Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Gazetecilerin sık sık karşılaştığı bir soru vardır:

“Neler oluyor, siz bilirsiniz?” Bu soru genelde yakın çevremizde yer alanlardan özel sohbetler sırasında dile getirilir. Konu borsa da olabilir, altılı masanın adayının aslında kim olduğu da… Tamamen o anki konjonktüre bağlıdır sorulan şeylerin içeriği. Sorunun kendisi çok sıradan gibi görünse de aslında arkasında bir macera-polisiye romanı barındıracak kadar çok ve derin anlamlar gizlenmiştir. Gazetecilerin -teşrikimesai içinde oldukları çevrelerden hareketle- gündemdeki olay ne ise onun her türlü gizli yönünü de bildiği ama işte bir takım “âli sebeplerin” mâni olmasından ötürü bunları herkese açık etmediği varsayılır aslında bu soruyla.

Haberin Devamı

Ama durum gerçekte böyle değildir elbette. Gazeteci bir şey biliyorsa bunu kamuoyuyla paylaşmak için elinden gelen her şeyi yapar. Muhakkak ki olayların gizli taraflarına vâkıf ve bunu çeşitli sebeplerle kamuoyuyla paylaşmayan gazeteciler de vardır ama bunlar çok büyük olasılıkla o bilgilerin kaynağı olanlar tarafından bir tür aparat olarak kullanılıyordur.

Ben de elbette hem geçmişte bu soruyla çok muhatap oldum halen olmaya da  devam ediyorum. Bugünlerde ise tahmin edeceğiniz üzere sık sık içinde doludizgin ilerlediğimiz seçim süreciyle ilgili konularda soruluyor bu soru. “Aday kim olacak?”, “Kılıçdaroğlu kazanabilir mi?” ve hepsinden önemlisi “Seçim sonucu ne olur?” Soru, ne olursa olsun, “Sen bilirsin, bir anlat hele” cümlesiyle bitiyor.

Soruya verdiğim yanıtın herhangi bir “dayının” vereceği yanıttan daha farklı olmasını sağlayan şey hem konuyla alakalı olarak geçmiş gelişmeleri hesaba katmam ve bunlar arasında anlamlı bir ilişki oluşturmaya çalışmam oluyor. Kısacası unutmuyor ve anlamaya çalışıyorum. Her gazetecinin yaptığı gibi.

Hafta içi bir mecrada bir anket grafiğine denk geldim. Çok uzatmadan söyleyelim, son bir yıldır yapılan kamuoyu araştırmalarının birleştirilmesiyle oluşturulan bu grafikte  “Millet İttifakı’nın” geçmiş aylar içinde “Cumhur İttifakı’na” kıyasla daha yüksek oy oranlarına sahip olduğu ama bu avantajı son iki ay içinde elinden kaçırdığı görülüyor. Grafiğe göre, “Cumhur İttifakı’nın” oy oranının hem yeniden yükselişe geçtiği hem de bu yükseliş sonucu muhalefetin üzerinde bir oy oranına ulaştığı görülüyor.

Haberin Devamı

Elbette başka araştırmalar başka sonuçlar veriyor, bunu da göz ardı etmemek lazım. Yani Millet İttifakı’nın potansiyel oy oranına bakınca halen Cumhur İttifakı’nın önünde göründüğü çok sayıda kamuoyu araştırması da var. Ama aynı araştırmalarda muhalefet kazanabilir mi sorusuna verilen yanıt ortaya çıkan potansiyel oy oranının altında kalıyor. Yani muhalefet seçmeni “Oyumu veririm ama kazanacağına inanmıyorum” mesajı veriyor bir anlamda. Başka bir deyişle, muhalefet “güven vermiyor”. En azından şimdilik.

Seçme davranışını belirleyen en temel unsurlarından birinin güven olduğunu ne denli vurgularsak vurgulayalım yine az kalacaktır. Bu durumu Altılı Masa/Millet İttifakı özelinde incelediğimizde, altı partinin bir araya gelmesinin başta büyük bir heyecan oluşturduğu ama zaman ilerledikçe bu heyecanın söndüğü ve ivmesinin yitirdiği görülüyor.

Haberin Devamı

Bunun iki farklı açıdan gerekçelendirmesi yapılabilir. Öncelikle iktidar açısından baktığımızda, son altı ay içinde sürekli pozitif ve “iş bilir” bir iktidar olduğu mesajını verecek faaliyetlerde bulundu. İçeride ekonomik sıkıntılara karşı adım atamadığı dönemde Ukrayna-Rusya savaşındaki gelişmelere odaklandı. Esir takası ve tahıl anlaşması gibi uluslararası etkisi de yüksek olan adımlarla bu imajı kuvvetlendirdi. Yıl sonuna doğru ise hem çalışanlara yapılan maaş zam oranları hem sözleşmeli çalışanların kadroya alınması hem de EYT gibi adımlarla topluma verdiği güveni artırdı. Üstelik bunları belirli bir takvimde peyderpey açıklayarak heyecanı yüksek tuttu. EYT yasasının henüz çıkmamış olması da yine benzer bir takvim çerçevesinde heyecanı yüksek tutmak için yapılmış görünüyor.

Altılı Masa/Millet ittifakı ise seçim sonrası hedeflerine ilişkin yapılabilecek olan en iyi hamleyi yaptı ve ortak bir demokrasi platformu oluşturma çabasına girişti. Yukarıda da dediğimiz gibi, teorik olarak doğru olan bu hamle toplumda hemen karşılık buldu. Ama birbirinden bu denli farklı ideolojik yönelimlere sahip ve bugüne dek almış oldukları ya da anketlerde görünen oy oranları arasında da büyük farklar olan partilerin sorunsuz bir şekilde bir arada tutulması doğal olarak çok zorken, bir de masanın kimi üyelerinden gelen açıklamalar bu zorluğu katmerlendirdi. Bu denli hassas bir denge ortamında kamuoyuna açık edilmiş en hafif fikir ayrılıklarının bile toplumdaki etkisinin katbekat fazla olacağı ve “iş bilmezlik” olarak algılanacağı ortadayken, bazen ortaklar arasındaki nezaket kurallarını dahi yerle bir eden açıklamalar sıkıntıyı artırdı. O nedenle de Millet İttifakı mesela 1 yıl-6 ay önceki ivmeyi yeniden yakalamak için topluma güven verecek bir hatta birçok adım atmak zorunda.

Şimdi seçim tarihi az çok belliyken, yarış aslında yeni başlıyor. Bu haftadan itibaren yeni bir süreç başlayacak ve bu sürecin sonucuna iktidara kimin geçeceği topluma kimin ne ölçüde güven vereceğiyle ilgili olacak.