Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Seçime 21 gün kala siyasi atmosferi kaplayan kesif bir sis tabakası var sanki. Elbette daha dün sayılacak bir tarihte büyük bir deprem felaketiyle sarsılan toplumumuz birçok açıdan hala kendine gelemedi. Depremzede vatandaşlarımızın yaşadıklarıyla kıyaslanması elbette mümkün değil ama tüm toplumun büyük bir travma yaşadığı ve bu travmayı henüz atlatamadığı gerçeği bugünlerde yapılacak tüm siyasi analiz ve öngörülerde akılda tutulması gereken birinci unsur olmalı. 

Daha evvel de belirttiğim üzere böylesine zor bir ortamda seçimlere gidebiliyor olmak büyük bir başarı. Muhalif seçmenin yüksek sesle dile getirmese de aklındaki sorulardan biriydi “acaba seçimler yapılacak mı” sorusu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki net tavrı bu soru işaretlerini ortadan kaldırdı. 

Haberin Devamı

Fakat seçimin yapılacak olması yeterli değil elbette. Çünkü seçimin hür, demokratik ve adil bir seçim olması gerekiyor. Bunun için de kamu otoritesi kadar biz vatandaşlara da sorumluluklar ve ödevler düşüyor. Bu sorumlulukların en başında seçim günü gidip muhakkak oyumuzu kullanmak birinci sırada geliyor. Fakat oy vermekle sorumluluğumuzu yerine getirmiş ve ödevimizi yapmış olmuyoruz. 

Şunu demeye çalışıyorum… 

Geçenlerde TİP Genel Başkanı Erkan Baş katıldığı bir yayında (özetle ve mealen söylüyorum) siyasetin insanların hayatında çok fazla yer kapladığını ve bu nedenle de insanı insan yapan şeylere (sosyalleşme, sanat, doğa vb.) zaman kalmadığını söylüyordu. Elbette Erkan Baş’ın bahsettiği siyasetin ne olduğunu ve sözleriyle neyi murat ettiğini anlamak zor değil. Nitekim ilerleyen dakikalarda “dürüst insanlar siyasetle ilgilenmezse siyaset pis kalır” diyerek yanlış anlaşılmaları engelleyecek şeyler de söylüyor. Fakat sonradan tamamını izlediğimde ne dediğini daha net anlasam da ilk duyduğumda bir anlığına şaşırdığımı da söylemeliyim. Çünkü temelde bireyi ve toplumu siyasi bir varlık olarak ele alan ve tarih felsefesini bu çerçevede oluşturan bir fikrin temsilcisi açısından bir oksimoron gibi görünüyordu “insanların siyasetle bu kadar ilgilenmesi” sözü. Çünkü hayat baştan aşağı politiktir. 

Haberin Devamı

Bu düstur sadece solcular için de değil ülkedeki tüm bireyler için geçerlidir. Hayat politiktir ve biz istesek de istemesek de o siyasetin bir parçasıyızdır. Ama biraz demokrasinin kendisinden, biraz temsili demokrasinin yapısından biraz da içinde yaşadığımız zamanın ruhundan ötürü geniş kitlelerin siyasetle ilişkimiz sadece oy veren ve etkilenen düzeyinde kalmıştır. Yaşadığımız çağın çılgınlığına teslim olmamak için de bu düzeyi yukarı çekmek ve her bir bireyin (ütopik bir hedef olsa da) yasal ve meşru kanallar vasıtasıyla politikleşmesi gereklidir. Elbette siyasetle ilişkinin düzeyindeki bu artış kişiye ciddi sorumluluklar yükleyecektir. Ama şu unutulmamalıdır ki bu sorumluluklar zaten hepimizin omuzlarında durmaktadır. Politiklermiş birey açısından ise bunun farkı STK’lar ve siyasi partiler gibi kurumlar üzerinden bu süreçlere müdahale edebilme yeteneğinin artmış olmasıyla ortaya çıkar. 

Bunun ilk şartı ise müzakereyi, çoğulculuğu, fikir hürriyetini (bizi şoke edebilecek fikirler olsa bile şiddet içermediği ve şiddeti övmediği sürece) ve katılımcılığı hayatın her alanında hâkim kılmaya çalışmaktır. Dolayısıyla politikleşmiş birey barışçı, diyaloğa inanan ve müzakereci bir bireydir. 

Haberin Devamı

Siyasete doğrudan katılımı yoksa bile hayatın içinde bir birey olarak bu anlayış ve davranış biçimini sürdürür. 

Peki tüm bunlar bugün için ne manaya gelmektedir? 

Çok basit aslında: Seçimin hür, demokratik, şeffaf ve adil bir seçim olması için bu ülkenin namuslu çalışkan ve dürüst vatandaşlarının kendileri olması yeterlidir. 

Çünkü birileri sosyal ağlar başta olmak üzere birçok yerde, belki sorumsuzluklarından, belki de bilinçli olarak, seçim sürecini baltalayacak işler yapıp, sözler sarf ediyorlar. Bununla da kalmıyor sınavımız. AK Parti binalarına yönelik asla hafifsenmemesi gereken saldırılar ve bunlara yönelik sosyal ağlarda gördüğümüz hayret verici yorumlar var. Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik şahsen ayıp saydığım ama politik doğruculuk adına protesto dediğimiz sözlere dair yine sosyal ağlarda yazılanlar da dehşet verici. 

Tüm bunlar bu memleketin belkemiği olan vatandaşlarımızı çileden çıkarmak için yapılıyor sanki. Ama bu ülkenin dürüst namuslu ve çalışkan insanlarının bu tuzağa düşmemesi gerekmektedir. Bu, seçimlere giderken hepimizin en önemli sorumluluğudur. Sevindirici olan ise şudur: Bu ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan bu vatandaşlarımız sorumluluğunu gayet iyi yerine getirmektedir.