Kasabanın
"kötü adam"ı yakalandığında nasıl da sevinmiştik!
Veli Göçer'den söz ediyoruz.
Onun adını depremin ilk günlerinde Çınarcık'ta duymuştuk; Çamlık Sitesi'nden sağ kurtulanların öfkesi haklı olarak
"sorumsuz müteahhite" yönelmişti. Midyeli deniz kumuyla kendi
"inşaat gustosu"nu yaratan, ancak malzemeden çalarak yaptığı binalar yüzlerce kişiye mezar olan Veli Göçer'in aslında müteahhit değil, edebiyatçı olduğunu da sonradan öğrenmiştik!
Neyse ki, yakalanması uzun sürmedi.
Adı,
"Çınarcık'ın Apo'su"na çıktığı için, İstanbul'da bir operasyonda paketlenip Yalova'ya, oradan da Bursa'ya cezaevine gönderildi. Dışarıda kalsa,
"linç" edilecekti. İçeri atılmakla hem
"canını kurtardı" hem de,
"görüyorsunuz işte, devlet suç işleyenin yakasına yapışıyor" şeklindeki söyleme dolgu malzemesi oldu.
Sahi, Veli Bey'in
"arsa ofisi"nin mağdurları emekli memurlar, dar gelirliler olmayıp, başkent siyasi çevrelerine uzansaydı, depremin tüm günahları Göçer'e yüklenir miydi?
Elbette bu müteahhit, işlediği
"insanlık suçu"nun cezasını verecektir. Ya ötekiler?
Milliyet Yazı İşleri, Yalova kaynaklı iki haberi çok çarpıcı değerlendirmiş: ANAP'lı belediye başkanıyla akraba olan Koçal'ların iş ortağı Birol Aslan (70 kişinin öldüğü Me - Sa konutlarının üç müteahhitinden biri) okul ihalesi verilenler arasında bulunuyormuş. Haklarında gıyabi tutuklama kararı çıkarılan bu kişilerin depremden bu yana arandığından Yalova Valiliği nasıl habersiz olabilir? Bir başka
"utanç verici" durum, valinin oğlunun da ihaleye girmesidir.
Okul onarımını üstlenecek şirketlerden birinde çalışan mimar oğlunu savunan Vali Bey,
"Ne yapsın yani, çalışmasın da sürünsün mü?" diye tepki gösteriyor. Ya deprem olmasaydı?.. Valinin oğlu aç mı kalacaktı?
Bir tuhaflıktır,
"yüzsüzlük"tür gidiyor.
Yalova'da müteahhitlerle ilgili 163 soruşturma sürüyormuş. Ancak 13 kişi yakalanabilmiş. Diğerleri, binalar gibi kaçak!
Daha yaralar sarılmadan, davalar açılmadan aynı kişiler bu defa da
"depremin rantı"nın peşindeler. MHP'li bakan, kendi yandaşlarına kurayla ihale dağıtıyor. Düzce'de 9 kişinin öldüğü özel hastanenin sahibi milletvekili, TBMM Araştırma Komisyonu'nda görev alıp
"deprem" raporu hazırlamayı içine sindirebiliyor. Meclis heyeti dün Yalova'da incelemede bulunmuş. Kimi vatandaşlar, kentin yeniden
"cazibe merkezi" haline getirilmesi amacıyla,
"kalkınmada öncelikli yöre" olmasını isteyince bir milletvekili uyarıda bulunmuş:
"Buraya sanayi gelirse, siz bunun sadece pisliğini çekersiniz. Getirirler robotları, öyle fazla işçi de istihdam etmezler!"
Doğa ve insana bu kadar duyarlı milletvekilimiz bu aklı verirken, Yalova'da denize dökülen enkazla yarımada oluştuğunu unutuyordu!
Sahi, patates tarlasında araba üreteceğiz diye övündüğümüz günlerden bugünlere gelmedik mi?
Ne zaman ders çıkaracağız. Ya da Fatih Altaylı'nın sloganıyla, "ne zaman adam olacağız?"
Mezar kazıcılara, devlet ihalesi vermediğimiz zaman.
15 bin kişinin öldüğü 30 bin kişinin yaralandığı depremden sonra hiç olmazsa bir yetkilinin mertçe ortaya çıkıp, "istifa ediyorum" dediği zaman.
Depremin altında kalan "sistem"i sorgulamaya devam ettiğimiz zaman.
Birkaç "kötü adam"ı sallandırmakla, "kasabanın namusu" kurtulmaz!
Yazara E-Posta: d.sazak@milliyet.com.tr