Deniz Bayramoğlu

Deniz Bayramoğlu

deniz.bayramoglu@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Ukrayna’daki savaş karşımıza başka bir dram daha çıkardı. Taşıyıcı annelik pazarı. Geçen hafta işgal nedeniyle Kiev’de taşıyıcı anneden doğmuş 21 bebeğin bir sığınakta bakıldığı haberleri yansıdı kamuoyuna. Haberlere göre bebeklerin Batılı “aileleri” zaten savaş yüzünden “çocuklarına” ulaşmakta zorluk çekiyorken karşılarına bir de yasaların “yetersizliği” çıkıyormuş. O nedenle, yeni yasal düzenlemeler yapılmalıymış. Bu konu halen uluslararası camiada ciddi biçimde tartışılıyor bu arada. Dünyanın saygın üniversiteleri ve hukuk kurumları bu konunun ciddi biçimde üzerine eğiliyor.

Haberin Devamı

Ukrayna taşıyıcı annelik “pazarının” lideri. Özetle şöyle bir karşılaştırma yeterli olur sanırım bunun sebebini anlamak için. Ukrayna’da ortalama yıllık gelir 2020 sonu itibarıyla 3 bin 727 dolardı. Tüm üyelerin dâhil edildiği AB bölgesi ortalama geliri ise 2020 sonunda 46 bin 914 dolar olmuş. Aynı rakam ABD’de 60 bin doların üzerinde. Ukrayna’da her ay ortalama 150-200 kadının taşıyıcı anneliğe başladığı ve bu şekilde doğan çocuk sayısının ise yıllık 2000-2500 olduğu tahminleri yapılıyor. Küresel bazda bakarsak bu rakam çok daha büyüyor elbette.

Ukrayna para karşılığı taşıyıcı anneliğe 1997 yılından bu yana izin veriyor: Dünyada bu işin para karşılığı yasal olarak yapıldığı birkaç ülke ve bazı ABD eyaletleri var. Daha önce Hindistan, Tayland ve Nepal listede üst sıralardayken, insan hakları ihlalleri ve insan kaçakçılığı nedeniyle bu “pazarlar” kapanmış. Ukrayna taşıyıcı annelik şirketleri ise bu ülkelerin pazardan çekilmesiyle oluşan boşluğu hemen doldurmuş. Hak ihlali, sömürü ve insan kaçakçılığına dair “endişeler” Ukrayna için de geçerliymiş ama hükümet henüz yeni bir hukuki düzenleme ya da kısıtlama yapmayı hedeflemiyormuş.

Ukrayna “pazarda” liderken “müşterileri” ise Batılı ülkeler. En çok talep ABD, İngiltere, Almanya ve Kuzey ülkelerinden geliyor. Ağırlıklı olarak Batı Avrupa yani. Bir taşıyıcı anneliğin bedeli ise 35 ile 40 bin dolar arasında değişiyor. Küresel çapta “pazarın” toplam büyüklüğünün ise 6 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Yasal olmayan taşıyıcı annelik de dâhil edildiğinde bu rakamın daha da artması mümkün.

Haberin Devamı

Dünyanın yine farklı ülkelerinde parayla yapılmasına izin verilmiyor ama farklı gerekçelerle taşıyıcı annelik yapılabiliyor. Daha çok sosyal nedenlerle izin veriliyor buna. Türkiye’de ise taşıyıcı annelik yasal değil. Fakat internette ufak bir arama yapınca bunu pek de caydırıcı olmadığını karşınıza çıkan ilanlar sayesinde çok net anlıyorsunuz. Taşıyıcı anne arayan var, taşıyıcı anne olmak isteyen var, bu işin acentesini kuran var hatta taşıyıcı anne kulübü bile var. Evet, Türkiye’de.

Taşıyıcı annelik başta da söylediğimiz gibi birçok hukuki meselenin de kapısını açıyor. Sadece temel haklar ve özgürlükler anlamında da değil üstelik. Mesela “Anne kimdir?” sorusu çok önem kazanıyor. Yumurtanın ya da embriyonun sahibi mi, onu taşıyıp doğuran mı? Annenin hakları nelerdir mesela, hem çocukla alakalı hem bir anne olarak toplum ve iş hayatında.

Dahası, bu konu -en azından bana göre- aynı zamanda kadın bedeninin en net sömürülerinden biri. Hatta biraz daha teknik ve hukuki bakarsak organ ve insan ticareti bile demek mümkün. Ama bu konuyu tartışmaya başladığınızda karşınıza hiç beklenmedik bambaşka bir alan çıkıyor. Cinsiyet yönelimleri, eşcinsel evlilikleri ve trans aktivizmi... Şöyle ki paralı taşıyıcı anneliğin bir suç ve kadın bedeninin sömürülmesi olduğunu söylediğinizde homofobik ve transfobik olmakla suçlanabilirsiniz. Aman dikkat.