Irak'ın Kuveyt'i işgali üzerine patlayan Körfez Savaşı'nın 10'uncu yılında dönemin aktörlerinden iki lider ayakta kaldı.
Ecevit ve Saddam.
Özal'ın yakın dostu "Prezidan Bush" da hayatta ama eski başkanı 2001'de öne çıkaran gelişme mahkemeye düşen bir seçim sonunda oğlu W. Bush'un ABD Başkanı seçilmesi oldu.
Baba Bush, bu vesileyle magazin programlarına katıldıkça Körfez Savaşı anılarını tazeliyor. Son olarak bir televizyon konuşmasında, "Bağdat'a girmemizi Özal önledi" deyince Ertuğrul Özkök dayanamadı, "Sen de mi Bush!.." anlamına gelecek makale yazdı.
Özkök haklı; George Bush'un, "Özal bizi yanılttı, onu dinlemekle hata ettik, Bağdat'a girip, Saddam'ı devirecektik" sözleri gerçeği yansıtmıyor.
Çöl fırtınası harekatında ABD ve müttefikleri Bağdat'a girmekten alıkoyan kararın ardında; Irak'ın bölünmesinden, güneydeki "Şii"leri tetikleyecek İran'ın gelecekteki egemenliğinin Suudi Arabistan üzerindeki sonuçlarına dek pek çok stratejik gerekçe bulunmakla birlikte, Washington açısından asıl neden "Vietnam sendromu"ydu. Yani, Bağdat'ta Saddam'ın Cumhuriyet Muhafızları'yla sokak çatışmasına girildiğinde ölecek Amerikalı askerler!
Bush televizyonda bunu dile getirmese de, Körfez Savaşı'nın Genelkurmay Başkanı, yeni Dışişleri Bakanı Colin Powell bu gerçeği, seçim kampanyası sırasında görüştüğü Washington Büyükelçisi Baki İlkin'le sohbetinde açıkça söyledi. General Schwarzkopf'un anılarında da kara savaşına Bağdat'a girilmeden son verilmesinin faturası da sivillere kesilir.
Ancak, ABD yönetiminin o zaman aldığı karar doğruydu.
Bağdat'a 48 saatte girilir ama Vietnam gibi yıllarca çıkılamazdı! Çünkü Amerikan halkı ve dünya kamuoyu 60 gün boyunca Saddam'ın savaş gücünü kıracağız, diye Bağdat'a yağdırılan bombaları CNN'den patlamış mısır yiyerek izlerken, masum insanların katledildiği gerçeğinden habersizdi.
Sonradan Kosova'da "Balkan sendromu" adı verilmiş seyreltilmiş uranyumun tohumları Körfez Savaşı'nda atılmamış mıydı?
Savaşın bizdeki aktörlerine dönersek...
Özal Bush'u değilse de, "Türkiye'yi az daha yanıltıyordu."
O dönemde Bağdat'a birlikte gittiğimiz Ecevit dışında olası gelişmeleri pek az kişi görebildi.
Aksini savunan Milliyet arşivlerine baksın.
Kuveyt'in işgali ertesinde Özal, ABD'nin kuvvet yığması halinde Saddam'ın savaş bile çıkmadan geri çekileceğini söylüyordu, Saddam'la görüştükten sonra Irak liderinin "savaşı göze aldığını" yazdık ve Bağdat'a bomba yağdırarak Saddam'ın devrilmeyeceğini savunduk. Çünkü halkın üzerindeki baskı Irak rejimini daha da otoriter kılacaktı. Turgut Bey ise savaş çıkarsa Saddam'ın gideceğine inanıyordu.
Irak lideri 10 yıldır ayakta, o günlerde Meclis'te birkaç sandalyesi olan Ecevit ise günümüzün başbakanı.
Anılardan güncele dönersek...
Özal, "bir koyup üç alma" sevdasıyla ülkeyi Körfez Savaşı'na sokmak için Meclis'ten "yetki" isterken, ANAP'ın sayısal gücüne karşın "muhalefetin sağduyusu"yla, kararname girişimi püskürtüldü, Türkiye bir serüvenden kurtuldu.
Akbulut bile Özal'ın "tek adam" olduğu 1991'de başbakan sıfatıyla Meclis'in gücünü korumuş, 2 Dışişleri, 1 Milli Savunma Bakanı'yla dönemin Genekurmay Başkanı "oldu bitti"lere istifa yoluyla direnmişlerdi.
Parlamentoyu "içtüzük darbesi"yle devreden çıkartmaya çalışan Ecevit'teki değişimi, 10 yıl sonra hüzünle izliyoruz.