Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Baykal istifa etti. Biliyorsunuz. Pazartesi günü öğle vakti CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrıldı.
Ama onun istifasını ben gerekli bulmuyorum. Çünkü ben Türkiye’yi düşünüyorum.
* * *
“Baykal’a rağmen CHP”
Çoğu kişi böyle deyip seçimde CHP’ye oy verdi.
Niye?
Çünkü Baykal eski siyaset kuşağını temsil ediyordu ve Baykal CHP’nin oylarını çok artırmıyordu. Baykal zaman içinde etrafını değiştirmek, gençleştirmek, atılımcı yapmak yolunda mesafe almıyordu. Sonuç olarak Baykal’ın başında bulunduğu CHP, Türkiye’de başka kitle partisi olmadığı halde AKP’nin rakibi olamıyordu.
CHP, AKP’nin arkasından gidiyordu.
Yani gündemi CHP tayin etmiyordu. Direksiyon ana muhalefet partisinin, daha doğrusu liderinin eline geçemiyordu.
Bütün bunlar Baykal’ın zaafıydı. En azından, öyle görülüyordu, zannediliyordu.
* * *
Ama, bütün bu zaaflarına rağmen CHP’de Baykal’ın yerini alabilecek “lider” bir kişi var mı?
Yok... Bazıları başkan olabilir ama lider olamaz.
Onun gibi muntazam konuşacak, “hatip” bir kişi CHP’de belki vardır ama biz bilemiyoruz.
Onun gibi mücadeleci, cesur bir kişi belki vardır ama biz göremiyoruz.
“Olsa şimdiye kadar çıkardı” demekle kendimizi tatmin mi ediyoruz, onu da bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz bir şey var. Bu kadar zaafları sayılabilen bir lider, zaafları daha az, daha genç bir rakibi çıksa, onun karşısında duramaz. Ve CHP Genel Başkanlığı koltuğunu ona devreder. Bu eşyanın tabiatına uygun değil mi?
Benzetme yerindeyse, Ecevit’in karşısında İsmet İnönü’nün duramayıp gitmesi gibi.
Ama Baykal’ın bugün parti içinde rakibi yok.
Şimdi yani, yeni bir lider çıkmadan Baykal’ın CHP’den gitmesi AKP’ye yarayacaktır, o kadar.
* * *
İşte son günlerde bu Baykal yıpratılmak isteniyor.
Birçokları onun istifa etmesi lazım geldiğini, istifadan önce söyledi ve yazdı.
Çıkan bir seks kaseti, doğru mu yanlış mı daha belli değil.
Sonra “özel hayatın gizliliği” diye bir kural var ve bu unutuldu, birçokları üzerinde durmadı, bile.
* * *
YÖK, yani üniversiteler teslim alındı.
Asker yıpratıldı.
Yargı yok edildi.
Şimdi sıra ana muhalefette, yani Baykal’da.
Yakında referandum var, bir yıl sonra da genel seçim yapılacak.
Peki, dere geçilirken at değiştirilir mi?
Halk zaten, “Merkez sağ yok” diyor.
Baykal da olmazsa meydan tam manasıyla AKP’ye kalabilir.
Ama bizim, yani bir kısım seçmenin, yani demokrasiye bağlı olanların bugün yine de başka çaresi yok.
Baykal’a rağmen Baykal.
* * *
Ama Baykal istifa etti.
Şimdi CHP kurultayı ne yapacak bakalım...
Bana göre o geri getirilmeli.
Yani; Baykal’a rağmen Baykal, sloganım tatbikatta da tutmalı.

Haberin Devamı

Yalan unutulmaz
TV’ler çoğaldı, tartışma programları da pek tabii arttı.
Böylece bazı “gazeteciler”in de bu mesleğe yakışmadıkları görülmüş oldu. Ama benim asıl söylemek istediğim bu değil.
Benim üstünde durmak istediğim “objektif”lik.
Hani Başbakan Yardımcısı’na askerler suikast planlamıştı, teşebbüse geçmişti, ne oldu?
7 askerimiz şehit edilmişti, o saldırı bile şüpheyle karşılandı. Bu şüpheyi Gül’de bile gördük. “Amaç, Kürt açılımını önlemek” denildi. Neyse ki günler sonra saldırıyı PKK üstlendi de cinayeti işledikleri ima edilmek istenenler temize çıktı.
En son, Dursun Çiçek Erzincan’a gitti ve başsavcı Cihaner ile toplantı yaptı, denildi. Bunda bazı gazeteler, gazeteciler ısrar etti. Şimdi o Dursun Çiçek’in, bu Dursun Çiçek olmadığı anlaşıldı.
Ama Başbakan Yardımcısı’na suikast teşebbüsü diye dünyayı ayağa kaldıranlar, 7 askeri biz öldürdük imasında bulunanlar, “Albay Çiçek Elazığ’da Cihaner’le buluştu” diyenler ortada yok, suspus oldular... Bu mu objektiflik?

Haberin Devamı

ÖZÜR YERİNE CEVAP
Baykal’ın istifa konuşması 7-8 dakika sürdü.
Ama “CNN Türk televizyonu” neredeyse her cümlede alt yazısını değiştirdi.
Bir, “İstifa ediyor” bir, “İstifa etmiyor” dedi.
Ve CNN Türk bunu eleştirenlere, yazı işleri toplantısında sert cevap verdi.
Oysa bunu eleştirenler CNN Türk’ü seyredenler değil mi? CNN Türk keşke cevap verme yerine özür dileseydi...

Haberin Devamı

Varlıklar
Halka açıklansın

Turgut Özal gazetecileri de mal varlığı bildirim zorunluluğunun içine sokmuştu.
Özal, böylece gazetecilerden bir bakıma intikam aldığını sanıyordu.
Oysa gazeteci haksız mal, para ediniyorsa patron onun işine son verebilir. memur olmadığı için onun sorumlu olduğu kişi devlet değil, patrondur.
Böyle olduğu halde gazeteciler itiraz etmedi ve mal bildiriminde bulunmaya başladı ve devam etti.
Ben şimdi bir adım ileri gidelim ve bu resmi mal bildiriminde bulunan kişiler bunu halka da açıklasın diyorum.
Bunu bana Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tartışılan mal varlığı hatırlattı.
Başbakan mal varlığı için “17 yıldır işadamlığım var” diyerek ticaretten kazandığını söylüyor.
Haklı haksız bu münakaşalar herkes hakkında yapılabiliyor.
En iyisi, vilayete yapılan ve gizli olan mal bildirimlerinin, paraların, servetlerin halka da açıklanması değil mi?

İstanbul
Deniz kuşatıldı

Büyük problemlerle meşgulüz, bu yüzden bazı konular unutuldu!
İstanbul bir sahil şehri ama burada yaşayanların çoğu denizi görüyor mu?
Yıllardır Karaköy’den Ortaköy’e kadar sahil halka açılsın, bazı duvarlar yıkılsın, bazı yalı, binaların önü için konan yasaklar kalksın, Boğaz manzarasına bu şehirde yaşayanlar kavuşsun, diyoruz ama yetkililer duymuyor!
Şehirde tüneller yapılacak ve bu yeraltı yolları hem trafiği rahatlatacak hem de yolu kısaltacaktı.
Bu tünellerin hepsi açıldı mı?
Üstgeçitler yapılacak, trafik rahatlayacaktı. Bir kısmı, mesela TEM gişelerine yakın yapılanlar yarım bırakıldı. Bazı meydanlar ele alınıp denize kavuşacaklar, bazısı da modern bir görünüme bürünecekti. Bunlar unutuldu!
Taksim-Harbiye arasında ve Barbaros Bulvarı’nda kaldırımlarda kafeler açıldı ama hiçbiri ötekine benzemiyor. Görüntü birliği sağlanamaz mı?
Yollar, kaldırımlar servis araçları ve özel otomobillerle işgal altında.
Büyük meseleler dururken bunlarla kim uğraşacak?
Belediye başkanları mı? Onlar herhalde başka şeylerle meşgul ki bizim, yani bu şehirde yaşayanların ve bu şehrin sorunları Allah’a kaldı.