İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu Ankara’da basın kuruluşlarının temsilcileriyle ilk kez bir araya geldi. Katılımın yüksekliği dikkat çekiciydi. Geçtiğimiz günlerde Anadolu Yayıncılar Federasyonu CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırladığında uzun bir aranın ardından nadiren aynı toplantıda yan yana gelen basın kuruluşlarının temsilcileri buluşmuştu. Bu da onun bir benzeri ama daha geniş katılımlısı oldu. Yaklaşık 50 civarında kuruluşun temsilcisi katıldı. İmamoğlu söze toplantının düzenleneceği duyulur duyulmaz yapılan “Ankara’ya ısınıyor” yorumuna atıfla başladı ve “Böyle bir durum yok. 5 yaşından beri geliyorum Ankara’ya. Anıtkabir’de dua edince huzur buluyorum” dedi. Onun için Ankara’ya ısınma amacı taşımıyor olabilir ama Ankara gazetecilerinin bildiğim kadarıyla çoğu için İmamoğlu’nu bizzat değerlendirme deneyimi ilkti. Bir Ankara tartısı işledi tabi ki.
İmamoğlu sunum yaptığı ilk bölümde her iki şapkasıyla da konuştu. Ancak soru cevap
KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu şubat ayındaki Ankara ziyaretindeki sohbetimizde, Kıbrıs sorunun çözümünde KKTC’nin yaklaşımını, “ortak zeminin Rum tarafının bir devlet, Türk tarafının bir toplum olarak kabul edildiği, ambargolar uygulanmaya, Türkiye Cumhuriyeti adada işgalci olarak görüldüğü sürece bulunamaz. Eşitsizlik temelinde yürütülen bir müzakere sürecinden, eşitlikle kalkmak mümkün değildir. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Kararlılığımız, dik duruşumuz devam edecek, bedeli ne olursa olsun” sözleriyle anlatmıştı. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, 15 Ekim salı günü NewYork’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Nikos Hristodulides ile gayriresmi akşam yemeğinde bir araya geleceğini duyunca bu sözleri hatırladım.
Bu yemekten ne çıkabileceğine dair beklentileri yokladığımda, yemeğin gayri resmi olduğunun özellikle altının çizildiğini vurgulamalıyım. Ancak herhangi bir gündem olmasa da, sosyal ortamda karşılıklı görüş alış verişi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk olarak 30 Ağustos’ta kullandığı “iç cepheyi güçlendirme” kavramı siyasetteki yeni gündem başlığı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli kavrama desteğini söyledi ve Meclis açılış töreninde de DEM Parti grup yöneticileriyle el sıkışarak bunu eyleme döktü. Ancak bu, kavrama ilişkin tartışmaları hızla bir başka boyuta taşıdı. Aceleyle taşınan o boyut, bir tokalaşmadan yeni bir Çözüm Süreci çıkarılmasına uzandı. Benzeri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştükten hemen sonra, AK Parti-CHP koalisyonuna vardırılan yorumlarda da vardı.
AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Basri Yalçın’a bunu sordum. Cevabını aktarmadan önce Yalçın’ın, Dr. Christopher Clark’ın Uyurgezerler adlı kitabına atıf yaptığını söylemek gerek. 1. Dünya Savaşı’na yol açan krizin arka planını anlatan kitap için Yalçın, “Savaşa giderken karar alıcıların nasıl uyurgezer olduğunu anlatıyor” dedi. Sonra
İran İslam Cumhuriyeti Büyükelçisi Muhammed Hassan Habibullah Zadeh, üçüncü ülke ve taraflara, İsrail siyonist rejiminin herhangi bir girişimine katılmamaları, destek vermemeleri yönünde telkinde bulunduklarını belirterek, İran’ın bu tür girişimleri karşılıksız bırakmayacağını söyledi.
Aralarında Milliyet’in de bulunduğu bir grup gazeteciyle bir araya gelen Büyükelçi Muhammed Hassan Habibullah Zadeh, İran’ın pozisyonunu 3 noktada özetledi:
“1- İran’ın tek taraflı aklıselim dönemi bitti.
2- Siyonist rejimin İran’a saldırısı bundan sonra daha şiddetli cevapla karşılaşacak. İsrail’in, İran’a saldırısını destekleyen üçüncü ülke ve taraflar da aynı şekilde karşılık görecek.
3- İran hiçbir şekilde savaşın yayılmasını isteyen bir ülke değil.”
Filistin ve Lübnan’da ateşkesi desteklediklerini belirten Büyükelçi, bunun şartının Filistin ve Lübnan haklarının haklarının korunması olduğunu ifade etti.
Sadece Meclis’in yeni yasama dönemine başladığı 1 Ekim günü yaşananlar bile bizlere birkaç haftalık tartışma malzemesi verdi. CHP’nin grubunun bir kısmının ayağa kalkmasından, diğer grubunun protestosuna, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna yönelik taziye ve tokalaşma hamlesinden, akşam resepsiyonda Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na sarf ettiği dostane sözlere ve tüm bunlardan sonra iç cephe kavramının içinin nasıl doldurulacağına uzayan bir çeşitlilikle döneme başlandı. Bu haftadan itibaren de verilen pasların nasıl karşılanacağını izleyerek tempoyu oturturuz. Kısa süre sonra başlayacak bütçe görüşmeleri de eldeki malzemeyi takviye edecektir.
CHP’nin iç tartışması olarak başlayan, kısmen diğer muhalefeti de kapsayan ayağa kalkma-kalkmama meselesinde, oklar özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yönelmiş durumda. Kamuoyunun bir kısmı meseleyi Özel’e, Kılıçdaroğlu’na yakın isimlerce zaten açılmış olan cephenin tavrı olarak ele alıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, normal doğumun teşvik edilmesi yönündeki çabaları da himayesine aldı. Bu konunun neden olabildiğince desteklenmesi gerektiğini anlatacağım ama ondan önce bir hatırlatma yapmalıyım. Bir süredir Türkiye’de doğurganlık hızındaki düşüşün ülkenin geleceği açısından eş zamanlı birçok sorunun altındaki temel neden olması riskini yazıyorum.
Doğurganlık hızı 2023’te 1,51’e gerileyerek nüfus yenilenme eşik değeri olan 2,1’in altına düştü. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Açık söylüyorum, Türkiye açısından varoluşsal bir tehdittir, bir felakettir” demişti. Çünkü 2,1 eşiğinden sonra nüfus yenilenmiyor. 1,9’dan sonra da düşüşü geriye çevirmek zorlaşıyor. Ve normal doğum ya da tersinden, sezaryen ile doğum, doğurganlık hızıyla doğrudan ilintili olan bir kaç temel konudan biri. Uzmanlar, kadınların çocuk sahibi olmaktan kaçınmalarındaki nedenlerden birinin de doğum korkusu olduğunu, doğumda sezaryen tercihinin ise hem kadın
Türkiye, Lübnan’daki vatandaşlarının tahliyesine yönelik gerekli hazırlıklarını tamamladı. Havadan tahliye için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Koca Yusuf adıyla anılan A400M ve C130 uçakları; denizden tahliye için iki çıkarma gemisi Mersin Limanı’nda talimat bekliyor
Lübnan’dan tahliye hazırlıklarına Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İsrail tarafından hedef alınmasından önce başlandı. Milli Savunma Bakanlığı (MSB) kaynakları olası bir tahliye harekatı kapsamında ön planlama ve hazırlıkların yapıldığı bilgisini paylaşmıştı.
Edinilen bilgilere göre, Türkiye havadan ve denizden tahliye planlarını hazırladı. Bu çerçede havadan tahliye için Koca Yusuf olarak bilinen A400M uçakları ile C130 Herkül olarak anılan tahliye uçakları görev emri bekliyor. Denizden tahliye için de Mersin’de iki LST gemisi (çıkarma gemileri) hazır bekletiliyor. Tahliyenin denizden yapılması ve gerekli görülmesi halinde bu gemilere savaş gemilerinin de refakat etmesi planlanıyor. Çıkarma gemileriyle bir seferde yaklaşık 2
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, geçen hafta cuma akşamı katıldığı televizyon programında çok dikkat çekici bir açıklama yaptı. Türkiye’nin doğal gaz ve petrol sektörlerinde çok kârlı işler yaptığını ve bu nedenle yabancı şirketlerin Türkiye ile ortaklık çabasında olduğunu belirterek sözü Karadeniz’de Sakarya gaz sahasına getirdi. Bayraktar, “Sakarya sahasına ortaklık için teklifini veren var, teklif verme hazırlığı içerisinde olan var. Mevcut sahaya ortak olmak isteyenler var. Dolayısıyla biz data room’ları onlara açtık, buraya bakabilirsiniz dedik ve bu değerlendirmelerin sonucunda da bize burayla ilgili tekliflerini sunanlar, teklif sunacaklar oldu” dedi.
Bayraktar, devamında bu ortaklık tekliflerine karşı Türkiye’nin bakışını da şöyle anlattı:
“Biz projeye hakikaten çok büyük katma değer getirecek bir anlamlı bir ortaklık olursa, stratejik bir ortaklığa dönüştürebilirsek, o şirketler bize başka ülkelerde, dünyanın farklı yerlerinde kendi varlıklarına ortak olmamıza evet