Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BUSİNESS EGE Milliyet’in ilgiyle izlenen ve çok sevilen eklerinden biri oldu. Haziran özel sayısında kapak konumuz “Ege bağları ve şarap” oldu.
Bağ ve şarap kültürünün geçmişine indiğimizde bu coğrafyanın hazine olduğunu bir kez daha gördük.
Birçok araştırma şarabın anavatanın Anadolu olduğunu gösteriyor. Binlerce yıl önce Anadolu’yu mesken tutan Hititler’den kalma eserler, Hititler’in bir şarap uygarlığı kurduklarını gösteriyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde özellikle Erdek, Midilli, Samos ve Girit bölgelerinde yapılan şaraplarla Fransa’daki fuarlarda madalyalar kazanılmış. Sadece 1873’de düzenlenen Viyana Fuarı’nda Türk şaraplarının aldığı madalyaların sayısı 35’i bulmuş.
Avrupa’nın ilk asma çubukları Foçalı denizciler tarafından Marsilya’ya gemilerle götürülmüş. Bugün pek çok Fransız şarabının kökeni de Foça’dan giden üzümlere dayanıyor.
Yüzyılın sonunda Avrupa’daki bağlarda ortaya çıkan asma biti hastalığı sebebiyle Fransızlar şaraba olan özlemlerini Osmanlı şaraplarıyla dindirmişler. 1890 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Ege ve Trakya’da üretilen 70 milyon litre şarap ihraç etmiş. Atatürk’ün 1920’deki öncülüğü ile şarap Anadolu’da tekrar yaygınlaşmaya başlamış.
* * *
Peki Fransa’ya üzümü, bağcılığı, şarabı öğreten Türkiye’nin bugün durumu nasıl?
Business Ege’de bu sorunun da cevabını vermeye çalıştık.
Türkiye dünyada şaraplık üzüm üretimine uygun toprak büyüklüğü açısından beşinci sırada ve potansiyelinin sadece yüzde 3’ünü şarap üretimi için değerlendirebiliyor.
Son yıllarda gösterilen büyük atağa rağmen yüzde 3... Gerçekten de son dönemde çok güzel Türk şarapları üretildi.
Bağcılığa önemli yatırımlar yapılmaya başlandı.
Özellikle butik şarapçılıkta önümüzdeki günlerde çok farklı markaları restoranlarda ve özel mağazalarda görmeye başlayacağız.
Ne yazık ki...
Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen bazı engeller bu yatırımların daha da artmasını önlüyor.
Dünyada Türk şaraplarının adının duyurulması yüksek kaliteli üretimden geçiyor.
Mevcut vergi düzeni hesapları alt üst ediyor.
Daha kaliteli şaraptan daha yüksek vergi alınmasına yol açan nispi vergilendirme sistemi devam ettiği sürece Türk şaraplarının dünyanın farklı coğrafyalarında tadılmasını sağlamak kolay değil.
Oysa bu hedeflenmeli...
Şili, Avustralya şarapları son dönemde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de rafları süslüyor.
Ege’nin butik şarapları, önemli markaları neden Avrupa’da, ABD’de içilmesin.
Aranılan markalar olmasın.
* * *
İzmir ve çevresindeki yatırımlara da ayrıca dikkat çekmek istiyorum.
Türkiye’de organik tarımın başkenti İzmir, bölgesi Ege olarak kabul ediliyor.
Şarapta da organik ürünler yapılıyor. Bu da bizim bir farkımız olsun.
Ege’nin şarapları bahsettiğim bu vergi ve yatırım engellerine rağmen aslında önemli başarılar da elde ediyor. Efe Rakı ile adını duyuran Elda’nın şarabı olan İdol, Consensus 3 Meşe Shiraz-Cabernet Sauvignon-Merlot 2006 ile Londra’da bu yıl 26’ıncısı düzenlenen International Wine Challenge’da bronz madalya kazandı. İdol Ege Bağları Cabernet Sauvignon Monaco’da bu yıl üçüncüsü düzenlenen ve sadece bayan jüri üyelerinden oluşan Femmes et Vins du Monde Concours International’da gümüş madalya kazandı.
Yine Sevilen’in Premium Chardonnay’si Fransa Paris Vinalies şarap yarışmasında gümüş madalya, Chadonnay Du Monde (Dünya Chardonnay’leri) yarışmasında bronz madalya aldı.
Bunlar güzel ve emeklerin boşa gitmediğini gösteren gelişmeler...