Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ge­çen haf­ta ak­şam sa­at­le­rin­de te­le­fo­num çal­dı. Okul­dan bir ar­ka­da­şım. Ko­le­ji be­ra­ber oku­muş­tuk, son­ra ba­ba­sı­nın gö­re­vi ne­de­niy­le ai­le­siy­le bir­lik­te Pa­ris’e git­ti. Fran­sa’da üni­ver­si­te oku­du, me­zun ol­duk­tan son­ra bir Fran­sız ban­ka­sın­da ça­lış­ma­ya baş­la­dı. Ar­dın­dan da Tür­ki­ye’ye dön­dü, İs­tan­bul’a yer­leş­ti. Ol­duk­ça ba­şa­rı­lı iş­ler yap­tı, şim­di bir bü­yük ban­ka­mı­zın, da­ha doğ­ru­su ulus­larara­sı bü­yük bir ban­ka­nın ge­nel mü­dür yar­dım­cı­sı...
“İz­mir’i de, se­ni de öz­le­dim. Ge­li­yo­rum, öğ­len ye­mek yi­ye­lim. Be­ni Ke­me­ral­tı’na gö­tür...” de­di.
Bu­luş­tuk, has­ret gi­der­dik.
Yıl­lar için­de sık­ça ko­nuş­muş­tuk, in­ter­net sa­ye­sin­de gün için­de de bir­bi­ri­miz­den ha­ber alı­yor­duk ama yi­ne de kar­şı­lık­lı otur­mak gü­zel­di.
Ke­me­ral­tı’nda “Ba­lık Pi­şi­ri­ci­si”ne gö­tür­düm onu, son­ra meş­hur şam­ba­li tat­lı­sın­dan ıs­mar­la­dım...
Üze­ri­ne de man­gal­da piş­miş bir kah­ve...
Ar­ka­da­şım gö­re­vi ge­re­ği çok sık yurt­dı­şı­na gi­di­yor, git­me­di­ği gün­ler­de de ya­ban­cı­lar Tür­ki­ye’ye ge­li­yor.
Her gün on­lar­ca ya­tı­rım­cı­nın so­ru­la­rıy­la kar­şı­la­şı­yor.
“2007’nin son çey­re­ğin­den bu ya­na al­gı­la­ma de­ğiş­ti. Gös­ter­ge­ler kö­tü­ye gi­di­yor...” de­di.
Bi­raz yü­rü­ye­lim de­dik.
Dük­kan­lar, ma­ğa­za­lar boş­tu.
Ba­zı­la­rıy­la ayak üs­tü soh­bet et­tik.
İn­san­lar ke­yif­siz­di.
Ben­zer söz­ler ağız­lar­dan çı­kı­yor­du.
“Sif­tah ya­pa­mı­yo­ruz. Ça­lı­şan sa­yı­mı­zı azal­tı­yo­ruz. Ki­ra­yı borç­la­na­rak ödü­yo­ruz. Na­kit sa­tış yap­ma­yı ar­tık unut­tuk...”
Es­na­fın sı­kın­tı­sı bu­gü­nün ko­nu­su de­ğil as­lın­da yıl­lar­dır de­vam eden bir sü­reç...
Ke­me­ral­tı ar­tık yan­gın ye­ri ol­muş­tu.
İki­mi­zin de ca­nı sı­kıl­dı.
Tak­si­ye bi­nip Al­san­cak’ta bir ma­ğa­za­sı olan or­tak bir ar­ka­da­şı­mı­zın ya­nı­na gi­de­lim de­dik.
Tak­si­de­ki şo­fö­re de ay­nı so­ru­yu sor­duk.
“İş­ler na­sıl...”
Al­san­cak’a ka­dar ne­fes al­ma­dan ko­nuş­tu.
Ay­lar­dır si­gor­ta pri­mi­ni ya­tı­ra­ma­dı­ğı­nı, ço­cuk­la­rı­nın has­ta­lan­ma­sın­dan kork­tu­ğu­nu...
Eşi­nin ça­lış­ma­mış ol­ma­sı­nı yıl­lar­dır ida­re et­ti­ği­ni ama en so­nun­da te­miz­li­ğe git­me­si­ne ra­zı ol­du­ğu­nu...
Ki­ra­yı ge­cik­tir­mek için ev sa­hi­biy­le ko­nuş­tu­ğu­nu, bir iki ay ida­re ede­ce­ği­ni...
Pa­ra­yı öde­yip, tak­si­den in­dik.
İner­ken de te­sel­li ede­cek bir­kaç söz söy­le­mek is­te­dik ama tak­si­ci öy­le­si­ne öf­ke­liy­di ki emi­nim söy­le­dik­le­ri­mi­zin hiç­bi­ri­ni din­le­me­di bi­le... Son­ra ar­ka­da­şı­mı­zın ya­nı­na uğ­ra­dık.
Ku­cak­laş­tık, es­ki gün­ler­den ko­nuş­tuk.
Ban­ka­cı ar­ka­da­şım, Ke­me­ral­tı’nda­ki göz­lem­le­ri­ni, tak­si­de­ki ko­nuş­ma­la­rı ak­tar­dı.
Al­san­cak’ın en iyi yer­le­rin­den bi­rin­de ma­ğa­za­sı olan dos­tu­muz da es­ki gün­le­re gö­re ge­nel tab­lo­nun hiç de iyi ol­ma­dı­ğı­nı söy­le­di. Va­de­le­rin uza­dı­ğı­nı, tü­ke­ti­min azal­dı­ğı­nı söy­le­di. Bun­lar as­lın­da be­nim uzun za­man­dır göz­lem­le­di­ğim olay­lar ve sık­ça yaz­ma­ya ça­lış­tı­ğım du­rum tes­pit­le­ri...
Ban­ka­cı­lar da is­ta­tis­tik ola­rak ge­liş­me­le­ri çok iyi ta­kip edi­yor­lar.
Tür­ki­ye’de 2001’de­ki gi­bi bir kriz mi var?
Ha­yır, dur­gun­luk var ama bu­nun adı bir kriz ola­maz. Pe­ki ya­şa­dı­ğı­mız ne­dir?
Ben­ce bü­yük bir mo­ral çö­kün­tü­sü­dür.
22 Tem­muz’dan son­ra top­lu­mun bek­len­ti­le­rin­de ya­şa­dı­ğı ha­yal kı­rık­lı­ğı­dır. Si­ya­se­tin eko­no­mi­nin önü­ne geç­me­si­dir. Hü­kü­me­tin ver­di­ği söz­le­ri tut­ma­ma­sı­dır.
Yal­nız ak­lı­mız­dan hiç çı­kar­ma­ya­lım.
Uzak­do­ğu kri­zi de, Rus­ya kri­zi de Tür­ki­ye’ye iki, üç yıl ge­cik­me­li gel­miş­tir.
Çün­kü hü­kü­met­ler ge­rek­li ön­lem­le­ri ala­ma­mış­tır. Den­ge­le­ri bo­zu­lan eko­no­mik gös­ter­ge­ler dü­zel­til­mez­se enin­de so­nun­da ola­cak bel­li­dir. Biz­den uyar­ma­sı...