Önce bu anlamlı mesajı okuyalım. Yasemin bir arkadaşımın dostu... Son aylarca heyecan dolu, içi içine sığmıyor. Minik ‘Güneş’ ini arıyor. Daha doğrusu hayatının geri kalanını beraber geçireceği bir çocuğu arıyor.
Okuyalım...
* * *
‘Ben kimsesiz çocuklara ‘kimsesiz’ demiyorum, onlara ‘Güneş’ diyorum. Yani onlar bizim güneşlerimiz. Bizim günahlarımızla doğan ‘Güneş’ ler... Orada yuvalarda ufacık bir adımla tekrar ışıl ışıl parlayabilecek ‘Güneş’ ler...
İki yıl önce yardım amaçlı ’Güneşlerin Çocuk Köyü’ne gidip gelirken tanıştım onlarla ilk kez. Minik gözlerle göz göze gelmemek ya da temas etmemek mümkün değildi. Onların tenine dokunduğunuzda boğazınızda gemici düğümlerinin bağlanmaması, ıslakşekerli öpücüklere yapış yapış boğulduğunuzda gözyaşlarınızı tutmanız imkansız gibi.
Ben bir süre sonra oradaki tüm çocuklara yetemeyeceğime, hepsinin annesi, ablası, arkadaşı olamayacağıma karar verdim. Onlara her geçen gün daha çok zaman ayırmak istiyordum, günümüz çalışma şartlarında bu da mümkün değildi. Ben de çözümü ‘Arzu Güneş’ine yetmekte buldum. Arzu’nun ‘Koruyucu Ailesi’ oldum. Arzu 8 yaşında 1. sınıfı tekrar okuyacak sarışın, yeşil gözlü bir çocuktu. Ve Arzu benimle yaşamaya başlamıştı. Ancak bir süre sonra problemlerimiz başladı. Arzu hiç bir kuralı tanımıyor, öğrenmek de istemiyordu. Yalan söylüyordu, hırsızlık yapıyordu, kaçıyordu, hiç ders çalışmıyordu. Bütün bunlarla baş etmesini biliyordum, sadece bir tanesi hariç. Arzu’nun babasına olan özlemiydi. Uzakta olan babasını o kadar çok seviyordu ve özlüyordu ki, bende olduğu zaman babasının onu bulamayacağını sanıyordu. Ve sonunda bir gün dayanamayıp köyüne diğer ‘Güneş’lerin yanına dönmesine izin verdim.
Evet, Arzu kazanmıştı! O kadar güçlü bağlarla bağlıydı ki gerçek babasına, beni ezip geçmişti. Bizlerin bağlı olmadığı kadar bağlı...
Bizim aramızda çok güzel bir aşk vardı; hani devam etmeyeceğini bildiğin bir ilişkide zorlarsın, oldurmaya çalışırsın, değiştirmek istersin değiştiremeyeceğini bile bile. Ben bu kadar güzel duygularla çocuğuma bağlanmıştım. Arkama dönüp bakarsam her şey tekrarlanacak korkusuyla dönüp bakamadım bile...
Çok büyük bir ayrılık acısı yaşadım. Aradan bir yıl geçti ve ben tekrar bir ‘Güneş’i almaya hazırlandım. ‘Güneş’lerin Yuvası’ na tekrar gittiğimde yine bizi orda yüzlerce ‘Güneş’in beklediğini gördüm. Elimde olsa onların hepsini alır yanımda götürürdüm. Parlayan gözleriyle, ıslak dudakları, şeftali yanaklarıyla bizi bekliyorlardı. Onların arasından beklentilerime, enerjime, korkularıma bağlı bir tanesinin annesi olacağım. Sadece ‘bir Güneş’ alabileceğim, o benim ‘Güneşim’ ben onun güneşi olabileceğim. Birlikte daha güçlü olacağız, el ele verip tüm zorlukların üstesinden geleceğiz. O güneşin bizim çocuklarımızdan bir farkı olmayacak.
İzmir’de toplam kaç ‘Güneş’ var ve İzmir’in nüfusu dört milyona yaklaşıyor. Yapılacak işlem de çok basit; kendinizi gerçekten hazır hissettiğinizde Basmane’deki Sosyal Hizmetler’e başvurmak.
* * *
Olayı, Yasemin’in yaşadıklarını bire bir biliyorum. Bir yıldır bekliyor.
Her şey bir başvuru yapmakla bitmiyor. İnanın ben de uzun yıllar sessizce, kimseye haber vermeden Çocuk Yuvaları’na giderdim. Oradayken içimde büyük bir mutluluk kaplardı ancak gece yatağıma yattığımda ise saatlerce gözlerimi kapatamazdım.
O çocukları düşünür, daha da kötü olurdum. Yasemin’in içindeki fırtınayı tahmin ediyorum.
Aylardır her fırsatta yuvaya gittiğini de biliyorum. Dediğim gibi başvuruyla iş bitmiyor. Bürokratik işlemler öylesine ağır ki... Ve aile şefkati bekleyen çocukların sayısı o kadar fazla ki...
Yasemin’in telefonları, adresleri bende saklı...
Yetkililerden tek bir isteğim var.
Hızlandırın şu işlemleri...
Her çocuk “Güneş” gibi her sabah yine doğsun...
Tunca Bengin
Terörün A,B,D’si
6 Mayıs 2024
Cem Kılıç
Emeklilik başvurusu ve bayram ikramiyesi
6 Mayıs 2024
Didem Özel Tümer
Yumuşama döneminde sürdürülebilirlik
6 Mayıs 2024
Abdullah Karakuş
Yükü hafifletip çağdan kopmayacağız
6 Mayıs 2024
Hakkı Öcal
Hani, Kongre basın özgürlüğünü kısıtlamayacaktı?
6 Mayıs 2024