İstanbul’u düşünmek görevimiz. Çünkü biz hem bu şehirde doğduk, büyüdük, yaşıyoruz, hem de bu şehri seviyoruz.
Hiç bitmeyen konumuz: “Tophane’den Ortaköy’e sahil yolu.”
Biz de bu yolun yararına inananlardanız. Ama bunu bugün söylemiyoruz. Çok önce ortaya atmış ve daha sonraları çeşitli tarihlerde aynı görüşü savunmuşuz. Yani, kalemimizde tüy bitti...
5 Ağustos 1998’de de bu köşede o konu var. Üstelik İstanbul Belediye Başkanı olmak isteyenlerden beklenenler de sıralanmış. Hatırlayalım. Çünkü bu konuların çoğunun gerçekleşmesini İstanbul halkı hala bekliyor.
***
“İstanbul Belediye Başkanlığı’na talibim” diyenin bu şehrin güzelliğine güzellikler katacağının da teminatını vermesi, vaatlerini sıralaması beklenir.
Örneğin:
Üsküdar’dan Beykoz’a sahil yolu yapacağım.
Tophane’de sahildeki depo ve antrepoları yıkacağım.
Dolmabahçe Sarayı’nın tarihi değeri olmayan cadde üstündeki duvarını kaldıracağım.
Boğaz ve saray ortaya çıkacak.
Tophane’den Ortaköy’e sahil yolu inşa edeceğim.
Konut inşaatının, çeşitli uydu kentlerde yoğunlaşmasını sağlayacağım.
Yeni yolları yapmayanlara inşaat ruhsatı vermeyeceğim.
Tüm sanayi birimlerini şehirden çıkartacağım.
İşyerleri, eğlence yerleri ve konut alanlarını kati olarak ayıracağım.
Otopark sorununu çözeceğim.
Gecekondu yapmayı, işportacılığı İstanbul’da kimse düşünemeyecek bile... Mevcut gecekonduların yerine depreme dayanıklı blok apartmanlar yapacağım.
Sıvasız, boyasız, çatısız bina bırakmayacağım.
Ana caddelerde birbirine benzemez binalar görmeyeceksiniz. Kaldırımlar temiz, çiçekli ve yürünebilir olacak.
Toplu taşıma sorun olmaktan çıkacak. Şehirde trafiğe kapalı merkezler olacak.
Deniz ve karayolu ulaşımında işbirliği sağlanacak.
Pis otobüslere, trenlere, toplu taşım araçlarına, taksilere artık rastlanmayacak.
Tarihi eserler pırıl pırıl olacak ve tümü geceleri aydınlatılacak...
***
Yerimiz dar, o yüzden yalnız trafiği ele aldım.
İstanbul’da trafik tıkandı.
Şimdi 90 km, hız tartışması yapılıyor.
Artık o saat, bu saat yok, her saat araçlar yerinde sayıyor.
Mesela, TEM’de şehre girilen gişelerden Levent iki saat sürüyor.
Motor siklet yolu yok, adamlar “acemi cambazlık” yapıyor. Servisler caddeleri, otomobiller kaldırımları işgal ediyor.
Topbaş, ne yapıp etmeli İstanbul’un trafik sorununa acele bir çare bulmalı.
Mesela, Başbakan’ın önerisi vardı; İstanbul’a vize önerisi, dinletemedi. Her yıl İstanbul’da nüfus bir orta boy Anadolu şehri kadar artıyor. Mevcut altyapı, bu nüfusu kaldıramaz. Tayyip Erdoğan, bunu görüyor. Vizeyi bunun için savunuyordu.
Sonra, sahi, trafik sorunu demişken aklıma geldi, bu şehrin trafik müdürü kim, yoksa yok mu?
SURİYE
Hakaret değil mi?
Davutoğlu, atıp tutuyor, ama yerine de yapışmış, koruyor.
Oysa onun çoktan “Türkiye Dışişleri Bakanlığı”nı teslim edip gitmesi gerekirdi.
Hani, “Komşularımızla sıfır problem” demişti de sorunsuz hiç komşumuz kalmamıştı ya, en aşağı o günlerde Davuoğlu, görevden çekilmeliydi. Ama o anlayış nerde?
Suriye konusunda, Türkiye dünyada yalnız kaldı.
Bu Davutoğlu’nun yanlış politikası yüzündendir.
Bakın en son ABD Dışişleri, Rus Dışişleri ile Cenevre’de Suriye’nin kimyasal silahları konusunda anlaştı.
Kerry, bu anlaşmayı anlatmak için Paris’e geldi. Paris’te Fransız, İngiliz dışişleri bakanları ile toplantı yaptı, kimyasal silahlarını teslim etmezse Suriye’yi cezalandıracaklarını bir daha ilan etti.
Ve ABD dışişleri, bundan sonra da Davutoğlu’nu Paris’e davet etti.
Yani, “atı alan Üsküdar’ı geçtikten” sonra, Davutoğlu Paris’e gitti.
Bu kaba davranış, Davutoğlu’nun gücüne gitmezse, ne gider?
Yoksa Davutoğlu; “adam yerine konmayan ben değil, hükümet” diye mi düşünüyor?
TÜRKİYE’DE
Bu kafa değişmeli
Dünya değişiyor.
İki kutuplu dünya bitti.
Amerika ve Rusya dışişleri bakanlarını TV’lerde gördünüz, sıkı dostlar!..
Bu nedenle, mesela Francis Fukuyama çok önceden “tarihin sonuna” ulaşıldığını ilan etti.
Samuel Huntington ise bundan böyle “uygarlıklar çarpışmasını” gündeme getirdi.
Oysa Batı’nın liberal demokrasisi ile komünizmin 50 yıllık savaşının sonunda ekonomi, coğrafi sınır tanımaz hale geldi. Globalleşti. Yatırım, endüstri, para sınırlanır olmaktan çıktılar. Artık, enformasyon akışının da etkisiyle çekici fırsat neredeyse onlar da orada...
Kenichi Ohmae’nin gözlemi doğruysa, bu gelişme ulus devletlerin sonuna işaret ediyor.
Ve Ohmae’ye göre soğuk savaşın bitmesine rağmen çatışmaları tahrik ve teşvik eden sebep de uygarlık farklılıkları da değil, eski kafalı liderler
***
ESKİ kafalılık yaşla ilgili, nüfus kağıdıyla bağlantılı değil.
Uluslararası çatışmalarda baş rolü oynayan eski kafalılık mesela bugün Türkiye içinde de çatışmaların sürmesinin başlıca nedenlerinden biri sayılmaz mı?
Bakın 76 milyonluk koca Türkiye Cumhuriyeti dünyada, özellikle bölgesinde çok saygın bir devlet olacağına, demode kafalı bazı yöneticiler yüzünden ne halde.
“Sıfır sorun” deyip de, sorunsuz komşu bırakmamak, bunun işareti sayılmaz mı?
***
Dünyada sınırlar kalkarken, ulus devletlerin bile fiilen sona erdiği iddiaları yaşanırken, Türkiye’de şeffaflığa, doğruluğa, dürüstlüğe, özgür düşünceye dikenli teller çekmek, sınırlamak, genç, aydınlık kafaların işi olur mu?
Türkiye’de yapı değişmeli.
Tabii önce, gücünü uzlaşmadan değil, çatışmadan alan, eski kafalı yöneticiler...