Deniz Sipahi

Deniz Sipahi

dsipahi@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2008 kolay kolay unutulmayacak bir yıl oldu. Özellikle yılın ikinci yarısından itibaren ABD’de başlayan ekonomik kriz bütün dünyaya yayıldı; şirketler iflas etti hatta bazı devletlerin ekonomileri iflas noktasına geldi.
Kabul edelim ki; yeni bir döneme giriyoruz.
Dünün kuralları gelecekte geçerli olmayabilir.
Bugün yaptıklarımız yarın için yeterli görülmeyebilir.
Değişen koşullara göre farklı uygulamaları hayata geçirmeliyiz.
Bu Türkiye için de geçerli, diğer ülkeler için de...
Geçmişe dönüp bir bakın.
Türk siyasetinde 2002 bir dönüm noktası oldu. Siyasi arenada olan bütün partiler, bütün politikacılar neredeyse bir gecede sahneden indi.
Doğru Yol Partisi baraj altında kaldı.
MHP öyle...
80’leri, 90’ları bazen tek başına, bazen koalisyon ortağı olarak yöneten ANAP, neredeyse silindi.
Bir önceki döneme hükümet etmiş partisi DSP, yüzde 1’lere indi.
CHP bu partilere göre daha karlı çıktı ama siyasetin fotoğrafını değiştirecek bir güve ulaşamadı.
Kurulduktan bir yıl sonra iktidara gelen bir parti yeni döneme damgasını vurdu; Adalet ve Kalkınma Partisi... AKP...
2001 krizi öyle bir tsunami yarattı ki; AKP’lileri bile şaşırtan bir sonuç karşımıza çıkardı.
Türk insanı geçmişin liderlerine faturayı kesip yeni bir dönemi açtı.
AKP, Kemal Derviş’in hazırladığı bir programı önünde buldu. Doğrusunu yaptı, programı aynen uygulayarak, Türkiye’nin düzlüğe çıkmasını sağladı.
2002 sonrası dünya da farklıydı.
Petrolden kazanılan paralar bir ülkeden başka ülkeye gitti, sıcak para, bizlere pembe bir dünya sundu.
Dünya büyüdü, Türkiye de büyüdü.
Bu arada AKP beş yılını tamamladı, ikinci bir dönem için seçmenden vize aldı.
Herkes zannetti ki; bu saadet zinciri devam edecek.
Yabancı sermaye koşup gelecek, arsalar milyar dolarlara alıcı bulacak, ihracat artacak, işsizlik azalacak.
Elbette öyle olmadı.
2006’nın sonlarına doğru başlayan sıkıntılar bu para bolluğunda çok farkedilmedi.
Derviş’in programının üzerine yeni bir çalışma yapılmadı.
O günün şartlarıyla bugün bir tutuldu.
2008’in sonları gergin geçti, 2009’un daha zor geçeceğini herkes kabul ediyor.
Şanslı olduğumuz yanlar var ama krizi fırsata dönüştürmek beklemekle olmuyor.
Yeni bir hareket planı, yeni bir strateji gerektiriyor.
* * *
Türk seçmeni için önümüzde çok önemli bir süreç de var.
Martın sonunda yerel seçimler yapılacak.
Birçok kez yazdım, yine tekrar ediyorum.
Martta sadece başkanlar seçmeyeceğiz; Türk siyasetini yeniden şekillendireceğiz.
Seçmen için sandık, iktidara da, muhalefete de mesaj vermek için bir fırsattır.
AKP, özellikle ikinci dönemi iyi yönetemedi.
Siyaseti ekonominin önünde tuttu.
Yüzde 47’nin getirdiği zafer çığlıklarıyla olayları okumaya çalıştı.
Ekonomideki durgunlukla ilgili açıklamalara kulak asmadı, toplumun kırmızı çizgilerini dikkate almadı.
Bu, AKP’nin tercihidir elbette...
Ama Türkiye, Avrupa Birliği sürecinden uzaklaştığı her dönemde yalpalamaya başlamıştır, siyaseti ekonomiden önce düşündüğünde patinaj yapmıştır.
İktidarlar merkezden uzaklaştıkça muhafazakarlaşmıştır.
Modern ve çağdaş demokrasilerin farklı gündemleri vardır, farklı da işleyişleri...
* * *
Sadece hükümetler kendine çekidüzen vermeyecektir, muhalefet de seçmenden gelen mesajları doğru okumalıdır.
Küresel kriz nasıl her ülkeyi yeniden dizayn etmeye başlamışsa, Türkiye için de aynı şartlar geçerlidir.
Marttaki yerel seçimler, Türk demokrasisi için önemli bir milat olacaktır.