Hiç unutmuyorum. Dönemin Muğla Valisi Hüseyin Aksoy, Mopak Dalaman Tesisleri’nde düzenlenen “Okaliptüs Grandis Plantasyonları Projesi” imza töreninde şöyle bir konuşma yapmıştı.
“Kamu kuruluşlarının özelleştirilmesinde birçok olumsuz örnek bulunmasına karşın Mopak başarılı bir özelleştirme modeli ortaya koydu. Özellikle yaklaşık 10 bin kişiye istihdam sağlayacak ve 22 milyon dolar tasarruf getirecek proje için kendilerine teşekkür ediyorum...”
Gerçekten de Mopak Dalaman ile başlayan özelleştirme sürecinde daha sonra Kastamonu tesislerini de alarak kağıt sektörünün lideri haline geldi.
Mopak’ın sahibi Mehmet Ali Molay ile geçenlerde sohbet ettik.
Sektör özellikle son beş yılda dışa bağımlı hale gelmişti.
Bazı rakamlar verdi.
Durum gerçekten vahimdi.
Selüloz hammaddesi olan odunun, Seka Dalaman tesislerinde 2001 yılında metreküpü 19 YTL’ye satılırken şu anda 108 YTL’ye çıkmış.
Bunda en büyük etken Türkiye’de endüstriyel odun üretiminin artmaması.
Yıllık 10 milyon metreküp olan endüstriyel odun üretimine karşılık talep 25 milyon metreküp olunca dışa bağımlılık kaçınılmaz hale geliyor.
Endüstriyel okaliptüs ormanları projesi Mopak kadar ülkemiz için de önemli bir fırsattı.
Ancak Molay, sonraki yıllardaki gelişmelerin kendileri için de bazı sıkıntıları beraberinde getirdiğini söylüyor.
Dalaman’daki selüloz üretimi 2005 yılından itibaren durdurulmuş, bunun sonucunda da 800 kişinin işine son verilmek zorunda kalınmış.
Bölge ekonomisi için 800 kişilik istihdam oldukça önemli bir rakam...
Molay, uzun yıllardır gelmekte olan bu sıkıntıyı dile getirdiklerini ancak seslerini duyurmakta zorluk çektiklerini ifade ediyor.
* * *
İthalattaki hızlı artış kağıtta bir takım teşviklerin gelmesini sağlamış ancak Molay asıl değişikliğin orman yasasında yapılması gerektiğini vurguluyor.
Bunun için de Finlandiya modelinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor.
Bazı adımlar atılmış, bürokrasi modelin faydalı olduğuna inanıyor ancak hükümetin bu yasayı ne zaman değiştireceği şimdilik belirsiz.
Peki Finlandiya modeli nedir?
Türkiye ile aynı büyüklükte ormanlara sahip olan Finlandiya’nın orman katma değer geliri 50 kat daha fazla durumda.
Kağıt ürünleri üretiminde dünya lideri olan Finlandiya’da, orman köylülerine, endüstriyel kuruluşlara, orman ve ağaç tarımına uygun araziler kiraya verilebiliyor.
Kesilen her ağaç için iki fidan ekiliyor.
Böylece hem orman ürünlerinden azami derecede faydalanılıyor hem de orman alanları genişletiliyor.
Türkiye’de ise binlerce hektarlık alan her yıl yangınlarda kül oluyor.
Oysa Kanada, ABD, Finlandiya gibi ülkelerde bu uygulamalar sayesinde orman yangınlarında da belirgin azalmalar sağlanmış.
Türkiye’nin 2001 yılında 750 milyon dolar olan kağıt ithalatı, 2007 yılında 3 milyar doları aştı.
10 yıl içinde sektörün 10 milyar dolarlık bin hacme ulaşması bekleniyor.
Genç nüfusa sahip Türkiye’de belki bu rakamların bile aşılabileceği söyleniyor.
* * *
Molay diyor ki...
“Türkiye’de şu anda kağıt hammaddesi olan selülozu üreten hiçbir tesis bulunmuyor. Artık tamamen dışa bağımlı hale geldik. Finlandiya’da 23 milyon hektar orman alanının üçte biri koruma altındaki doğal ormanlardan, üçte ikisi de odun hammaddesi üreten ticari ormanlardan meydana geliyor. Ormancılığın ekonomiye katkısı 50 milyar dolar... Orman varlığı stoku ise 500 milyar Euro. Türkiye’nin çıkışı da ancak böyle bir modelle sağlanabilir...”
Sadece kağıtta değil birçok alanda dışa bağımlı hale geliyoruz.
Oysa dünyada başarı öyküleri yazmış ülkeler ve kurumlar var.
Türkiye gibi her yaz yüreğimizin ağzına geldiği bir ülkede de bu model başarılı olabilir.
Tabii geç kalmaz isek...