Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TURKONFED) kuruluş çalışmalarına bizzat tanıklık ettim.
Federasyonun ilk başkanı, o dönemin de ESİAD Başkanı Enis Özsaruhan’la Türkiye’nin birçok kentine gittik.
Ben de bir gazeteci olarak yaşananlara, konuşulanlara tanıklık ettim.
Anadolu’nun tamamında örgütlenen ve Avrupa Birliği hedefi için müthiş bir çalışma içinde olan TÜRKONFED’in çoğu üyesini yakından tanıma fırsatım oldu.
Türkiye, 2001 krizinden yeni çıkmış ama güçlü ekonomiye geçiş programıyla nefes almıştı.
Ekonomiyi yöneten Kemal Derviş’e karşı kamuoyunda büyük bir güven vardı.
Derviş’in kurdurduğu bağımsız yani siyasi otoritenin direktifinden uzak olan kurumlar sayesinde krizden çıkış mümkün olabilmişti.
Sıkıntılı günler aşıldıkça, o tanıştığımız kişilerin yatırım haberlerini duyduk. Büyük çoğunluğunun haberini yaptık.
Güven ortamının sağlandığı bir dönemde iş insanı yeni projeleri hayata geçirmekten çekinmedi.
Üretim çarkları döndükçe moraller hep yüksekti.
2007’de yapılan zirvede çok önemli mesajlar verilmişti.
Türkiye’nin en büyük, en kapsamlı bu sivil toplum örgütünün hükümete ve özellikle de ekonomi yönetimine karşı uyarıları vardı.
* * *
ABD’deki mortgage kriziyle ilgili sadece sinyaller vardı; bugün battı dedikoduları yapılan birçok şirket hala en güçlü pozisyonlarını korumaktaydı.
Sonrasını biliyorsunuz; 2008’-in Eylül ayından itibaren piyasalar zincirleme bir şekilde yıkılmaya başladı.
Anadolu’dan yükselen sesler, uyarılar ise sahipsiz kalmıştı.
Perşembe ve cuma günü “12’nci Girişim ve İş Dünyası Zirvesi” İzmir’de yapıldı.
Eski dostlarla yine bir arada olduk, uzunca sohbet etme imkanımız oldu.
Gaziantep’ten, Kayseri’den, Denizli’den, Kahramanmaraş’tan, Diyarbakır’dan gelen iş insanları, haklı çıkmış olmanın mutsuzluğunu yaşıyorlardı.
Ekonomi yönetimi çok başlı ve hükümetin krizin etkilerinin farkında olmadıklarını düşünüyordu.
Bu gerçek Başbakan’ın açıklamalarından da aslında belli oluyordu.
“Teğet geçer, hamdolsun...” şeklindeki yanıtlar bunun bir anlamda kanıtıydı. Kriz gelişmiş ülkelerde çıktı ama tüm dünyaya yayıldı.
Arkasından birbiri ardına destek paketleri çıktı. Birinciler yeterli olmayınca, ikinciler, üçüncüler açıklardı.
Önce bankalar ve finans kesimi için çareler arandı, ardından reel sektör için, sonra da sokaktaki insan için...
Bu hamlelerin hiçbiri ama hiçbiri hükümet tarafından atılmadı.
Yarın bir paket açıklansa etkili olur mu?
Olabilir...
Ama sınırı ve gücü tartışılır hale geldi. Lafı çok uzatmayalım.
Anadolu’da çarkları dönen insanların morali bozuktu ama gelecekten de çok umutsuz değillerdi.
TURKONFED’in zirve bildirisi geçen yıl kamuoyuyla paylaşılan mesaj kadar önemliydi.
Çok dikkatli okunmasını tavsiye ediyorum.
* * *
İki gün Türkiye’nin nabzını tuttuk. İş insanlarıyla beraber olduk.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ da herkesin ortak görüşünü dile getiren şu yorumu yaptı:
“Önümüzdeki günlerin gündemi yerel seçimler değil, ekonomi olmalı...”
* * *
Dünya krizden elbette çıkacak, Türkiye’de güzel günler olacak.
Ama bu gündem ve politikalarla değil.
Siyasetçiler Türkiye’yi gezsinler ve mevcut fotoğrafın çok da güzel olmadığını görsünler...
Bölünebilirlik...
Türk insanını üstün niteliklere sahip, çalışkan, zeki, kahraman, yetenekli, asil, faziletli, sportmen, kültür sahibi olarak niteliyor Atatürk. Öyleyse neden hak ettiği yerde değil Türk insanı ve Türkiye?
Nedenleri say say bitmez. Atatürk ilke ve devrimlerinden verilen ödünler, yetenekleri ortaya çıkartmaktan çok köreltmeye yönelik, ezbere dayalı ve yanlışlarla dolu eğitim sitemi, yöneticileri belirleyen negatif seleksiyon sistemi, ilgili bilgisizler, bilgili ilgisizler...
Ya olumsuz yönlerimiz?
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, “Bal tutan parmağını yalar” atasözlerimiz toplumumuzun davranış kalıplarını yansıtmıyor mu? Binlerce yıllık kültür birikimlerimizi göz ardı edip, yaldızlı ama içi boş yabancı kültür özentimize, gereksiz ve abartılı yabancı hayranlığımıza ne demeli?
* * *
En önemli kusurlarımızdan biri de “bölünebilir” oluşumuz. Yüzde 99 aynı düşünenler bir araya geldiklerinde zamanlarının yüzde 99’unu, farklı düşündükleri yüzde 1’lik konu üzerinde sonu gelmeyen ve sıklıkla ayrı bir grup kurmakla sonlanan tartışmalarla geçiriyor.
Siyasi yelpaze sola kaydıkça bu eğilim artıyor. Uzun zamandır bölünmek için aradığımız bahaneye Sayın Deniz Baykal’ın çarşaflı kadınlara rozet takmasıyla kavuştuk.
Bir grup, çarşafın Atatürk ilke ve devrimleri ile bağdaşmadığını ve kabul edilemez olduğunu söylerken; diğeri, toplumun her kesimine açık olunması gerektiğini, bu insanların ancak böyle kazanılabileceğini savundu. İşin komiği iki grubun da haklı olması!
* * *
Hiç düşündünüz mü?
Dilimiz, kültürümüz, dinimiz aynı olan Azerbaycan ile Türkiye neden iki ayrı ülke?
Yoğun laik-dindar kutuplaşması yetmezmiş gibi Türk-Kürt bölünmesi olasılığını tartışıyoruz da, kardeş Azerbaycan’la bütünleşme olasılığını neden hiç gündeme getirmiyoruz?
Neden bölündükçe çoğalan tek hücreli amipler kadar bile olamıyoruz?
Tarihe bakarsanız, Türklerin zayıf noktasının “bölünebilirlik” olduğunu anlayan Çin’in kendi etrafını yüksek setlerle örmesinin ardından M.S. 48’de çeşitli entrikalarla önce Büyük Hun Devleti’ni bölmeyi başardığını görürsünüz. Çinli komutan Sun-Tzu’nun 2 bin 500 yıl önce yazdığı “Savaş Sanatı” kitabındaki (Kastaş Yayınları) şu satırlara dikkat.
“Düşman ordularını savaşmadan yenmek en büyük ustalıktır.”
Sun-Tzu’nun yöntemlerini yakın tarihimizde en iyi uygulayan ülkeyse İngiltere’dir. (Bakınız Osmanlı döneminde, sonrasında ve günümüzde Orta-Doğu)
* * *
Sonuç...
Bölünmenin panzehiri birleşme, bütünleşmedir. Söz konusu vatandır; gerisi teferruattır. Süpürmeyip kullananlar süpürüldüğüne göre, süpürülmeyip kullanılanları süpürme zamanı gelmiştir. Birleşmenin, bütünleşmenin adresi işbirlikçi AKP’nin karşısındaki en büyük güç CHP’dir.
(Prof. Dr. Ülgen Zeki Ok’un kaleminden, ulgenok@ulgenok.net)
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025