ILICA Otel’in Genel Müdürü Yakup Demir, Çeşme’nin gerçek anlamda bir turizm merkezi olabilmesi için en fazla çaba gösteren kişilerin başında geliyor.
Fahiş ecrimisil fiyatlarının kamuoyuna anlatılması ve çözüm üretilmesi konusunda ısrarlı bir mücadele de sürdürdü.
Daha da önemlisi Çeşme turizminin yeni açılımlar yapabilmesi için sürekli projeler geliştiren bir ekibin içinde oldu.
Yakup Demir samimi, özeleştiri yapabilen, gerçeğin peşinden koşan bir kişi...
Demir’in, aylık Çeşme Life dergisine yazdığı şu satırları da oldukça samimi buldum.
“Haftasını açıp da sezonunu açamadığımız Çeşme turizmi...” diye söze başlayan Yakup Demir’in şu yorumunu, özellikle bürokrasinin, İzmir milletvekillerinin ve bakanların dikkatle okumasını tavsiye ederim.
* * *
“Ülkemizde oldukça fazla özel gün, hafta ve ay var. Nisan ayında biz Çeşmeliler de Turizm Haftası açılışı nedeniyle bu etkinliklerden birisini yaşadık. Gerçi davullu-zurnalı, animasyonlu açılışını yaptığımız turizm sezonuna bir türlü giremesek de, açılışımızın gayet güzel, kaliteli ve Çeşme’ye layık olduğunu belirtmek isterim. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız’ın katılımıyla Türkiye turizminin açılış yılı Çeşme için bir ilkti. Açılışın neden Çeşme’den yapıldığını çok incelemeye gerek var mı bilemiyorum. Turizm ve Çeşme kelimeleri birbirlerinden ayrılamaz parçalardır.
Ecrimisil konusu fazlaca işlense de çözülmediği sürece gündem dışına itilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çeşme’de son 7-8 aydır sahil kullanımıyla ilgili fahiş bedellerin turizmci ve site sakinlerinin önüne konulması kabul edilebilir bir olay değildir. 12 ay turizmin olduğu Antalya ve güney sahillerimizden yüzde 500-1500 arasındaki fahiş farklılıkları gündeme getiren ve tahsil eden Maliye Bakanlığı bile bu durumu anlamış değildi. Bakanlarımız, ‘Böyle bir şey olamaz, Çeşme’ye bu konuda haksızlık yapılmış, düzeltilmesi gerekir’ dediler.
Haklı olarak devletimiz konuyu inceletti, nedenlerini araştırdı, sorgulamasını yaptırdı ve turizm haftasında hep bir ağızdan bu işin çözüleceği müjdesini verdiler.
Çok üzücüdür ki, her kesim için fahiş kabul edilen ecrimisil bedelleri, bu işin araştırma ve tespitleriyle ilgili Çeşme’de yaşayan, Çeşme’den rızıklanan esnaf ve memurlarımızdan bazıları için çok normaldi. Hatta ucuzdu bile... Onlara göre Çeşme’nin rantı çok yüksekti, Çeşme son yıllarda uçmuştu, Türkiye’nin en popüler yeriydi. Burada büyük rantlar vardı. Belediyenin uyguladığı yüksek miktarlı emlak vergileri bile gerçekleri yansıtmıyordu. Onların gözünde Çeşme’nin her ayı temmuz, ağustos gibiydi. Yılın 12 ayı da dolup, taşıyordu. Çeşme bir Nice idi, bir Cannes idi, hatta Çeşme bir Monte Carlo idi.
Haziran’ın ilk haftalarındayız. Sezonu maalesef hala açamadık.
Caddelerimiz, sokaklarımız, dükkânlarımız, otellerimiz boş. Restoranlarımız, kafelerimiz boş. Dolayısıyla ceplerimiz, kasalarımız boş. Birbirimizi kandırmayalım. Geçen akşam Ilıca’dan geçtim. Kumrucular dışında açık dükkân göremedim. Dolaşan insan da yoktu. Kışın bizi yalnız bırakmayan ve peşimize takılan köpek dostlarımız toplu halde hala oralardaydı.
Onlar da sezonunu bekliyordu. Onlar da turizm sezonunun bu kadar geç gelmesinden şikayetçi gibiydi. Realiteleri unutmayalım. Son yirmi yıldır Çeşme’nin sezonunda değişiklik olmamıştır. 45 gün ile 60 gün arasında git, gel yapmaktadır. Gelecek 20 yılda da bu kader böyle devam edecektir. Belki biraz gayret edersek 90 güne çıkabilecektir. 4 ay olursa büyük bir mucize gerçekleşmiş olacaktır. Aman ha çok duyduğumuz sezonu 12 aya çıkarma hayallerine kapılmayalım. Bu konularda kritik de yapmayalım. Kimseyi de suçlamayalım. Ama 3-4 ay sezona sahip olmayı hep hedefleyelim. Bunu yapmak içinde hep çalışalım. Çeşme’nin başka bir kurtuluş şekli yoktur.”
* * *
Ben bu cümleleri çok önemli buluyorum.
Birincisi ecrimisil konusunda söz veren ama tutmayan bakanlarımızın, bürokratlarımızın artık inandırıcılığının kalmadığını ifade ediyorum.
İkincisi Yakup Demir’in biraz da üstü kapalı dile getirdiği Çeşme gerçeklerinin artık daha cesurca konuşulması gerektiğidir.