Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

GEÇEN gün size Salim Kadıbeşegil’in “Şimdi Stratejik İletişim Zamanı” kitabını tavsiye etmiştim.
Bu kitapta şu sorulara cevaplar aranıyor.
Teorik bilgilerin altyapısını oluşturduğu, ancak uygulamaların zenginliğiyle iş hayatının içinde anlam bulan bazı kavramlar bu kitap içinde yan yana oturuyorlar.
Halkla ilişkiler ne idi, ne oldu? Neden kurumsal iletişim bugün halkla ilişkileri oturduğu yerden kaldırmaya çalışıyor?
Sosyal sorumluluk, kurum itibarı, etik anlayış, kurumsal yönetim gibi kavramlarla kurumsal iletişimin ne ilgisi var? Şirketin logosu, vizyonu, CEO’ların performansıyla kurumsal iletişim arasındaki bağlar ve hatta “düğümler” nerede? İş dünyası rekabeti artık “nerede” arıyor? Hayatımıza giren “sürdürülebilirlik” sadece bir pazarlama anlayışı mı? Ürünlerimizi “yeşile” boyayarak bir rekabet avantajı mı yaratmak istiyoruz?
Tarihe “Kara Eylül” olarak geçecek ve Amerika Birleşik Devletleri’nin başını çektiği kapitalist sistemin temelden sorgulanacağı gelişmeler, büyük finans kuruluşlarının birbiri arkasına batmasını gündeme getirdi. 1989 yılında Berlin Duvarı’yla 20. Yüzyıl’a damgasını vuran bir sistem tarihe gömülmüş idi. Şimdi de rakibi can çekişiyor...
Wall Street duvarının yıkılacağı, yerle bir olacağı kimin aklına gelirdi?
Peki, dünya nereye gidiyor? 1950’lerde ayrışan ve “benim düzenim daha iyidir” şeklinde kurgulanan sistemlere ne oldu? Sistemin oyuncuları olan IMF’ler, BM’ler, Dünya Bankası vb. kurumların da “raf ömrü” doldu mu acaba?
* * *
Salim Kadıbeşegil’in kitabında Global Reporting Initiative Başkanı Mervyn E. King’in bir tespiti var: “Dünya sosyal kapitalizme gidiyor?” Bu tespit acaba ne kadar gerçek?
Kadıbeşegil şöyle diyor:
“Değişime uğramayacak bir tek olgu var; şirketlerin toplumun güvenine olan gereksinimleri, toplumun da güvenebileceği şirketlere olan gereksinimi... İşte kurumsal iletişim, şirketlerin bu beklentilerini karşılayabilecekleri bir kavram ve disiplin...
İşler ve roller değişiyor... Daha doğrusu değişmek zorunda! Şirket yöneticileri artık, yaptıkları işlerin ağır bedellerini ödemek istemiyorlar. ‘Keşke zamanında biri bizi uyarsaydı’ diyorlar.
Şimdilerde, şirketlerdeki kurumsal iletişim yöneticileri, hiyerarşik yapılanmadaki bir görevli olmaktan çok, bir ombudsman sorumluluğu içinde hareket etmeleri gereken profesyoneller... Toplumun çıkarlarını korumak ve gözetlemek adına, her şeye burunlarını sokan ve belki de stratejik kararların yol ve yön değiştirmesinde etkin rol oynayacak kişiler.
Bu yetkinlikteki kurumsal iletişim yöneticilerinin çıkışları, ona, buna, her şeye karışıyor olmaları, birçok kişinin işine gelmeyecektir. Şirket menfaatlerini görmezden gelen ve hatta bunlara ihanet eden kişiler gibi de algılanacaklardır. Kendini değiştirmek konusunda direnen organizasyonel yapılar gelişmeleri böyle değerlendireceklerdir.
Ancak, yine de, kurumsal iletişimin yeni açılımı, toplum içinde saygın, güvenilir ve varlığı takdir edilir bir kurum oluşturmaya yönelik çabaların ürünü olarak tanımlanacaktır. Durum böyle olunca, kurumsal iletişimcilerin, şirketin orta ve uzun vadedeki çıkarlarını düşünen, kısa günün kârı anlayışından uzak kimlikleri olacaktır.
Bu değişimin bu noktalara varabilmesi şirket yönetimlerinde yeni bir vizyonun gerekliliğini kaçınılmaz kılmaktadır. Çünkü zamanında halkla ilişkilerin ‘ilişkileri’ unutup iletişime odaklanması ve özellikle de ‘medya iletişiminden’ medet umması, bu mesleğin bir kimlik erozyonuna uğramasına neden oldu. Asli işi olan ‘ilişkiler’ işin ‘zor’ kısmıydı. Kim uğraşırdı, bu ilişkileri, stratejik bir amaca yönelik kurgulamak ve boşa zaman harcamaktan! Medyada görünürlük yaratmak kestirme bir yoldu ve halkla ilişkiler bunu tercih etti.”
Kadıbeşegil, yolun çok uzun olduğunu söylüyor.
Ve ekliyor:
“Daha birçok kavramla iç içe yaşayacağız. Organizasyonel kültüre ve beklentilere uygun görev tanımlarımız olacak. Düne kadar doğru bildiklerimizin bugün pek bir geçerliliğinin olmadığını göreceğiz. Ama şu hiç değişmeyecek, şirketler kurumsal düzeyde ilişkileri ve iletişimi yönetmek durumunda. Bunun da bir sahibi olacak!”