EGE Koop araştırma yaptırmış. Bu araştırma, kente göçün hızlanarak sürdüğünü gösteriyor. 2000'li yıllarda Türkiye nüfusunun % 85'i kentlerde yaşar hale gelecekmiş.
Bu iyi bir şey mi?
Eğer göçenler köydeki yaşantıyı kentte de sürdürüyorsa, ekonomik olarak kentte daha da güçsüz bir duruma mahkum oluyorsa bu göçün ne yararı olabilir?
* * *
İSTANBUL'un baş sorunu da göç, daha doğrusu
"gayri nizami göç", bunun böyle olduğu biliniyor.
Bunu Tayyip Erdoğan da kabul etti; ilan etti. Ama hep tekrarladığımız gibi oy avcıları adamın sözlerini ağzına tıktılar. Göçten rant sağlayan uyanıklardan belediye önünde gösteri yapanlar bile oldu.
Ama sonuca bakın. O göç eden vatandaşın perişanlığına bakın. Bunun sorumlusu kim?
İşte daha birkaç gün önce Esenyurt'ta aynı aileden, Evce ailesinden 9 kardeşimiz, ancak yarısı tamamlanabilmiş tek odalı gecekondularının içinde sobadan çıkan gazdan öldüler.
O gecekondunun, sokak denilen arazisini de TV'lerde gördük; dağ başı, yağmur, çamur...
Bu insanlar bu yaşama, daha doğrusu, bu ölüme müstahak mı?
Adamı göçe teşvik edin, sonra da yaşamından edin.
* * *
GÖÇ demek perişanlık demek, gecekondu demek, işporta demek. O da bulabilene... Çünkü ikisi de mafyanın elinde...
Ama oy hesabı bu soruna değinmeyi yasaklıyor.
Şehir genişliyor, gecekondulaşıyor. Oralara altyapı götürmek gerekiyor. Götürseniz bir türlü, götürmeseniz başka türlü problem doğuyor.
Ne gelenler mutlu edilebiliyor, ne gelinen yerdekiler.
Kültürel çatışmalar, çelişkiler, artan suçlar ve sonuçta varoş denen olgu...
İstanbul ve Ankara'nın üçte ikisi varoş... Devlet kendi eliyle böyle sosyal dinamikler nasıl yaratır?
Başarı mı, marifet mi bu?..
"Seyahat hürriyeti var, yerleşme özgürlüğü var", peki ama
"toplumsal çıkar varsa ferdin hakkı sınırlanabilir" diye de bir kural yok mu?
Ama ne deseniz boş. Söz konusu İstanbul'sa, hak da, hukuk da, toplumsal çıkar da, tarih de, güzellikler de, yeşillikler de, her iyi şey de bu kentte politikaya kurban edilebilir, bugüne kadar edildiği gibi.
Nüfus; belediyelerin sınırlarını aştı, şehirdeki yapıların yüzde 65'i kaçak, kontrolsüz alanlar rüşvet kaynağı oldu. Bu da politikacıların dışında ikinci bir menfaat grubu yarattı.
Oy hesabı bir yandan, rüşvet öte yandan şehri yedi bitirdi...
Bir hesaba göre Türkiye'de nüfus 50 yılda 7'ye katlanırken İstanbul'unki 14 kat arttı.
Bu şehir nerede başlıyor, nerede bitiyor artık belli değil.
Toplu konut yok, uydu kentler yok... Yani göçü özümleyecek hiçbir hazırlık yok.
* * *
İNSANLARI doğdukları, oldukları yerde mutlu edemeyenler, ülke zararına da olsa, insanları perişan da etse, hiçbir hazırlık olmadığı halde göçü marifetmiş gibi savunuyor, teşvik ediyorlar.
Yani; halk dalkavukluğu yapıyorlar.
Bugünlerde belediye başkan adayları belli oluyor. Şimdi merak ediyorum, hangisi çıkıp dobra dobra konuşacak, göç olgusuna neşteri vuracak?
İstanbul'un bu bir numaralı sorununa, göçe getireceği kesin çözümü kim açıklayacak?
* * *
ADAYLAR, İstanbul'u yönetmeye talip olanlar, bırakın herkesi memnun etmeyi İstanbul'u memnun edecek önerilerinizi sıralayın. Nabza göre şerbet vermeyin, İstanbul'a göre konuşun, İstanbul için konuşun.
Önemli olan İstanbul'u farklı bir şehir yapmak değil, İstanbul'u İstanbul yapmak.
Varsanız, açıklayın...
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr