Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SÜRPRİZ olmadı. Ne Türkiye’de, ne de İzmir’de... AKP’nin oylarının düşeceği, CHP’nin ise büyükşehirlerde oylarını artırması bekleniyordu.
MHP, geçen seçimde aldığı oyları korumuş oldu. Bir, iki üzerine koydu; sürprizler de yaptı.
Bu siyasi haritanın değişebilmesi için Demokrat Parti’nin, Anavatan Partisi’nin ve Demokratik Sol Parti’nin bir çıkış yakalaması gerekiyordu. Ya da en azından birinin...
Bu olmayınca 29 Mart seçimleri üç parti arasında geçmiş oldu.
2002’deki gibi Türk siyasetinde radikal değişimlere neden olabilecek gelişmeler yaşanmadı. İktidar partisi AKP’nin özellikle ikinci dönemiyle ilgili bir özeleşti yapması gerekiyor.
Aslında bunun ilk işaretleri de yok değil.
Seçimlerde oy kaybı olacağını hesap eden AKP’liler kampanyayı Erdoğan üzerine kurdu. Erdoğan, tek başına bir kampanya yürüttü. Meydanlarda da, televizyonlarda da Erdoğan vardı.
İstanbul’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun rakibi Başbakan’dı, İzmir’de Aziz Kocaoğlu’nun rakibi de Erdoğan’dı.
Daha önce de defalarca yazmıştım. 1994’te Refah Partisi’nin Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerinde seçimi kazanmış olması ve merkez sağdaki partilerin halkın beklentilerinin dışında politika üretmeleri sonucunda AKP 2002’de iktidara geldi. Vatandaş partilerin ve liderlerin yapamadığını sandıkta yaptı; bazıları tasfiye etti, bazılarını başka bir parti çatısı altında birleştirdi.
*   *   *
AKP’nin üst yönetimi ve özellikle de Erdoğan yerel seçimlerin ne kadar önemli olduğunu biliyor.
Yerelle genel siyaseti finanse etmiş ve güç bulmuş bir parti olarak AKP, riske girmek istemedi.
Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na da, Kocaoğlu’na da bu kadar yüklenmesinin arkasında bu yatıyordu.
Aslında 29 Mart seçimleri CHP için de önemli bir dönüm noktası oldu.
Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu’nun tek başına yaptığı muhalefet sadece İstanbul’da değil, tüm Türkiye’de etkili oldu.
Baykal ve parti yönetimi bu analizi iyi yapmalıdır. Dar kadro hareketi yapmakla eleştirilen Baykal, iktidara yürüyüşün ancak toplumu heyecanlandıracak kadrolarla olabileceğini iyi görmelidir.
Nitekim benzer bir fotoğraf İzmir’de de karşımıza çıktı.
Üç ay öncesine kadar Aziz Kocaoğlu’yla seçime gidip gitmeyeceği belli olmayan CHP’ye, en güzel cevabı İzmirliler vermiş oldu. Belki öncesinde değil ama adaylığı kesin olduktan sonra İzmirlilerin Kocaoğlu’nun etrafında adeta bir kilitlendiğini gördük.
Türkiye’de zor görülebilecek bir olay da yaşandı.
İzmirliler evlerinin balkonlarına Aziz Kocaoğlu’nun posterlerini astılar. Bir zorlama olmadan... Gönüllü ve sessiz bir kampanyayla... Bu tepkiyi ve gösterilen tavrı iyi okumak gerekiyor.
*   *   *
İzmir’in özeline gelince... İzmirliler her seçimde Türkiye’nin genel konjonktürüne göre oylarını kullandılar. Tek bir kriter vardı.
O da demokrasi ve Cumhuriyet’in kazanımlarıydı. Dikkat çekici bir nokta ise şuydu.
80’den bu yana iki defa üst üste seçilen ilk başkan Ahmet Piriştina olmuştu. Piriştina’nın İzmirlilerin gönlünde her zaman farlı bir yeri oldu. Bunun karşılığında da her iki seçimde de farklı oy oranlarıyla başkanlığa getirildi. Öyle anlaşılıyor ki; aynı güven ve ilgi Aziz Kocaoğlu’na da gösteriliyor. Kocaoğlu, 60’lara yaklaşan rekor bir oyla ikinci defa başkan seçildi. Hem de bu sefer halkın oylarıyla...
Kabul etmek gerekir ki; ilçe belediyelerde de Kocaoğlu’nun büyük ağırlığı oldu. Seçimin kritik geçeceği yerlerde Kocaoğlu, özel gayret göstererek seçimleri aldı. Kabul edelim ki; bu Kocaoğlu’nun başarısıdır.
İlçe belediyelerinde de sürpriz olmadı; İzmir’de CHP’nin üstünlüğü büyük oranda sandığa yansıdı.
*   *   *
Kocaoğlu’nun aldığı oy oranı; İzmirlilerin beklentilerini yansıtıyor.
Kocaoğlu, ikinci döneme taze ve güçlü bir başlangıç yapmalıdır. Projeleri biri biri ardına hayata geçirmelidir, kadrosunu yenilemeli ya da güçlendirmelidir.
Sonuç olarak...
Antalya’daki, Ankara’daki, İstanbul’daki, İzmir’deki, Eskişehir’deki sonuçlar iyi analiz edilmelidir.
Bu siyasetin geleceği açısından hepimize ve partilerin liderlerine önemli mesajlar veriyor.