2009’a girdik, ocak ayının ilk haftasını bitiriyoruz ama hala adaylar netleşmiş değil.
Genel başkanlar, son dakika, isimleri telaffuz edecek ve adaylar kamuoyunun karşısına çıkacak. Yıllardır seçimleri izliyoruz.
Her dönemde adaylar çıkar bazı projelerden bahseder, vaatlerde bulunur; kazanan kazanır, kaybeden köşesine çekilir...
Ama kimse o projelerin peşinden gitmez.
Kaldı ki, projelerin kent için uygunluğu, yapılabilirliği de araştırılmaz.
Türkiye’de büyükşehir belediye başkanlarının çok nitelikli, vizyon sahibi ve kentlerin dönüşümünü sağlayabilecek kadar güçlü liderlerden seçilmesi gerekiyor. Yani o şehirle kurduğu hayali hayata geçirebilecek kadar kararlı, iddialı liderler...
Bizde hayal kurmak pek hoş karşılanmaz ama geleceği kazanmak önce bir kurguyla başlıyor.
Bunu da unutmamak gerekir.
Bugün milyonlarca insanı çeken ülkeler, kentler acaba hayal etmekle başlamamış mıdır?
Örneğin, Dubai böyle bir yer değil midir?
Örneğin, düz bir ovaya kurulmuş adeta bir çöl şehri olan Las Vegas’ın ekonomik krize meydan okuyan bir bölge olmasının altında bu kurgu yok mudur?
* * *
Yurtsan Atakan’ın, Hürriyet Gazetisi’nde birkaç ay önce yazdığı bir yazıda Las Vegas’la izlenimleri şöyleydi:
“Las Vegas, ekonomisi ABD’den bağımsız bir şehir gibi. Çöl ortasında yoktan varolmuş, kendine has ekonomik dinamikleri olan bir ada. Öyle ki, Las Vegas’taki oteller bile dünyanın ünlü otel zincirlerinin parçası değil. Dünyanın en büyük yatak kapasitesine sahip şehirlerinden biri olan Las Vegas’ta dünyaca ünlü otel zincirleri değil, ismi Las Vegas dışında pek duyulmayan dev otellerin gövde gösterisi var.
Las Vegas’ı yoktan var edenler, şehrin patronları. Yani tematik otel konseptini keşfeden yatırımcıları, mafyaya soluk aldırmayan şehir konseyi ve bu konseyi yönetime getiren halkı. Las Vegas ekonomisinin kalbinde kumarın yattığı sanılır. Belki büyükçe bir kasabadan ibaret olduğu 10-15 yıl önce doğruydu bu.
1995’te şehrin tüm gelirlerinin yüzde 70’i kumardan geliyordu. Bugün artık kumar gelirleri şehrin o zamandan bu yana katlanarak artan toplam gelirinin yüzde 30’undan azını oluşturuyor.
Las Vegas’ın bugünkü güçlü ekonomisinin ardında potansiyel müşterilerini tutkularıyla, tüketim alışkanlıklarıyla iyi tanıma becerisi yatıyor. Lüks oteller, lüks alışveriş merkezleri, lüks restoranlar ve görkemli şov merkezleri kuruldu. İşin püf noktası tüm bu şatafatın, lüksün dünyanın başka herhangi bir yerinden çok daha makul fiyatlarda sunulmasıydı. Las Vegas, satın alınabilir, erişilebilir lüksün markası oldu. Müşterilerine bir takım ayrıcalıklar sağlayan özel kulüp üyelikleri sundular. Kumarda kaybetseler bile şov bileti, ücretsiz konaklama, lüks restoranda akşam yemeği gibi ödüller kazandıran kartlar verdiler. Bu kartlar sayesinde müşterilerinin attığı her adımı izleyebilir hale geldiler. Ön planında milyonlarca doların aktığı Las Vegas otellerinin arka planında milyonlarca müşterinden gelen veriler akıyor. Oluşan devasa veri yığınlarından anlamlı bilgiler süzen bilgisayarlar çalışıyor.
Benzer bilgi teknolojileri bankalar tarafından da kullanılıyor. Son krizde de bu teknolojiyi kullanmayan veya kullansa bile verim almasını bilemeyen bankalar batarken, müşterilerini iyi izleyen, bir sonraki adımlarını önceden sezmesini bilen bankalar ayakta kaldı.”
* * *
Las Vegas örneği uygulanması zor mu geliyor?
Bence değil...
Viyana sanatı satıyor. Prag geçmişi... Milano modayı... Paris romantizmi, eğlenceyi...
İstanbul, Türkiye’nin finans başkenti oldu; Antalya turizmin...
İzmir?..
Sizi bilmem ama ben özellikle Büyükşehir adaylarından dönüşüm projeleri bekliyorum.
Bu yatırımlar elbette 5 yılda bitmez.
Ama kente uygun, yapılabilir ve kentin kaderini değiştiren projeleri sunabilenler 2009 Mart’ta 5 yıla değil, ondan sonraki dönemlere de adaydır.