Gerçek olan şu ki... Bir kentin marka olabilmesi için uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapması gerekiyor.
EXPO bunlardan bir tanesiydi.
2020’ye talip olunup olunmayacağı kentin kararı olacaktır. Bunun için önümüzde epeyce zaman var.
EXPO hem bir devlet, hem bir kent projesi olduğuna göre İzmir’i yönetenlerle, Türkiye’yi yönetenler bir araya gelip ortak bir karar alabilirler. Ben yarışın kaybedilmesine rağmen kentin büyük bir tecrübe kazandığına inanıyorum.
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, bir süredir kendine göre bir “projeler listesi” çıkarıyor.
Bunlardan bazılarını kamuoyuyla paylaştı, diğerlerinin de içeriği hakkında yüzeysel bilgim var.
Her bir başlığın kentin gündemine taşınabilecek organizasyonlar olduğunu söyleyebilirim.
Yaz Davos’u olarak bilinen 7. Dünya Ekonomik Forumu...
“Dünya Doğrudan Yatırım Forumu” 2008’de Londra’da düzenlenecek, 2009 takviminde yapılacak yer hala boş...
Neden olmasın?
Üzerine kararlılıkla gidilir, Dışişleri Bakanlığı’yla doğru ilişkiler kurulursa bu buluşmalara ev sahipliği yapabiliriz.
İtalyaTürk zirvesi...
Bu yıl yapılması kesinleşen zirvenin İzmir’de yapılması için bastırmalıyız.
Türkiye’nin tüm dünyada gönüllü elçiliğini yapan fahri konsoloslarının buluşması...
İzmir’den dostluk, barış, işbirliği mesajları verilemez mi?
2010 yılındaki Uluslararası İş Forumu Kongresi...
Akdeniz Ticaret ve Sanayi Odaları Forumu...
2014 yılındaki İslam Konferansı Zirvesi...
Bütün bunlar İzmir’i uluslar arası platforma taşıyacak toplantılar...
Bir ülkeye, bir kente gidebilmek, gelebilmek için “nedenler” yaratmak gerekir.
Bunun için birçok yöntem var.
Demirtaş’ın önerdiği bu projelerin her biri başlı başına kenti öne çıkaracak çaptaki zirveler... Birkaçını bile yapsak çok şey kazanırız diye düşünüyorum.
Tarım Grubu’nu takip edin
Tarımdaki sıkıntılar uzun yıllar göz ardı edildi.
Oysa ülkenin değişik coğrafyalarını gezdiğimizde çiftçimizin, köylümüzün sorunlarının katlanarak büyüdüğünü hep gördük.
Türkiye büyürken bile tarımda küçülmeler yaşandı.
Son çeyrekteki yüzde 7.2’lik küçülme de sektördeki yangının bir göstergesiydi. Hangi birisinden söz etsek... En verimli topraklara sahip Ege Bölgesi’nde bile çiftçi borç batağına düşmüş durumda.
Ürününü toprakta bırakan, ilacını gübresini krediyle atan bu kesimin sesi giderek yükseliyor.
Tire’deki mitingi sadece süt üreticileri olarak görmemek gerekir.
Biliyorum bu ilk örnek olacak ve önümüzdeki günlerde yeni mitinglerle bu sorunlar daha da yüksek sesle dile getirilmeye başlanacak.
Tire’deki miting sonrasında Türkiye’nin her yerinden destek mesajları alan çiftçiler, ziraat odaları bu sefer değişik platformlar aracılığıyla da besleniyor.
Bunlardan bir tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. İzmir’de farklı kesimleri temsil eden en bir yapı oluşturuldu. İzmir Tarım Grubu, kısa sürede sadece bölgenin değil, ülkenin gündemini değiştirecek raporlar ve açıklamalarla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Bir yanda dünyadaki global dalgalanma, bir yanda da küresel çevre problemleri bizleri geleceğimizle ilgili daha detaylı düşünmemizi zorunla hale getiriyor.
Verimliliği, doğru ürün seçimini ve yeni teknolojileri düşünerek yeni tarım politikaları geliştirmeliyiz.
Bunun için de çok zamanımız bulunmuyor.
Yıllarca ihmal edilen tarım kesimi şimdi farklı bir yaklaşım bekliyor.
İzmir Tarım Grubu’nu takip edin.