Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstatistiklere göre son 5 yılda yaklaşık 14 bin çocuk kayboldu. Halen 1449 çocuğu arıyor Emniyet güçleri; kayıp çocuklar için jandarma özel birim de kurdu.
Kaza sonucu ölen çocuklarımız da var.
Bunlardan anneleri tarafından evde yalnız bırakılan ve yanan küçük yaşlardaki kardeşler de mevcut. Sokakta oynarken yemek dağıtan kamyonun altında kalıp ölen 2 yaşındaki Behlül Uğraş gibi küçücükler de var.
Geçen günlerde kuyuya düşüp ölen küçük İhsan’ın hikâyesi vardı.
Kuyunun üstü o öldükten sonra kapatıldı.
Benzeri çok...
* * *
“Ateş düştüğü yeri yakar” diyeceksiniz.
Ama ben buna rağmen düşündüğümü yine de söyleyeceğim. Bu çocukların kaybında, ölümünde ailelerin hiç mi hiç kabahati yok? Var.
Küçük çocuğunuza sahip olmazsanız, başıboş bırakırsanız, 2 yaşındakini bile sokakta oynamaya salarsanız, evde yalnız bırakırsanız, bahçenizdeki kuyuların bile üstünü kapatmazsanız, siz suçlusunuz demektir.
Bakın 2 gün önceki bir gazetemizdeki haberin başlığını okuyalım: “Saniyelik ihmal, 3 çocuk öldü” ihmali yapan kim, anne baba...
Salı günü, 6 yaşındaki Gizem’de 3 gün sonra öldürülmüş olarak bulundu. Umut’un da kuyudan cesedi çıktı. “Büyük konuşma” demeyin. Ben o çocukların ailelerini de bu acıklı sonuçlardan sorumlu tutuyorum. Yanlış mı?
Çocuk yapmak değil, bakmak marifettir. Unutmayalım.

Haberin Devamı

BAŞKAN
İlk Özal istedi

Özal’ın önemli bir özelliği Türkiye’nin gündemine hâkim olması, olayları yaratması ve istediği yöne götürebilmesi idi. Ve başkanlık tartışmalarını da o başlattı...
İşte o tarihten yıllar sonra “başkanlık” tartışması yine ortaya atıldı.
Ve bu kez Tayyip Erdoğan için.
* * *
Başkanlık sisteminde “yasama” ve “yürütme” kuvvetleri, hem organ hem de fonksiyon yönünden birbirinden bağımsız olmakla birlikte, kuvvetler arasında kontrol ve dengeye dayalı bir kuvvetler birliği vardır. Ancak kontrol ve denge mekanizmaları oldukça zayıf olup, fiilen “yürütme” kuvvetli, yani “başkan” üstündür. Bakanlar, başkanın sekreteridir.
* * *
“Başkanlık rejimi”nin tipik uygulaması ABD’dedir. ABD’de “yasama” organı iki meclisli kongredir. Başkan “yürütme” organını tek başına temsil eder. O, ne parlamenter rejimlerdeki cumhurbaşkanı, ne de başbakandır. Bu ikisinin yetkilerini kendinde toplayan biridir ve halkın oyuyla işbaşına gelir. Dolayısıyla yetkilerinin kaynağını doğrudan halktan alır. Parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu yoktur.
Yasama fonksiyonunu “senato” ve “temsilciler meclisi”nden oluşan “kongre” yerine getirir. Nasıl “başkan” kendi alanında tam bağımsızlığa sahipse, “kongre” de “başkan”a karşı bağımsızdır. Bu özellik “başkanlık rejimi”ni, “parlamenterler rejimi”nden ayıran en önemli özelliktir.
* * *
ABD’nin özel yapısı bu rejimin orada başarısını sağladı. Ama bu rejim Güney Amerika ülkelerinde başarıya ulaşamadı ve diktatörlüklere dönüştü.
Herhalde bu yüzden olsa gerek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de “Başkanlık’tan hakanlık, sultanlık anlayışı çıkmamalı” demişti. Yani Gül, başkanlık sistemine mesafeli durduğunu ortaya koymuştu.
* * *
Ben, bize en uygun rejimin, başkanlık rejiminin ve parlamenter rejimin iyi taraflarını alan “yarı başkanlık” rejimi olduğunu birçok kez belirtmiştim.
Tekrar ederim.

Haberin Devamı


AZINLIK
Bitsin artık

“Ermeni soykırımı” bahanesiyle sözde dost bildiklerimiz bizi hep sıkıştırıyor.
23 devlet mi ne, Türkiye aleyhine geçmişte karar aldı.
Yani “Soykırım oldu” dedi.
Bunlar Türkiye’nin dostu mu?
Hayır.
Türkiye’yi suçlamayı biliyorlar ama Kızılderilileri adeta yok eden, Japon halkının üzerine atom bombasını atan Amerika’yı hiç hatırlamıyorlar.
Cezayir’de Fransız askerlerinin, yani Paris’in yaptığı katliamı ağızlarına bile almıyorlar.
Vietnam’da, Kamboçya’da öldürülenler niye unutuldu?
Bunlar soykırım değil de ne idi?
Yakın zamandaki katliamları, soykırımları görme, örtbas et, Türkiye aleyhindeki “sözde soykırım”ı canlı tut.
Bu dostluk mu?
* * *
Ben daha önce de söylemiştim, “Azınlık” lafını hukukumuzdan, anlaşmalardan ve söylemimizden çıkartalım diyorum.
Bu kelime artık bize ters geliyor. Rum, Ermeni, Yahudi ama Türkiye’de doğmuş, büyümüş, sizin, benim komşum, arkadaşım. Öyleyse neden farklı sayılsınlar, “azınlık” olsunlar?
Dinleri başka diye mi? Aramızda dinsizler, başka başka mezheplerden olanlar yok mu?
Var.
Ve onların hepsi Türk ve kardeşimiz.
Öyleyse Türkiye vatandaşı olan Rum kökenliye, Ermeni kökenliye, Yahudi kökenliye “azınlık” demeyelim. Ve onları da istedikleri her işe kabul edelim. Asker ve polis olmalarına imkân tanıyalım.
İyi olmaz mı?

Haberin Devamı

ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ...
- Kılıç, eleştiri dolu konuşma yaptı.
Yoksa partisini kurdu mu?
- Azrail’in unuttuğu adam 170 yaşında.
Beni de unutsa ya...
- Konserde izdiham 23 ölü...
Böyle izdihama?..
- Turist ezana dava açtı.
Ne demokratik ülkeyiz.
- “Hariçten gazel okumak” neye denir?
Alman Cumhurbaşkanı Gauck’un yaptığına.
- Evlenmek için zayıflayacak.
343 kiloluk kızdan söz ediyoruz.