Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Medya, toplumun avukatıdır. Toplumu aydınlatır ve savunur.
Yani, medya halk için vardır.
Onun için de medyaya 4’üncü kuvvet denilmiştir.
3 kuvvet, artı medya, eşittir 4 kuvvet.
Yasama, yürütme, yargı ve medya.
Medya halkın avukatıdır, dedik. Öyle bir avukat ki bu avukat yani medya tarafsız olmalıdır, objektif olmalıdır. Etik kurallarına bağlı olmalıdır.
Doğruyu, doğru olduğu için savunmalıdır. Hatır için, mevki için, para için, herhangi bir menfaat için değil. Yani medya mensubu, gazeteci, kendini hiç kimseye ve kim olursa olsun hiçbir kişiye kiralamayacaktır.
Aklı sonradan başına gelenlerden olmamalıdır.
Bir öyle bir böyle dememeli, yazmamalıdır.
Kendi şahsi çıkarı için, önce o tarafta sonra karşı tarafta olmamalıdır. İlkeli olmalıdır.
İşte bu medya mensubuna, bu gazeteciye “namuslu” denir ve itimat edilir.
Ekseriyet itimat edilir olsa da araya daima güvenilmezler, zayıf karakterliler, çıkarcılar karışmıştır, karışabilir.
***
Güvenlik sıralamasında gazeteler alt sıralara düştüler.
Neden?
Çünkü geçtiğimiz yıllarda olan pol-bir, pol-der gibi meslek içi ayrımlar şimdi gazetecilik mesleğinde de kendini gösterdi.
Bana göre gazeteler artık “AKP hükümetinin yanında olanlar” ve “objektifler” diye ikiye ayrılıyor.
Hükümetin yanında olmak demek, onun iyi yaptıklarının üzerinde daha fazla durmak, daha iyi göstermek olsa bir şey demeyeceğim.
Ama bazı tipler hükümetin doğru yanlış her yaptığını göklere çıkartmakta ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ı adeta hata yapmaz bir mübarek kişi olarak takdim peşindedirler.
Bu almaz.
Objektif gazete ve gazeteci “doğruya doğru, eğriye eğri” diyebilen gazete ve gazetecidir.
Güven böyle sağlanabilir.
Aksi, Türkiye’yi böler ve bölmüştür.
Zaten demokrasi için halkın doğru bilgilendirilmesi gerekir. Demokrasi ancak böyle oluşur.
***
Türkiye’de eğitim seviyesi yükseldi.
Geçmişte davulcu bile gazeteci olabilirken, bugün artık birden çok yüksek eğitim diplomasına, birden çok yabancı dile sahip gazetecilerimiz çoğaldı.
Bu mesleğimizin iftihar edilecek yanı sayılmaz mı?
Ama gazeteci, halkı doğru aydınlatmada da başarı içinde olmalıdır. Gazeteci baskılara karşı da durabilmelidir.
Meslektaşlarımız, siyasilerin Fas’tan emir verip “O yazıyı kaldırın” emrine uymamalıdır.
Veya “şimdi o raporları nerelerine sokacaklar?” gibi yakışıksız cümlelere tepki göstermelidirler.
Veya bir gazetecinin Başbakan tarafından azarlanmasına göz yummamalıdırlar.
Mesleğimizin saygınlığını, bu mesleği korumak hepimizin görevidir.
Karşımızda kim olursa olsun.
Bu günlerin geçici olduğunu kabul edelim.
Yandaşlığı bırakalım, objektifliği rehberimiz yapalım.
Türk medyasına bu yakışır. 4’üncü kuvvete de bu yakışır.
Bu mesleğe layık olmadığını ispatlayanları aramızdan ayıklayalım.

Haberin Devamı

YETER
Görevini yap

Haberin Devamı

Yeter artık.
İktidarsan “paralel yapıcı”ları bul ve yolsuzluk yapanlarla beraber yargıya teslim et.
Yoksa sus, otur.
76 milyonun her gün tansiyonunu yükseltme.
Halkın sorunu çok.
Sen bu sorunları çözme yerine, yeni sorunlar yaratıyorsun. Yeter.

Haberin Devamı

BU?OLMAZ
Muhteşem 100 yıl

“Muhteşem 100 Yıl” 2 yıldır çok izlendi.
Yurtdışında da seyrediliyor.
Neden?
Tarihe ışık tutmasından mı?
Oynayanların başarısından mı? Her hafta 2-3 olayın yaşanmasından mı?
Konuşmaların insanı bıktıracak kadar uzun olmamasından mı?
Dekorun güzelliğinden mi?
O veya bu, sonuç önemli; ciddi diziler arasında en çok izlenen dizi, Muhteşem 100 Yıl oldu.
***
Bu arada Muhteşem 100 Yıl oynarken başka birkaç tarihi dizi daha yayınlandı, ama tutmadı.Onların eksik yanları vardı ve seyirciyi bu yüzden TV’ye bağlayamadılar.
“Muhteşem 100 Yıl”ı yapan, meydana getiren herkesi tebrik ederim...
***
Yalnız bir eleştirim var.
Bunu Milliyet’in haber toplantısında da dile getirdim.
Geçen çarşamba akşamı herkes TV karşısında.
Şehzade Mustafa, babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulup öldürülecek. Herkes aylardır o sahneyi bekliyor.
O dakikalar geldi, cellatlar çadıra girip Şehzade Mustafa’ya saldırdılar.
Cellatlar ölüm, Şehzade Mustafa yaşam mücadelesi veriyor. Alt alta, üst üsteler. Boğma ipi bir orada, bir burada.
TV karşısında gözyaşı dökenler, vah vah vah diyenler, Kanuni’ye sayıp sövenler var. Yani herkes kendini diziye kaptırmış, sanki bu dünyadan gitmiş de 461 yıl önceye gelmiş. İşte tam seyirciler böylesine kendilerinden geçmişken, boğma sahnesi reklamlar için kesiliyor.
Herkes kendini idama kaptırmışken, yüzyıllarca geriye gitmişken, birdenbire günümüze dönülüyor.
Ve dizinin en önemli sahnesi p.. oluyor.
Bu yapılır mı?

ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ...

Ayşe Kulin: Ahlak bitti.
Yalnız siyaseti izlersen.

Minik Serçe: Kasaptaki etten farkımız kalmadı.
Etin çok pahalı olduğunu biliyor.

Uygulamada sıkıntılar yaşanıyor.
Yalnız uygulamada olsa iyi...

Çağlayan duaya müdahale etti.
Başbakan, bedduaya.

Almanya’daki eyalet başbakanı otelde temizlik yaptı.
Bizimki de temizlik yapıyor...

Başbakan: Hayatları yalan
Kimlerin?

Sahte tuzculara suçüstü.
Bir o kalmıştı.

Yeni hükümet kuruldu.
Hemen sevinmeyin, bizde değil Lübnan’da.