Derya Sazak

Derya Sazak

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Uzak...Karşı Pencere...Duvara Karşı. Yeni kuşak sinemacılar,son dönemde çektikleri ödüllü filmlerle hem yerli ve yabancı eleştirmenlerin beğenisini topluyorlar hem de 'ekran'a hapsolmuş izleyici kitlesini yeniden sinema salonlarına çekmeyi başarıyorlar.
Fatih Akın'ın 54. Berlin Film Festivali'nde büyük ödül olan Altın Ayı'ya uzanan yapıtı 'Duvara Karşı' da İtalyan Yeni Gerçekliği'nden güç alan farklı ve cesur bir deneme olarak iz bırakacağa benziyor.
Filmin öne çıkmasında saygın bir festivalde kazandığı ödül kadar,kadın oyuncu Sibel Kekilli üzerinde koparılan fırtına da etkili oldu.Almanya'da geçmişte rol aldığı porno filmler Bild tarafından magazin konusu yapılınca,Duvara Karşı'ya yönelik ilgi patlaması Sibel'in üzerinde yoğunlaştı.
Oysa filmi izleyen herkesin birleştiği nokta başroldaki Birol Ünel'in (Cihat) çarpıcı oyunculuğunun Almanya gerçekliğine kattığı boyuttu.
Yönetmen Fatih Akın, 1960'larda başlayan göçün üçüncü kuşak gençler üzerindeki kimi olumsuzluklarını,baskılarını,ahlaki arka planda yaşanan yozlaşma ve ikiyüzlülüğünü Cahit ve Sibel'in anlaşmalı 'evlilik' serüveniyle filme yansıtırken seyirciyi sarsacak sertlik dozunu da duygusal bir üslupla aktarmayı biliyor.
Mersin'e hareket eden otobüsün terminalden hareket ettiği noktada koltuklarınızdan kalkarken, 'İşte tam da Türk filmi olmayacak bir son' demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Duvara Karşı gerçekten güzel bir film.
Doğrusu,bol ödüllü ve porno soslu tanıtımın ardından karşımıza bu kadar iyi bir film çıkacağını beklemiyorduk.
Filmin gösterime girişi de namus cinayetleri, selülit reklamındaki çıplaklık tartışmasıyla eş zamanlı oldu.
Duvara Karşı'yı İstanbul'un muhafazakar sayılabilecek semtlerinden Ümraniye'de büyük bir alışveriş merkezindeki sinema salonlarından birinde seyrettik.Akşam 19.00 gösterimiydi.Salon yarıyarıya doluydu.Eşleriyle gelen başörtülü hanımlar,türbanlı genç kızlı erkekli gruplar,aileler çoğunluktaydı.Film, Sibel Kekilli'nin 'porno' oyunculuğuyla ilgili tartışmaların da odağında gündeme gelmemiş olsa sinemadaki bu insanları,Almanya'da çevrilmiş bir Türk filmine merak duyan kitle olarak tanımlamak mümkündü.
Şiddet ve seks içeren kimi sahnelere karşın filmin ilk yarısı sonunda muhafazakar seyirci de salondan çıkmadı.
Geçen ay Washington'da izlediğimiz Bertolucci'nin 'Dremars'ı ile Fatih Akın'ın 'Duvara Karşı' seyircisi açısından aykırı sahnelere bakış konusunda fark yoktu. Ümraniye'de oturan muhafazakar seyirci de,sinema estetiği içerisindeki çıplaklığı kimi siyasilerin kafalarındaki ahlaki ve düşünsel sansüre kapılmadan izliyordu.
Sanatın gücü de bu değil mi?
Duvara Karşı'yı mutlaka izleyin.