GEÇEN hafta Ankara yolcusuydum.
Levent'ten Ankara'ya varış, karayolundan 3.5 saat.
Otoban pırıl pırıl, havada güneş var.
Dönüş sabahı Ankara'da kar başladı.
Sorduk; "Kar yağıyor ama yol açık" dediler.
8'de çıktım.
Daha otobanın başlangıcında kışın beyaz yüzü göründü.
Buzun üzerinde kar vardı. Tipi devam ediyordu. Rüzgarın uğultusu arabanın içini dolduruyordu. Görüş mesafesi zaman zaman 5 - 10 metreye kadar düşüyordu.
Boş ve bembeyaz arazinin ortasından kaybolan otoban ürküntü vericiydi.
* * *
ZAMAN zaman; bu otobanla Ankara - İstanbul arası 3.5 saate inmişken, aynı güzergaha hızlı tren gerekir mi diye düşünürüm.
Ankara - İstanbul hızlı tren masrafı acaba başka bir güzergahta tren yolu için harcansa daha rasyonel olmaz mı?
* * *
ANKARA'dan Gerede'ye kadar kar üzerinde çok dikkatli, ama çok tehlikeli bir sürüşten sonra kışın korkulu rüyası Bolu'ya vardık.
Hayret; Bolu Dağı'nda yol pırıl pırıl, temiz...
Üstelik iniş ve çıkış ikişer şerit haline getirildiğinden artık Bolu Dağı'nda trafik problem olmaktan da çıktı. Ağır vasıtalar sağı izleyince, hızlılar; ister inişte, ister çıkışta sollayıp geçiyorlar.
Yolu genişletmenin verdiği rahatlık neredeyse şunu söyletecek; Bolu Dağı bölümünün böyle elverişli hale getirilmesi madem mümkündü, şimdiye kadar neden yapılmadı?
Biraz daha gayret edilse, yolun kışın açık kalması sağlansa, acaba trilyonlar harcanan Bolu tünellerine ihtiyaç kalır mı?
* * *
DAĞDAN indik. Düzce'ye yaklaşırken istikbalimizin karardığı, daha doğrusu karlandığı belli oldu.
Fırtına, tipi... Rüzgarın yerden kaldırdığı kar, yağan karla karışıyor. Göz gözü görmüyor.
Sağdan soldan geçen tek tük araçların da kaydığı, savrulduğu görülüyor.
Bir o yanda, bir bu yanda, şarampolde araçlar var, çoğu tepelerine kadar kara gömülmüş.
Hendek'e 30 - 35 kilometre kala otobanda hayat durdu.
İlerlemek imkansız. Otobanın İstanbul'a gidiş yönü yüzlerce araçlık otoparka döndü.
Bu bölümde Karayolları'nın görünen bir faaliyeti yok, etkinliği yok, tuzlama yok...
Otobanlar paralı yol.
Vatandaş para veriyor, ama yılda bir veya iki kez karla kapanan, üstelik büyük merkezlere de yakın sayılan bu yolları Karayolları açamıyor; açık tutamıyor.
Oysa bir "kar açıcı" tek sıra, konvoy oluşturup bekleyen araçları, mahsur kalanları arkasına takıp belki de götürebilir.
* * *
SAATLERCE tipi altında, buzlu karlı yolda, önleri tıkalı bekleyenlerden bazıları çok tehlikeli bir çareye başvuruyor.
Elde anahtarlar ara bariyerleri söküyorlar. Sökülen bariyerlerden geçen bazı çılgın araçların göz gözü görmeyen tipide, buz ve kar üstünde bir hayalet gibi geliş yönünden gidişe başladığını görüyoruz.
Akıl almaz kazalar nasıl oluyor?.. İşte böyle.
* * *
İKİ saat kadar bekledikten sonra bir kamyon ve biz, araç kalabalığını yarıp yola devama karar veriyoruz. Azami 10 km. hızımız var, adeta sırat köprüsündeyiz. Ve önümüzdeki yarı karlı tabela Hendek'e varmak için 26 kilometremizin olduğunu gösteriyor.
Sakarya Valisi Sayın Yener Rakıcıoğlu kapalı yollarda kalan araçlara yardım için çırpınıyor. Onu yolda kar üstünde görüyoruz.
Bize de yardım ediyor.
Aracımızı Hendek'te bırakarak da olsa, Ankara'dan çıktıktan 12 saat sonra İstanbul'a varıyoruz.
Ertesi gün trafiğin normale döndüğünü öğreniyoruz, umarım Karayolları'nın gayretleriyledir!..
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025