ABDİ Bey yaşantısıyla örnek insandı.
Dürüst, ilkeli, bilgili, deneyimli.
Ve o bu vasıflarıyla elde ettiği şöhreti, ilişkileri, imkan ve dostlukları yalnızca mesleği için kullanan bir kişi olarak yaşadı.
Bugün etrafınıza bakın. Türkiye'de neden siyasi ve ekonomik çöküntü yaşanıyor?
Ahlaki gerileme içinde olunduğundan değil mi?
Türkiye'de bugün sözüne, objektifliğine güvenebileceğiniz ne kadar insan var?
Dürüst insana; enayi...
Ahlaksıza; uyanık diyorlar...
Abdi Bey doğruluğa, dürüstlüğe, topyekün ahlakla önem veren insandı...
Hem kendisi yönetici olarak ahlak kurallarından ayrılmazdı, hem de ülkedeki ahlaksızlıklara göz yummazdı.
Milliyet, yıllardır saygın, etkin bir gazete olarak dimdik ayakta duruyorsa, doğrulundan, dürüstlüğünden hiç şüphe edilmeden, "Milliyet yazdıysa doğrudur" denilerek yaşıyorsa, bunda onun attığı temelin, onun yetiştirdiği kadronun, Milliyet'e ondan sonra hakim olanların sağlamlığının etkisi yok mu?
Onun Türk medyasında ilk kez gerçekleştirdiği, "mesleki mukavele" de sayılabilecek olan "Milliyet Anayasası"nın rolü yok mu?
Bakın, zamanın büyük gazeteleri Yeni Sabah yok oldu. Tercüman da bugün yok. Güneş neredeyse unutuldu. Milliyet ise var...
* * *
ABDİ Bey'in o gün yaptığı gazete, şekil olarak bugün beğenilebilir mi?
Eleştiri kokan bu soruya hep şu cevabı veririm:
Abdi Bey sağ olsaydı zaten o günkü gazeteyi bugün yapmazdı, ama bugünün en iyisini de yine o yapardı.
Onun için zamanın gereklerine göre hareket etmek kolaydı, basına yeniliklerin çoğunu o getirmişti, ama kişiliğinden, mesleğin ilkelerinden taviz vermeden.
* * *
ABDİ İpekçi, art niyetli değildi, peşin hükümlü değildi. Farklı görüştekilerin bile ona saygı duymasının bir nedeni de belki buydu.
Bugüne kadar Abdi İpekçi'nin yerini doldurabilen olmadı.
Hatırlıyorum:
Milliyet'ten çıkar İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'ne derse giderdik. O eski model kaplumbağa Volkswagen'ini kendisi kullanır, ben yanına otururdum.
İçinde öldürüldüğü araba da yine kendisinin kullandığı pek de önemli olmayan bir küçük otomobildi.
Şoförü, koruması yoktu, hiç de olmadı...
Tevazu da yüksek ahlakın tamamlayıcısı sayılmaz mı?
* * *
ABDİ Bey gazeteci olarak yaşadı.
Sekreterlik yaptı, yazı işleri müdürlüğü yaptı, genel yayın yönetmenliği, başyazarlık yaptı, uluslararası alanda Türk basının temsilcisi oldu, ama bunları yaparken bir öğretmen gibi davrandı. 15 yıl onu en yakından izleme mutluluğunu yaşadım.
Gazetecilik mesleğinin ne olduğunu anlamak için onu izlemek önemliydi.
"Objektif olacaksınız, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmayacaksınız, haberde denge olacak, çifte kontrol olacak, kaynakta kontrol olacak, haberde itham eden varsa edilenin de mutlak görüşü alınacak, tek taraflı haber olmayacak, haberde yorum olmayacak, düzeltme hakkına saygı duyulacak, özel hayatlar korunacak, çocuklar teşhir edilmeyecek, yazılmamak kaydıyla alınan bilgi açıklanmayacak, ambargoya riayet edilecek..."
Bu ilkelerden taviz vermediği için Abdi Bey meslek ahlakının da, mesleğin evrensel ilkelerinin de koruyucusuydu. Ve bunlar kadar, kişi hak ve özgürlüklerinin, düşünce ve ifade özgürlüğünün de yılmaz savunucusuydu. Bakın ta 1975'teki şu sözlerine:
"Herkes istediği gibi düşünse ve düşündüğü gibi konuşsa ne olur?
İnançlarımıza uygun düşmeyen görüşleri tahammülle, hoşgörü ile karşılayabildiğimiz sürece hiçbir şey olmaz. Ama beğenmediğimiz düşünceleri kaba kuvvetle sindirmeye kalkıştığımızda her şey olabilir..."
Bugün Türk medyasında onun yokluğu daha çok hissediliyor; kaybetmeseydik, mesleğin yönünün korunması bugün daha kolay olurdu...
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025