Geçen hafta bir yazımda, “Tansu Çiller sesleri mi?” diye sormuş ve yazımı şöyle bitirmiştim.
“Kimse kusura bakmasın... Geçmişin kaybedilmesinde kusuru olanlara gelecek teslim edilmez. İzmirliler Türkiye’yi kucaklayacak yeni bir lideri çıkarmak için kafa yorsalar çok daha iyi iş yaparlar...”
Gelen bazı mesajlardan örnekler vereyim.
Bir Demokrat Partili diyor ki...
“Ne yapalım... Demokrasinin çınarı olarak gördüğümüz parti göz göre göre küçülüyor. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Demokrat Parti’yi yeniden cazibe merkezi haline getirmek için Tansu Çiller’den başka bir isim çıkmıyor...”
Bir başka mesaj daha...
“Tansu Çiller’i çok eleştirdik. Ama gelen gideni arattı. Çiller sesleri yükselmesi normal... Daha neler duyacaksınız, neler...”
En ilginçlerden biri...
“Koalisyon hükümetinden bıkan halk faturayı sandıkta kesti. ‘Biz değiştik...’ diyen AKP’ye gidip oyunu attı. Ama AKP öyle şeyler yaptı ki, bugün o halk AKP’den kurtulmak için eski koalisyon hükümetini bile çağıracak hale geldi. Tansu Çiller’i ise düğün bayram yaparak karşılar...”
Mesajların sayısı oldukça fazla...
* * *
Türk siyasetinin değişebilmesi için yeni bir anlayışa ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Yeni kadrolara ve yeni stratejilere...
Halktan bir şeyler alan değil, halka bir şeyler veren siyasetçiler lazım.
Her krizde fakirleştik; her krizde evlerimizde, işyerlerimizde morallerimiz bozuldu.
Türkiye’yi kötü yönetenlerin, kaynaklarımızı boşa harcayanların ödeyecekleri hiç mi fatura yoktur.
Kulislere yansıyan haberlere göre partinin tartışmalı geçen Genel İdare Kurulu toplantısı sonrasında genel başkanlıktan Süleyman Soylu’nun alınarak yerine Tansu Çiller’in getirilmesi için prensip kararı alınmış.
Hatta bu karar çerçevesinde Mustafa Eraslan, Turan Güven, Necati Yondar, Erdoğan Sezgin, Nevzat Ceylan ve Harun Akın’dan oluşan özel bir ekip Tansu Çiller’e teklif götürmek üzere görevlendirilmiş.
Demokrat Parti gibi bir partinin içine düştüğü durama bakar mısınız?
Türkiye bir yandan AKP kapatma davasına kilitlenmişken, bir yandan yeni senaryolara uygun alternatif arayışları içinde aynı zamanda.
Eğer AKP iktidarda kaldığı süre içinde merkez parti olabilme yolunda mesafe almış olsaydı, bugün bu tartışmaları yapmıyor olacaktık.
Ancak AKP bu şansı iyi kullanamadı.
Özellikle 22 Temmuz sonrasındaki iki karar AKP içindeki dengeleri de, Türk siyasetindeki yol haritasını da değiştirdi.
Birincisi Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ikincisi de üniversitelerdeki türban düzenlemesi...
* * *
Türk siyasetinin normalleşebilmesi için merkezin güçlenmesi gerekir.
Eminim Tansu Hanım, geçmişte yaptığı hatalardan büyük dersler almıştır.
Ancak kendisine düşen yeniden genel başkanlık yarışına girip partiyi yıpratmak değil, siyaset üstü davranıp Demokrat Parti’nin yükselmesinde itici güç olmaktır.
İzmir’den gelen mesajlara gelince...
Bu kent her zaman demokrasinin en güzel adımlarını atmış bir kenttir.
Dilerim, İzmir’in siyasetçileri ve bilge kişileri Tansu Hanım’a da, Demokrat Parti yetkili kurullarını da bu tecrübeleriyle yönlendirir.
Merkez sağda yeniden güçlü bir partinin çıkmasında lokomotif rol üstlenmiş olur.