TÜRKİYE'de çözümü mümkün olduğu halde çözümlenmeyen sorunlardan biri de cezaevlerinin durumu.
Daha geçen gün şöhretli (!) bir tutuklunun koğuşunda çeşitli silahlar ele geçmişti.
Ulucanlar Cezaevi'nde 15 gün içinde iki tünel bulundu.
Şimdi de Afyon Cezaevi'nde cinayet.
Ciddi bir araştırma, arama tarama yapılsa belki de tüm cezaevlerinin cezaevi vasfını kaybettiği açık seçik görülecek.
Ama kimse buna yanaşmıyor.
Ancak çıkan olaylar durumun rezilliğini gözler önüne seriyor.
Cezaevi denince adeta orası ülke dışı, devlet dışı, hukuk dışı bir mekan gibi algılanıyor, buna da alışıldı.
Cezaevi, dışındaki pek çok kişi için rant kapısı, rüşvet kapısı olduğundan da herhalde bu kargaşanın önlenmesi mümkün olmuyor.
Cezaevlerindeki keyfilik Ankara'nın zaafından başka bir şeye işaret etmiyor.
* * *
CEZAEVLERİNİ devletin terk etmesi, orayı cezaevi mafyasına teslim etmesi, gerçek kader kurbanları bakımından da eşitsizlik doğuruyor.
Cezaevleri suç üreten mekanlar oluyor.
Cezaevleri suçlu yetiştiren, eğiten okullar haline geliyor.
Cezaevleri ıslah etme vasfından tamamen uzaklaşıyor. Devlet eğitim veremiyor.
Cezaevleri sakinleri bazı yöneticileriyle işbirliği halinde her türlü ateşli ve kesici silahı, uyuşturucuyu, telefon, televizyon, radyo gibi konforu cezaevine sokabiliyor.
Cezaevleri karargah gibi kullanılıp dışarıdaki suç örgütleri oradan yönetilebiliyor.
Cezaevlerinin içine giremeyen devlet, yalnız dışarıda dolaşabiliyor.
Bu durum hukuk devleti olduğunu iddia eden Türkiye için yüz karası sayılmaz mı?
Ve bu durum mahkumların, kader kurbanı denen ekseriyetin de aleyhinedir.
* * *
SORUNU çağdaş ülkeler nasıl çözümlemişse o yolu izlemek, Türkiye'yi bu konuda düze çıkartabilecekken bu da yıllardır ihmal ediliyor.
Bu ihmali de en başta siyasi otorite gösteriyor.
Eğer CHP'nin Adalet Bakanı Seyfi Oktay modern Eskişehir Özel Tip Cezaevi'ni oy hesabıyla yıllar önce, daha kullanılmadan kapatmasaydı o günden bugüne Türkiye pek çok modern cezaevine kavuşabilirdi.
Bu açıdan bakarsanız, yıllardır yaşanan cezaevi skandallarının bir bakıma sorumlusu, yeni ve modern cezaevini kapatan ve böylece o gelişme sürecine set çeken Seyfi Oktay ve onun gibi yöneticilerdir diyebiliriz.
* * *
NURİ Ergin, Vedat Ergin kardeşlerin başkanlığını yaptığı iddia edilen örgüt
"Karagümrük Çetesi" diye biliniyor.
Afyon Cezaevi'ndeki çete üyeleri üç gardiyanı rehin alıp açtırdıkları koğuştaki Sabancı cinayeti sanığı Mustafa Duyar'ı kafasından vurarak öldürüyor. Aynı ekip örtülü ödenek sanığı Selçuk Parsadan'ı da yaralıyor.
Mustafa Duyar çok önemli bir sanık. Sabancı cinayetinden bir yıl sonra Suriye'de teslim olmuştu. İtirafları vardı, herhalde onun söyledikleri ve söyleyecekleri, pek çok terör olayına açıklık getirecekti.
Ama devlet bu önemli tutukluyu bile korumakta acz gösterdi.
Bu şartlarda hiçbir zaman ve hiçbir olayda gerçeklere ulaşılmaz, itirafçı bulunamaz, cezaevlerinde mahkumlar hayatlarından emin olamaz.
Ve bu şartlarda Türkiye'de adalet yerini bulamaz.
Tek teselli var; yeni Adalet Bakanı Selçuk Öztekin'in açıklaması:
"Koğuş sistemi içermeyen F tipi 11 cezaevinin projesi için düğmeye basıldı."Bakalım bu projeleri de kim rafa kaldıracak?
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr