Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İTİDAL sahipleri sahnede yok.
Ya şahinler, ya pısırıklar siyasi hayatımıza hakim.
Refah'ta hakim olanlar şahinler.
Pısırıklar ikiyüzlü, çifte standartçı, evet efendimci...
Kendi partilerinin ilkelerine de ihanet edebiliyorlar.
Lidere teslim de olabiliyorlar.
İlk fırsatta saf da değiştirebiliyorlar.
Onlar için; "Yaşasın... Kim yaşasın?.. Daha belli değil."
O nedenle de Türkiye'nin siyasi terazisi sarkıyor.
Dengeyi sağlamak görevini siyaset dışı güçler yükleniyor.
Yani eşyanın tabiatına uygun ama demokrasiye uygun olmayan bir durum doğuyor.
* * *
REFAH'ın merkezi ve mahalli yönetimleri, tümden şahin.
Bakın İstanbul Belediyesi'ne.
Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'ın icraatından zaman zaman bu köşede söz ettik. Yapılan iyi şeylerden duyduğumuz memnuniyeti belirttik.
Bir belediye başkanının seçildiği andan itibaren ona oy veren, vermeyen tüm hemşerilerin belediye başkanı olması tabiidir.
Yani Tayyip Erdoğan da tüm İstanbulluların belediye başkanıdır ve hepsinin rahatı, huzuru için hizmet edecektir. Ayırım yapamaz. Onun siyasi kimliği seçildiği gün ikinci plana düşmüştür. Artık o tüm İstanbulluların Tayyip Erdoğan'ı olmalıdır.
Ama bugün böyle mi?
Değil.
Tayyip Erdoğan genellikle, Refah Partisi'nin militanı gibi hareket ettiği izlenimi veriyor.
Medyaya haksız ithamlarda bulunuyor.
Medyayı da diğer parti mensuplarını da adeta hasım addediyor.
Onlarla kaynaşıp karışamıyor, samimi ve candan olamıyor, birlikte olamıyor.
Şehirlinin tümünü kapsama yerine bir bölümüyle yetiniyor.
Oysa o hepimizin belediye başkanı olmasını fiilen de becerebilmeli.
O yeteneği de var. Ama kullanmıyor.
* * *
AVRUPA'da bulunan, estetik bakımdan mükemmel gazete satış kulübeleri İstanbul'a geldi. Bazı merkezlere kondu. Ama İstanbul Beleddiyesi bunları gece operasyonlarıyla kaldırıyor.
Kente çağdaş, renkli bir görüntü katacak olan bu kiosklar 15 milyar liraya maloluyor. Yani ucuz, uyduruk şeyler değil, modern, temiz ve zevkli.
Şimdi bunlara karşı olmanın tek anlamı olabilir:
Refah'ın medya düşmanlığı.
Tayyip Erdoğan medya ile ilgili duygularını "Kan ve savaş medya için adeta sermaye oluşturmuş. Ülkeyi kan ve ateş ortamında görmek ister gibi davranıyorlar" diye ifade ediyor.
Peki bu sakat görüş ve bu yanlış davranış 14 milyonluk bir şehrin belediye başkanına yakışır mı?
Bu tutumla İstanbulluların sevdiği bir belediye başkanı olmak mümkün mü?
İstanbul'un belediye başkanı, taraf olmamalı.
Partili olmalı ama partici olmamalı.
* * *
TAYYİP Erdoğan, İstanbul'a hakim olmak istiyorsa, her şeyden önce İstanbulluların sorunlarına sahip çıkmalı, onların menfaatlerini savunmalı.
İstanbul kaldırımı çiğnemiş, halk çocuğu, tarafsız bir başkandan öncelikle bu beklenir.
Halk ekmeğe bir ayda yüzde 50 zam yapmanın insafla bir ilgisi olabilir mi?
Bakın doğalgaz tekeli İstabulluları yakıp kül ediyor.
Üç ayda doğalgaza da yüzde 50 zam yapıldı.
Buna soygun denmez de ne denir?
Hem şehirliyi doğalgaza mecbur edeceksiniz, hem de insafsızca zamlar yapacaksınız.
Vatandaş tesislerini söküp atamadığı için de insafsız doğalgaz tekelinin esiri olmaktan kurtulamayacak.
Olur mu bu?
Olmazsa İstanbul'un belediye başkanı hemşerilerinin hakkını korumalı. Herkesten önce o bu haksızlığa karşı çıkmalı.
Ona taraf olmak değil, şehirliden yana olmak yakışır.
Belediye başkanları önce hemşeri sonra partilidir; onlar şahin olamaz.