Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye ikiye ayrıldı. Eskisi gibi zannetmeyin... Yani, sağcı-solcu, gerici-ilerici, Kürt-Türk, diktacı-demokrat vs gibi değil.
Şimdi artık, “AKP ve karşısındakiler” var.
AKP hem gericiliği, hem sivil diktayı, yani demokrasi karşıtı olmayı, “karanlığı” temsil ediyor. Karşısındaki çoğunluk ise “aydınlığı”.
Evet, çatışma, güç mücadelesi şimdi bu karanlık ile aydınlık arasında.
* * *
TV’de konuşan üçlüden, eşi AKP milletvekili olan malum profesör, yapılmak istenen değişikliklerin, gerçek demokrasiyi getireceğini söylüyordu. Sanki bugüne kadar diktatörlerin yargıdan değil de yürütme ve yasamadan çıktığını bilmezmiş gibi.
Peki, lider sultası varken, dokunulmazlıklar kürsüyle sınırlanmamışken, yüzde 10 barajını Başbakan savunurken, seçim arifelerinde halka “yardım” yağdırılırken, şeyh, şıh ve aşiret reislerinin seçimlerde etkisini bir nebze azaltacak toprak reformu yapılmazken, herkesin telefonu dinlenirken, ve bu Anayasa’nın 29 maddesinin adeta referandumda kabulü için rüşvet gibi B-2 çıkartılacak söylentileri ayyuka çıkarken ve Venedik kriterlerine aykırı da olsa “29 maddeyi toptan referanduma sunacağız” diye açıklama yapılırken, 72 milyon arasında gelir adaletsizliği, adeta uçurumu varken, yani ekseriyet yokluk içinde yüzerken nasıl olur da demokrasi sağlanabilir?
Bunu söyleyenler, savunanlar, bu AKP silahşörü profesör gibiler âlemi kör, etraflarını sersem zannediyorlarsa yanılıyorlar.
Bilmiyorlar ki halk en az onlar kadar, akıllı, gerçekleri görüyor. Ve demokrasinin nasıl sağlanabileceğini biliyor.
* * *
Sonra, AKP Genel Başkanı, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözlerine, kelimelerine, üslubuna bakın. Demokratlıktan eser var mı?
Daha doğrusu esip, gürlüyor, korkuttuğunu sanıyor.
Ülkenin tansiyonunu yükseltiyor.
Krizlere neden oluyor.
Bir bakıyorsunuz, “gazeteleri okumayın” diye halka sesleniyor.
Bir bakıyorsunuz, bazı yazarları patronlara şikâyet ediyor.
Bazı yandaş yazarları bile aforoz ediyor, onlara bağırıp çağırıyor.
Bir bakıyorsunuz, yüksek yargı mensuplarını “işlerini bırakıp parti kurmaya ve karşısına çıkmaya” davet ediyor.
Yani Tayyip Erdoğan iktidarda kalmak için yapması gerekenlerle meşgul, halkın sorunlarıyla, demokrasiyle değil.
Demokratik olmayan bir parti demokrasiyi sağlayabilir mi?
O, demokrasinin “tahammül rejimi” olduğunu bile bilmiyor.

Haberin Devamı

BAŞKA PARTİ OLSA
Anayasa değişikliklerini getiren AKP olmasaydı da başka bir parti olsaydı belki bugünkü gibi sert tepki görmezdi.
Uzlaşma yolunda, yanlışlar düzeltilir, eksikler giderilebilir ve sonunda anlaşma olabilirdi.
“Süre az, bunu inceleyin ve 3-4 günde karar verin” deniyordu. Ve bunu söyleyen AKP adeta emir veriyordu. Üstelik onun hüsnüniyetinden şüphe ediliyor, birçok konuda olduğu gibi, bu konuda da AKP’nin takiye yaptığı sanılıyor, üstelik AKP’nin gericilik sabıkası da var. Odak olduğu yüksek mahkeme kararıyla sabit değil mi?
AKP yangından mal kaçırır gibi hareket edince ve sabıkalı da olunca uzlaşma haklı olarak şüphelere kurban gidiyor ve suya düşüyor.

Haberin Devamı

Can, siyasetçi mi?
Yargı üç erkten biridir. Ve öbürlerini kontrol eder.
Onun mensupları, hukukçular yeri ve zamanı gelmedikçe konuşmaz. Kararları konuşur. Yani ağırbaşlıdırlar. Ama bunun istisnaları yok mu?
Var.
Mesela Osman Can. Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can. O hep konuşuyor. Siyasetçilerden daha çok konuşuyor. Adeta spiker.
Biz Sıddık Sami’yi, Ali Fuat Başgil’i, Kübalıyı dinledik ve onlardan sonrakileri de gördük, izledik, izliyoruz. Onlar siyasetin kucağına düştükleri halde Osman Can gibi günlük siyaset yapmayı, konuşmayı bir kenara bırakmışlardı. Şu özdeyişimiz de unutulmamalı: “Söz gümüş ise sükût altındır.” Tabii, yerine göre.

Haberin Devamı

GÜL
Tarafsız değil

Hükümet anayasa değişikliği konusunu da yüzüne, gözüne bulaştırdı, sulandırdı. Bilenle bilmeyen konuştu. Her kafadan ayrı ses çıkar oldu.
Böyle anayasa yapılır mı? Bazı maddeler değiştirilmekle yeni anayasa yapılmış olur mu?
Sonra Başbakan, “Pazartesiye kadar muhalefet konuştu konuştu, sonrası yok” dedi. Ama Cumhurbaşkanı Gül, pazartesi, “anayasa yemeği” verdi. Yani değişiklik konusunda, bazı görüşleri dinledi. Yani, Başbakan’ın “bitti” dediği gün Cumhurbaşkanı işe “başladı.”
Yoksa anayasa değişikliği konusunda AKP’de iki başlı bir durum mu var?
Hayır. Çünkü gördük ki deneyimsiz Alparslan Altan’ın şaibeli atamasını yapan Gül de Erdoğan’dan farklı değil.
Ayrıca şu da söylenebilir. Cumhurbaşkanı 8-9 kişiyi dinlemekle yeni anayasa hakkında hüküm mü verecek?
Eğer dinlemekle hüküm vermek istiyorsa, Gül TV’leri izlesin.
Değişikliklerin lehinde ve aleyhinde, bilgili ve yetkili yüzlerce kişi konuştu, anlattı ve öğretti. Tabii canı gönülden kulak veren varsa...

AVUSTURYA
Unutuldu mu?

Anayasa’da yapılacak değişiklik için müspet konuşanlar hep Avrupa’yı örnek gösteriyorlar. Avrupa, Avrupa demokrasisi diyorlar.
Oysa Avusturya’da serbest seçimi hilesiz, hurdasız kazanan Haider’i Avrupa alaşağı etti. Yani demokrasiyi katletti!..
Bizde her an “Avrupa ve Venedik kriterleri” vs diyen bilgiçlerimiz bir de bundan söz etse ya.


GAZETECİ
Şeffaflık şart

Basının işi haber peşinde olmak ama bu kez basın haber oldu. Bazı köşe yazarları da bu konuyu ele aldı, yorumladı.
Haber neydi?
CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, “yandaş” olarak nitelediği gazeteciler Ekrem Dumanlı ile Ergun Babuhan’a, TRT’de yapmaya başladıkları “Çıkış Yolu” adlı bir program için, ayda 30 ile 50’şer bin lira (eski parayla 50 ve 30 milyar lira) ücret ödendiği iddiasını TBMM gündemine getirdi.
Ali İhsan Köktürk “TRT’nin tamamında iktidarın propagandasını yapacak mahiyette kadrolaşma olduğunu da” iddia etti.
Bu soru önergesini veren milletvekiline tepki daha kuruluşu bir hafta olan Medya Derneği’nden geldi. Medyada mevcut seviyenin daha da yükselmesine çalışacak “dernek”in ilk işi CHP’li siyasi bir kişiyle polemiğe girmek oldu.
“Karanlıkta göz kırpmak” anlamına gelecek tartışmalardan kaçınmayı, herkes için doğru bulduğum gibi, medya çalışanları için de şeffaflığı savunmak en doğrusudur.
Ayrıca gazeteciler TRT gibi devletin kontrolünde sayılan müesseselerde çalışmamalı. Buralarda çalışmak isteyenler gazeteleriyle ilişkiyi kesmelidir. Tarafsızlıktan ancak böyle söz edilebilir.