Kasım ayı geldi, okullar ilk ara tatil sürecine girdi. Çocukların beslenme alışkanlıklarının gelişmesinde aile büyüklerinin yeme tutumları, anne ve baba arasındaki iletişim gibi pek çok faktör rol oynuyor. Mevsim değişiklikleri ile beslenme düzeni ve yaşam tarzında da değişiklikler yaşanabiliyor, bu süreci çocuğunuzla birlikte yönetmek kıymetli. Peki ya çocukluk döneminde kazanılan davranışların ilerleyen dönemlerde yaşam tarzını önemli ölçüde etkileyebileceğini söylesem? Bu noktada okul döneminde olduğu kadar okul öncesi dönemde de edinilen alışkanlıklara dikkat etmekte fayda var. Konu ile ilgili güncel bir araştırma yetişkinlik dönemindeki kilo probleminin 3-5 yaşlarındaki besin tercihleri, yemek algısı ve yeme şekliyle ilişkili olabileceğini belirtiyor.
Çocukluk çağı obezite artıyor
Her üç çocuktan birinin fazla kilo veya obezite ile mücadele ettiğini biliyor musunuz? Dünya Sağlık Örgütü’nün güncel verilerine göre fazla kiloluluk ve obezitenin prevalansı erkek
14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Diyabete ne iyi gelir? Doğru bilinen yanlışlar nedir? Gelin birlikte bakalım
Dünya çapında her 10 yetişkinden birinin diyabetle mücadele ettiğini biliyor musunuz? Diyabet yaşam kalitesini etkileyen en önemli sağlık problemlerinden biri ve hem küresel çapta hem de ülkemizde sıklığı gitgide artıyor. Öyle ki siz bu satırları okurken, her 6 saniyede 1 kişinin diyabet sebebiyle hayatını kaybettiği biliniyor.
İDF Diyabet Atlası, dünya çapında 537 milyon yetişkinin diyabetli olduğunu belirtirken 2050 yılına kadar bu sayının iki katından fazla artarak 1.3 milyar kişiye ulaşacağını tahmin ediyor. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), diyabet komplikasyonlarını ve risklerini en aza indirebilecekleri yollara ilişkin farkındalığın artırılması ve temel bakıma adil erişim ihtiyacını vurguluyor. Elbette bu konuda çaresiz değiliz; erken tanı, farkındalık ve yaşam tarzı değişikliğiyle sağlıklı bir yaşam sürmek mümkün. Güncel veriler eşliğinde diyabeti bir kez daha ele alalım.
Sık idrara çıkma, çok susama, ani
"Dünyada kaç vegan var?” diye hiç düşünmediyseniz, size şaşırtıcı bir haberim var. Dünyada neredeyse Türkiye nüfusu kadar vegan birey var. Güncel raporlara göre 88 milyon vegan birey olduğu düşünülüyor. Ülkemizdeki vegan bireylerin oranı yüzde 3. Bu oranın giderek artacağı tahmin ediliyor. Vegan nüfusun 4’te 3’ü ise kadınlardan oluşuyor. 1 Kasım Dünya Vegan Günü idi. Veganizm ve bitki bazlı beslenmeyi detaylarıyla bir kez daha anlatmak istedim.
Yaşam tarzı
“Vegan” terimi diyetin ötesinde yaşam tarzı seçeneklerini de kapsıyor ve hayvanlara herhangi bir şekilde zarar verilmemesini amaçlıyor. Buna kıyafetler, ayakkabılar, kişisel bakım ürünleri, aksesuarlar ve ev eşyası da dahil. Özetle veganlık yalnızca bir beslenme tercihi değil, ‘insan-hayvan-doğa’ ilişkisini, adalet ve eşitlik temelinde konumlandıran, güçlü felsefe altyapısı bulunan bir yaşam biçimi. Temelinde ise hayvan özgürlüğünü desteklemek yatıyor.
Vitamin-mineral alımı
Hem dünyada hem de
Kış yaklaşıyor; bu da soğuk algınlıklarına kapının aralanması demek. Gelin sumak çayından zencefil çayına içinizi ısıtacak bitki çayları alternatiflerine bakalım, tüketirken dikkat edilmesi gereken noktaları hatırlayalım.
Kasım ayının ilk haftasını geride bırakırken sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye devam ediyor. Dikkat! Uzmanlar önümüzdeki haftalarda bu sıcaklıkların giderek azalacağı konusunda uyarıda bulunmaya başladı. Havadaki bu değişikliğin soğuk algınlığına yol açmaması için harekete geçmenin tam zamanı. Kış aylarında içinizi ısıtmak için sıcak içeceklere başvuruyorsanız yalnız değilsiniz. Elbette burada ne tükettiğinize dikkat etmekte fayda var. Gelin içinizi ısıtacak bitki çayları alternatiflerini sağlık boyutunda bir kez daha gözden geçirelim. Hiçbir besinin tek başına bağışıklığı güçlendirmeyeceğini her seferinde söylüyorum ama bazı besinlerin destekleyici etkisi olduğu gibi bitki çaylarının da destekleyici gücünü göz ardı etmemek gerekiyor…
1- Sumak çayı
Yemeklere
“Su gibi aziz ol” deyimini hiç detaylı düşündünüz mü? Suyun bizim için ne kadar hayati olduğunu, bir nevi hazine olarak değerlendirilebileceğini söylesem, eminim şaşırtıcı olmaz. İnsan vücudu nasıl su olmadan yaşamını devam ettiremezse suyun olmadığı bir gezegende de yaşam mümkün değil. Özetle; evet su yaşamsal bir ihtiyaç fakat sadece insan için değil, tüm canlılar ve ekosistem için... Suyun değerini biliyoruz, peki onu ne kadar koruyoruz?
Geçtiğimiz haftalarda 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nden bahsetmiş ve bu yılın temasının su olduğunu belirtmiştim. Her yıl 150’den fazla ülkede etkinliklerle kutlanan bu özel günün bu seneki ana teması hayat kaynağımız olan suya adandı. Verilen mesaj ise, “Su hayattır, su gıda demektir”. Bu mesajla Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında tarımın doğduğu topraklarda, Şanlıurfa’da suyu bir kez daha konuştuk.
Kimseyi geride bırakmadan
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) iş
Son günlerde hepimiz son dakika haberlerini takip ediyor, iyi bir haber görmeyi umut ediyoruz.
Zor süreçler ruh halimize yansıdığı kadar beslenme düzenimizi de etkileyebiliyor. Maalesef ki sosyal medyanın da yansımaları bu anlamda olumsuz olabiliyor. Anlık duygu değişimlerine çok fazla maruz kalabiliyoruz. Bir ses ya da bir fotoğraf uzağımızda bile olsa duygu durumunu bozmak için sanki yanı başımızda gibi nasıl etki ediyor? Bu haftaki yazımda beslenmenin duygusal yolculuğu hakkında güncel literatürden bahsetmek istedim. Araştırmalar, dış etkenlerin yeme alışkanlıklarımızı büyük ölçekte etkileyebileceğini gösteriyor. Örneğin mutlu bir bebek fotoğrafı gördüğünüzdeki vücudun tepkisi ile bir savaş görüntüsüne tepki bambaşka oluyor. Negatif içerikler duygusal yemeye, atıştırmaya iterken, pozitif içerikler bedene daha iyi besinler alma isteğini arttırabiliyor.
Pittsburgh Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada; duygusal yeme ve kilo alma ile ilgili sorunların, sosyal medyada daha fazla vakit geçirenlerde, daha az zaman
16 Ekim Dünya Gıda Günü idi. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş yıl dönümü olan 16 Ekim, her yıl Dünya Gıda Günü olarak kutlanıyor. Dünyanın bir bölümü açlık çekerken, diğer tarafta fazla kilolu ve obez bireylerin sayısı artıyor ve bu paradoksu da sık sık dile getiriyorum. Saniyeler içinde tonlarca gıdanın israfı varken bireysel sağlık ve iyileşmeden söz etmek de ne yazık ki pek mümkün değil. Tam da bu sebeple 2030 yılında yaklaşık 600 milyon insanın kronik olarak yetersiz besleneceği tahmin ediliyor.
Artan kentleşme ve 2050’ye kadar her 10 kişiden yedisinin şehirlerde yaşayacağı öngörüsü, tarım-gıda sistemlerinde değişikliklere yol açıyor. Bu değişikliklerin, sağlıklı beslenmeye erişim konusunda hem zorlukları hem de fırsatları beraberinde getirdiği açık. Bu nedenle çözümü hem bireysel hem de toplumsal adımlarla, bütüncül yaklaşımlarda aramak gerekiyor.
Bu yılın teması
Dünyanın 3’te 2’si suyla kaplı olmasına rağmen tatlı su kaynağımızın
Menopoz dönemi, kadınların hayatındaki dönüm noktalarından biri. Bu dönemde bedeniniz size bazı uyarılar verebilir. Bu nedenle hem menopoz öncesi yani premenopoz hem de menopoz dönemini iyi yönetmek önem taşır. Sevgili kadınlar, ilk olarak lütfen menopoz döneminden korkmayın. Hatırlayın, bu süreçte yalnız değilsiniz, değiliz. 2025 yılına kadar dünya çapında yaklaşık 1,1 milyar kadının menopoza gireceği tahmin ediliyor. 18 Ekim Dünya Menopoz Günü vesilesiyle bu konuda sıklıkla aldığım sorular ve doğru bilinen yanlışlardan bahsetmek istiyorum.
SICAK MI BASIYOR?
Menopoz genelde ateş basmaları, terleme, uykusuzluk, sinirlilik, depresyon, unutkanlık, kilo alma benzeri şikayetlerin olduğu bir dönem olarak algılanır. Fakat bunu böyle düşünmemek, herkeste aynı belirtilerin görülmeyeceğini belirtmekte fayda var. Bu şikayetlerden en çok karşılaşılan ateş basması vücudun hormonal dengesinin bir uyarısıdır. Peki bu konuda beslenme yönünden alabileceğimiz önlemler var mı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Stresi azaltmaya yardımcı magnezyum kaynakları