Siyaseti iyi okuyan bir dostum. 22 Temmuz seçimlerinin akşamında şöyle demişti:
“AKP’nin aldığı yüzde 47’lik oy oranı siyaseti daha da muhafazakar hale getirecektir. Yani AKP’ye alternatif olmak isteyen herhangi bir partinin ya da yeni bir oluşumun ilk yapacağı, muhafazakar oylara talip olmaktır.”
Çok yerinde bir tespitti.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın partisine yeni katılan çarşaflı üyelere rozet takmasından sonra bu değerli dostumun o sözleri aklıma geldi.
AKP’nin Türkiye’yi din devletine götürme projesi var mı?
2002’den bu yana bu sorular hiç bitmedi.
Zaman zaman konu alevlendi, zaman zaman ise unutuldu.
İktidardaki ilk günden bu yana AKP’nin merkeze oturması gerektiğini yazdım. Çünkü merkezden uzaklaştıkça bu ve benzeri sorular artacak, hükümet tartışılır hale gelecekti.
Nitekim de öyle oldu.
AKP ilk döneminde ekonomi odaklı bir politika izledi, buna dünya konjonktürü de yardımcı oldu. Paranın bol olduğu bir dönemde, iyi giden ekonomik veriler siyaseti ikinci plana itti.
Sadece ve sadece seçim dönemlerinde tartışmalar alevlendi ve sonuç olarak AKP’nin değil, ama dünyanın o günkü gerçekleriyle iyi giden ekonomi sandıktaki sonuçları da pek etkilemedi.
* * *
“AKP’nin Türkiye’yi din devletine götürme projesi var mı?” diye soranlara genellikle şöyle cevap vermiştim:
“Bilemem... İcraatları bir görelim. Ama özgürleştirme politikası da olduğunu da zannetmiyorum...”
Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever’in bu konuda güzel bir tespiti vardı.
Şöyle diyordu:
“2004 yılından itibaren ısrarla, AKP’nin tabanını kurulduğundan beri elinde tutan Milli Görüş’ün Türkiye’yi muhafazakarlaştırma projesini adım adım hayata geçirdiğini iddia ediyorum.
İdeoloji sadece inanç ile ilgili değil, düşünce ile de ilgilidir, dünyevi ve toplumsal meseleleri kapsar. Bunların nasıl şekillendirilmesi gerektiğini zihinsel seviyede modelleştirir.
Milli Nizam, Milli Selamet, Refah, Fazilet, AKP birer siyasi parti olarak Milli Görüş ideolojisinin siyasi ayaklarıdır. Bu partiler Türkiye’nin cumhuriyetçi rejimi içinde siyaset yaparlar. Zaman içinde de rejime uyum çabaları artmıştır.
Ancak, Milli Görüş çok daha geniş bir alanda hareket eder. Zira, ona göre İslam sadece dini alanı, hatta sadece ahlaki alanı kapsayan bir inanç sistematiği değil, dünyevi olan her şeyi kapsayan düşünce, inanç sistematiğidir. Bir bütündür ve ancak bütün olarak yaşanır.
Tüm ideolojilerde olduğu gibi Milli Görüş ideolojik boyutuyla her alanda tek doğrunun, tek gerçeğin, tek iyi olanın kendi düşünce sistematiği içinde olduğunu düşünür.
Bu görüşünde diğer ideolojiler gibi o da samimidir, insanları yanlış yapmaktan korumak için yasaklar alanı, özgürlükler alanından daha geniştir...”
* * *
Özetle, Türkiye’nin son 10 yılda yaşadığı bir muhafazakarlaştırma projesidir.
Peki bunun CHP’yle ne ilgisi var?
Var...
Çünkü 1994’ten beri sürdürülen politikalar göreceli olarak başarılı olmuştur.
Bugün hangi parti olursa olsun, iktidar yürüyüşünün muhafazakar oylarından geçtiğini çok iyi biliyor.
AKP dönemi öncesinde farklı farklı partilerde olan bu çevrelerin oyları şimdi bu çatı altında toplanmıştır.
Baykal’ın açılım olarak yorumlanan politikalar, seçmen profilinin bugünkü fotoğrafından başka bir şey değildir. Baykal’ın doğru yapıp yapmadığı zaman içinde ortaya çıkacaktır.
Ama bu Türkiye’nin muhafazakarlaşma sürecinde olduğu gerçeğini de değiştirmez.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025