik “pazarlık” eleştirisi ve Meclis çoğunluğuna dikkat çekerek yaptığı Meclis’le “uyumlu çalışma” vurgusu dikkat çekti. 

Haberin Devamı

14 Mayıs seçimleriyle ilgili olarak beklentimi ya da tahminimi soran tüm tanıdıklara iki ay boyunca hep aynı yanıtı verdim. Kamuoyu araştırmalarının sonuçlarının bana göre resmi yansıtmakta yetersiz kaldığını, bunun hem seçmen hem de yöntemden kaynaklanan nedenlerinin olduğunu söyledim. Ayrıca bir tahmin değil temennim olduğunu, o temenninin de “kazanan her kim olursa olsun en az 3 puan farkla kazanması” temennisi olduğunu söyledim. Bu durum değişmedi. Şahsen seçim sonucunun az çok belli olduğunu düşünsem de Türkiye gibi okunması çok zor bir ülkede yaşadığım için hâlâ net bir tahminim olduğunu söyleyemeyeceğim ama temennim değişmedi. Umarım, kim kazanırsa kazansın, en az 3 puan farkla kazanır. 

Çünkü kim kazanırsa kazansın, önümüzde ülke olarak çok zorlu bir süreç var. Öncelikle deprem felaketinin yaralarının sarılması gerekiyor. Ekonomi çok önemli bir başlık olarak karşımızda duruyor. Ekonomi deyip geçmeyin; örneğin ev sahibi-kiracı kavga ve hatta cinayetleri bile bu başlığın bir sonucu. 13. Cumhurbaşkanı tüm bu sorunlarla uğraşırken arkasında net bir kamuoyu desteğinin olması sorunların çözümü açısından da en önemli gereklilik olarak karşımız çıkıyor. En az 3 puan bu nedenle önemli. 

Haberin Devamı

Birçok siyaset bilimci bu seçimlerin “asıl seçim” olmadığını dile getiriyor bu arada. Türkiye’nin başta ekonomi olmak üzere sorunlarının çok büyük olduğunu, bu sorunların çözümünün ise kısa vadede imkânsız olduğunu belirten bu siyaset bilimciler, ülkenin bu sorunlarla mücadelesinin çok çetin ve iktidar açısından yıpratıcı olacağını ve “kim seçilirse seçilsin, en geç iki sene sonra yeni bir seçim olacağını” dile getiriyor. Açıkçası, ben de -bunun ülke açısından pek de hayırlı bir senaryo olmadığını bilerek- böyle düşünüyorum. Bu pek hayırlı olmayan senaryonun en az sıkıntıyla geçilmesinin tek yolu da arkasına sağlam bir kamuoyu desteği almış bir iktidarın başa geçmesi. O yüzden en az 3 puan…