Derya Sazak
İHTİLALİ bir onbaşıyla önleme düşüncesi, Refahyol'a özgü
"skandal" icraatlar döneminin son örneğidir.
Her şey nasıl da değişiyor!
1980 öncesindeki müdahale söylentilerinin gerçeğini araştırmak için Meclis kavşağında arabanızın hızını kesip
"Genelkurmay'ın ışıkları yanıyor mu?" diye bakmak yeterli olurdu...
1960'ta ise durum çok farklıymış. Rahmetli Örsan Ağabey (Öymen) eski ihtilalleri bakın nasıl anlatıyor:
"27 Mayıs'tan önceki son hafta... Yenişehir'de bir öğle vakti. Ankara Gazeteciler Cemiyeti Lokali...
Burunsuz Tevfik, hiçbir zaman kapanmayacak olan veresiye hesabına yazdırdığı rakısından bir yudum aldı. Bir çift nazar boncuğunu andıran maviş maviş gözleriyle Atatürk Bulvarı'ndaki manzaraya karamsar bir bakış attı. Sonra, bulutlardan hava durumunu çıkartan ihtiyar balıkçılar gibi, kırışık yüzünü daha da buruşturarak:
- Eh, dedi, galiba bir ihtilal daha var!
Yaşadığı en son ihtilalin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçecekti... Enver Paşa'nın Bab - ı Ali baskınını Meserret Oteli Kahvesi'nden izlediği günü anımsadı... Burunsuz Tevfik'e göre, zabitan sınıfı, hele bir kışlasından çıkmaya görsündü... Artık bundan sonrasını ihtilal paklardı!..
Al işte, `zabitan sınıfı' şimdi gene sokaklara dökülmüştü...
Zabitan sınıfı, dediği o 21 Mayıs'ın öğle vaktinde, Atatürk Bulvarı'nda toplanıp iktidara karşı sessiz protesto yürüyüşü yapan Harp Okulu öğrencileriydi. Bulvarın karşı yakası adeta haki bir renge bürünmüştü. Üniformalı öğrencilerin başında bir de albay vardı... Açık bir cipin üzerinde ayağa kalkmış, sağa sola buyruklar veriyor, yürüyüşün düzenini sağlıyordu...
Cemiyet Lokali'nin garsonu Yunus da, cipin üzerindekinin albay olduğunu görünce:
- Bu iş burada biter! dedi.
Kardeşi Adem, kahve ocağından seslendi:
- Hangi iş?
- Hangi iş olacak, ihtilal işi!
Burunsuz Tevfik, rakısından bir fırt daha aldı, çatallı sesiyle karşılık verdi:
- Bitmesine biter de, bittiği yerden yeniden başlar!"
Örsan Öymen'in
"Bir İhtilal Daha Var..." yapıtından aktardığımız tarih kesitinin sonu bellidir:
Burunsuz Tevfik'in burnu doğru koku almıştı.
1960'la başlayan süreç, 1971 - 80'le devam etti. Son darbenin takvimi 12 Eylül 1980'i gösteriyordu. Aradan 17 yıl geçtikten sonra, Refahyol'un yanlışları Türkiye'yi bir kez daha askeri müdahalenin eşiğine getirdi. Neyse ki,
"çözüm" Meclis içinde bulundu ve 55'inci hükümetin kurulmasıyla yeni bir döneme girildi.
Olaylar, 1960 dönemi Ankara'sındaki havayı iyi koklayan
"Burunsuz Tevfik"e ihtiyaç duyulmayacak kadar açıkta cereyan ediyordu. Hadi kimilerinin burnu iyi koku almadı, ama Sincan'da resmi geçit yapan tank paletlerini duymamak için sağır olmak gerekiyordu.
O gün Çankaya'da Demirel'in yanında olan Tansu Çiller, ordu birliklerinin Sincan'da yürüyüşe geçtiklerini duyunca,
"ihtilal mi oluyor, Sayın Cumhurbaşkanım" diye paniğe kapılmamış mıydı?
Demek ki, hükümet o günlerde önlem almaya başlamış. İhtilal kokusu çıktı diye Sarmusak onbaşıyı Deniz Kuvvetleri Karargahı'nda görevlendirmiş!
Malum onbaşı Kadir Sarmusak, skandal cenneti ülkemizdeki yeni kahraman mı?
Meral Akşener'in emniyet baskını sırasında İstihbarat Daire Başkan Vekilliği görevine getirdiği Bülent Orakoğlu, başkentte
"dinleme ağı" oluştururken Kadir Sarmusak adlı kişiyi de Deniz Kuvvetleri'nde görevlendirmiş.
Kahraman onbaşı Sarmusak,
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtilal yapacağı" varsayımı karşısında, elde ettiği bilgileri
"merkeze" bildirerek, demokrasiyi koruma ve kollama görevini, kendisi bizatihi yerine getirecekmiş.
Sarmusak,
"Batı Harekat Grubu"na sızıp Erbakan ve Çiller'e bilgi - belge yetiştirmeye çalışmasa, olmayan ihtilal mevcudiyetini keşfeden kişi olarak, Akşener'in yerine bakan bile atanabilirdi! Burunsuz Tevfik kadar koku alamadığı için, şimdi İskenderun'da yatıyormuş!
Olmayan ihtilalin davası olur mu?
Kimileri,
"Başbakanlara darbeyi haber vermeyen MİT örneğinden yola çıkarak" köstebek vakasının suç değil
"demokrasi görevi" olduğunu savunuyorlar.
Sahi Susurluk ertesi
"devlet için kurşun atan da yiyen de birdir" diye çeteleri savunan da aynı kafa değil miydi?
Demokrasiyi koruma çetesi oluşturmak Refahyol'un akla hayale gelmeyecek son icraatıdır!
Dünya, Mars'ın keşfini izlerken, biz nelerle uğraşıyoruz!
Yazara EmailD.Sazak@milliyet.com.tr