KARŞIYAKA ile Bayraklı arasındaki işçi krizine artık bir “dur” demek gerekiyor. Çünkü olay kontrolden çıkmak üzere...
Hem Karşıyaka hem Bayraklı, bu işte mağdur olduğu gibi İzmirliler de olayların gelişiminden büyük huzursuzluk duyuyor. Karşıyakalılar doğru düzgün hizmet alamıyor.
Bayraklı yeni kurulan bir belediye olduğu için çok önemli eksiklikleri bulunuyor. Şikayetler artıyor.
Seçimin üzerinden neredeyse üç ay geçti ve biz hala aynı gündemle yatıp aynı gündemle kalkıyoruz.
Arpa boyu yol gidebilmiş değiliz.
Örneğin geçen hafta beni çok rahatsız eden bir gelişme oldu.
Karşıyaka Belediyesi Başkan Yardımcısı Hüseyin Çalışkan‘ın eşi Ayfer Çalışkan, aracının içindeyken saldırıya uğradı. Belediye önünde eylem yapan Kent A.Ş.’den çıkarılan işçilerden bir bölümünün Ayfer Çalışkan’ın aracını yumrukladığı söyleniyor. Olay belediye güvenlik görevlilerinin araya girmesiyle yatışmış.
Hangi gerekçeyle olursa olsun; böyle bir eylem affedilebilir mi?
Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak da daha önceki açıklamalarında tehdit aldığını söylemişti.
* * *
Bazı şeyleri birbirine karıştırıyoruz. Elbette emeğin yanındayız, arkasındayız.
Dünya krizdeyken, Türkiye’de istihdam rakamları tarihinin en kötü seviyesindeyken kimse bir tek işçimizin bile görevinden ayrılmasını istemez.
Hepimizin bakmakla yükümlü olduğu insanlar var.
Herkes daha iyisini hak ediyor, daha iyi bir yaşam kurmayı arzu ediyor. İyi de...
Bir de gerçekler var.
Ne oldu?
Türkiye 29 Mart’ta seçimlere giderken; bazı yerler birleştirildi, bazı yerler de ikiye bölündü.
Çıkarılan yasada boşluklar olduğu için bazı konular havada kaldı, ya da tarafların uzlaşmasına bırakıldı. İyi niyetle her şey bitmiyor ki... Sonuç ortada... Belediyelerin mevcut bütçeleriyle daha iyisini yapmak mümkün değil.
Birincisi; bu konu artık bir şekilde sonlandırılmalı. Geçenlerde İzmir Valisi Cahit Kıraç, “arabulucu” olabileceğini söylemişti.
Kıraç, bunu yapmalı.
Ancak Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun da ortak noktada buluşulmasında rol üstlenmesi gerekiyor.
* * *
Belediye yasası ortada...
Son söz...
Büyükşehrin “ağabeyliği” olmadan; “yol göstericiliği” ve “yardımları” olmadan ilçe belediyelerinin birşey yapması çok zor.
Hakan sapasağlam sahnelere dönüyor
HAYATTA enerjisine, temposuna hayran olduğum bazı insanlar var. Bunlardan bir tanesi de Hakan Doğanay‘dır.
Hakan‘ın bir dakikası boş değildir. Telefon açarsın Karadeniz’dedir, ertesi gün konuşursun Güneydoğu’dadır. İstanbul’dadır, Ankara’dadır, yurtdışındadır. Ama nereye giderse gitsin; dönüş bileti mutlaka İzmir’dir. Bir gün te-levizyon çekiminde, bir gün özel bir gecede, bir gün konserde...
Bitmeyen, insanı çatlatan bir enerji... İstanbullu ama tam bir İzmir aşığıdır Hakan... Şirketinin ismini bile “İzmir Film” koymuştur.
* * *
En son Arkasspor’un Avrupa Şampiyonu olduğu İzmir’deki turnuvada yaptıklarını hatırladım da...
En az Arkassporlu voleybolcular kadar ter döktü. Sürekli tempo tuttu, seyirciyi ateşledi, oyunculara moral aşıladı. “Gitti...” denilen bir maçın dönmesinde en önemli etkenlerden biri oldu. “Hakan’la Geziyorum” programı Star TV’de büyük ilgi gördü. Hakan, o günden bugüne haftada ortalama bin kilometre yapıyor. Bu müthiş bir tempo...
Bir süredir Hakan’la ilgili medyada bazı haberler çıktı.
“Hakan Doğanay kanser, sesini kaybetti...” şeklinde.
Açtım telefonu Hakan’a... “Neler oluyor” diye... Karşımda yine aynı neşeli, sevecen bir ses...
“Deniz, elbette çıkan haberlere çok üzüldüm. Ama duyduğun gibi çok iyiyim. Sesimde bir sorun yok. Yaz döneminde yine koşuşturacağım. Her şey yolunda...” dedi.
Peki sağlığı? Hakan Doğanay, şöyle konuştu.
“Hastalığımla ilgili sağda solda farklı yorumlar yapıldı. 1.5 sene önce doktora gittim, gırtlak kanseri teşhisi kondu. Radyoterapi tedavisi yapıldı, geçen hafta da ameliyat oldum. Doktorlar tümörü başarıyla aldılar. Bir süre daha tedavim devam edecek ancak endişelenecek bir şey yok. Sonuçlar temiz çıktı, hiçbir sorun gözükmüyor.”
Hakan’ın enerjisine, hepimizin, İzmir’in ihtiyacı var.
Doğanay, bir hafta daha dinlenecek ve eski temposuna yeniden geri dönecek.
Geçmiş olsun Hakan...